Süddeutsche Zeitung, ABD’nin daha önceki askerî müdahalelerinde olduğu gibi şimdi de şiddetin tırmanması eğiliminin başgösterdiğini belirtiyor. Yorumun devamını okuyoruz:
“IŞİD ile Irak’ta mücadele ediliyorsa, Suriye’de de aynı mücadelenin verilmesi gerekir çünkü orada bu örgütün kaleleri bulunmakta. Havadan operasyon düzenlendiğinde, bir süre sonra kara birlikleri konusu da gündeme gelmeyecek midir? Başkan Obama BM önünde bugün (24.09.) yapacağı konuşmada dünya kamuoyuna gerçekleri açıklamalıdır. Gerçek şu: Evet, ABD çok sayıda, özellikle de Arap ülkeleri arasında müttefik kazanmış durumda ve sevilmeyen dünya jandarmalığı rolünü de yapılacak en iyi biçimde meşrulaştırmış bulunuyor. Ancak bir başka gerçek de şu: Suriye’deki askerî operasyonlar büyük bir olasılıkla devletler hukukuna aykırı! Düşman çok dirayetli ve İslamcı terör yeni bir isimle de olsa varlığını sürdürecek gibi. Ve Suriye’de sukûneti yerleştirecek ve gelecekte bu ülkeyi yönetecek bir strateji ise ufukta hâlâ görünmüyor.”
Kölner Stadtanzeiger gazetesinin aynı konudaki yorumunda bu konuda biraz farklı görüşler savunuluyor. Gazete, Suriye’nin bombalanması konusunda Başkan Obama’ya kimsenin yetki vermediğini ancak göründüğü kadarıyla şu anda bir işe yaramadığı anlaşılan devletler hukukunu Başkan’ın görmezden gelmesinin de dünya kamuoyuna rahat bir nefes aldırdığını belirtiyor. Yorumdaki diğer dikkat çekici görüşleri özetle aktarıyoruz:
“Sadece tek bir hafta sonunda 130 bin kişi IŞİD teröründen kaçarak Türkiye’ye sığındı. Cihadçı militanlar yüzlerce kadına tecavüz etti, Hristiyanlar, Ezidîler gibi dinî azınlıkları yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda bıraktı, binlerce sivil ve askeri enselerine kurşun sıkarak, rehinelerin boğazlarını keserek öldürdü. ABD’nin Suriye’ye müdahalesi öncelikle bu kötü gidişatı engelleyecek. Bu da ilk elde, en kötü çözümlerin iyisi olarak algılanmalı!”
Mannheimer Morgen adlı gazete, terör örgütü IŞİD’in Suriye’deki Kürtlere karşı savaşının, Ankara’nın Suriye’deki Kürtlere özerklik verilmesinin önlenmesi hedefine hizmet ettiği görüşünü savunuyor:
“IŞİD teröristleri ile ilişkilerinde Türkiye’nin gösterdiği sempati ve teröristleri kullanma sınırının nerede başlayıp nerede bittiği kesin olarak bilinemiyor. IŞİD’e karşı ABD’nin liderliğindeki uluslararası koalisyona Türkiye’nin katılmaya yanaşmaması, -inandırıcı kaynaklardan edinilen bilgilere göre- teröristlerin haziran ayından bu yana Musul’da ellerinde tuttukları 49 Türk rehineyi serbest bırakmasına gerekçe oluşturdu. Öte yandan Ankara’nın işbirliği olmadan uluslararası koalisyonun teröristlere karşı başarı kaydetmesi mümkün değil. Ancak sınırlarındaki insanî dram -ister istemez- Türkiye’yi de etkisi altına alacaktır.”
Main-Post gazetesi de yorumunu mülteci dalgası ve İklim Zirvesi kapsamında kaleme almış:
“Burada (Almanya’daki) insanların hayatlarında ufak boyutlardaki iyi şeylerin dünya üzerindeki büyük kötü şeyler tarafından tehlikeye düşürülmesinden korkmaları anlaşılır bir durum. Ancak gittikçe globalleşen dünyada gelişmeler herkesi ilgilendiriyor. Diğerlerinin acıları bizlere o kadar da uzak mesafede kalmıyor. Eğer yeryüzünün bu yüzyılın son çeyreğinde de 7, 8 veya daha fazla milyar insan için yaşanası bir yer olarak kalmasını istiyorsak, artık politikalarımızı, ekonomimizi ve tüketim alışkanlıklarımızı yeni baştan düşünmek zorundayız. Zira çocuklarımız ve torunlarımız o dönemlerde yaşacaklar!”