Berliner Zeitung, hafta sonu depremle sarsılan Nepal’de yaraların sarılmasının yıllar alacağını belirtiyor:
“Nepal'in yerle bir olan kültürel mirasının yeniden imarı 10 yıl sürecektir. 28 milyonluk Nepal’in ekonomisinin toparlanabilmesi için en az 10 yıl gerekiyor. Ülkedeki hasarın boyutlarıyla ilgili şu ana dek sadece tahmin yürütülebiliyor. Tahminlere göre meydana gelen zararın mali tutarı 10 milyar dolar civarında. Kesin olan ise şu: Sarsıntıların yol açtığı enkaza ölenlerin yanı sıra birçoklarının umduğu, Nepal’i gelişen bir ülkeye dönüştürme hayalleri de gömüldü.”
Die Welt gazetesinde yer alan yorumda da Ukrayna krizi irdeleniyor. Yorumda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in devam eden anlaşmazlıkta üstün geldiği savunuluyor:
“Putin, Ukrayna'daki anlaşmazlıkta baskın olan taraf olarak görünüyor. Putin'in amacı, Moskova’nın bir veto oyuncusu olarak kalmasını sağlamak. Ukrayna ve Avrupalılar arasında dostane bir ses duymak ise zor hale geldi. Batı, Ukrayna’daki reformları yeterince hızlı bulmuyor ve Poroşenko’ya duyulan güven de sınırlı. Kiev, ısrarla savunma silahları, vize muafiyeti konusunda inandırıcı adımlar ve bir barış misyonu istiyor. Bu talepler yerinde ancak Poroşenko bunlardan hiçbirini elde edemeyecek. Zira özellikle Dışişleri Bakanlığı'nın Putin’in provokasyon olarak algılayacağı önlemler almaktan çekindiği görünüyor. Ve maalesef tüm göstergeler, Minsk anlaşmasının başarısızlığın eşiğine geldiğine işaret etmekte. Yaptırımlar, Putin'i yola getirmeyecek.”
Stuttgarter Zeitung da her iki tarafın da kendine gelmeye başladığına ancak bundan sonra nasıl bir yol izleneceğine ilişkin belirsizlik olduğuna dikkat çekiyor. Yorum şöyle devam ediyor?
“Yolun sonuna nasıl gelinecek? Bu konu ne Brüksel’de ne de Kiev’de kesin olarak açıklığa kavuşturulmuş değil. Sadece Putin’in net bir planı olduğu anlaşılıyor. Rus Devlet Başkanı, Ukrayna’yı yine uykuya daldırıp Avrupa’ya doğru yönelmesini engellemek istiyor. Kırım’ın ilhakı ve doğu Ukrayna’da Kremlin tarafından ateşlenen savaşla bunu öngörülür bir zaman içinde başardı. Öte yandan Ukrayna’da da neredeyse hiç kimse, ülkenin geleceğinin Avrupa Birliği’nin içinde olacağına inanmıyor.”
Frankfurter Rundschau gazetesi de ABD'deki polis şiddetine ve ırkçılık tartışmalarına değiniyor:
“Polis kurbanlarının sayısı, aslında halkı şiddetten koruması gereken polisin ne denli şiddete eğilimli olduğunun korkunç bir göstergesi. Öte yandan genç siyah erkeklerin, beyaz polisler tarafından sürekli potansiyel birer hayati tehdit olarak görülmesi de toplumdaki ırkçılığın boyutlarına işaret ediyor. ABD’de aylardır binlerce kişi sokaklarda her gün meydana gelen polis şiddetini ve günlük hayattaki ırkçılığı protesto ediyor. Siyaset ise tüm bunlar karşısında sessiz…”
