Gündem
Deutsche Welle

12.05.2015 - Alman basınından özetler

Almanya ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin 50'nci yıldönümü, Polonya'da cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turu ve Avrupa'nın mülteci politikaları, Alman basınında öne çıkan yorum konuları...

12 Mayıs 2015 01:13


Neue Westfälische gazetesinin Almanya-İsrail arasında diplomatik ilişkilerin başlatılmasının 50'nci yıldönümüne ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriliyor:

“Almanya ile İsrail arasındaki barışma süreci bir mucizedir. Mucizenin şaşkınlıkla çok ilintisi bulunmaktadır, ancak şaşkınlık şu sıralarda maalesef oldukça tek taraflı. Almanya’ya seyahat amacıyla gelen İsraillilerin sayısı, Almanya’dan İsrail’e gidenlerden çok daha yüksek. Seyahate düşkünlükleriyle tanınan Almanların Yahudi devletine olan merakları sınırlı kalıyor ve seyahat oranlarında düşüş kaydediliyor. Bunun yerine önyargılar artıyor. İsraillilerin üçte ikisi Almanya’yı seviyor, ama bu sevgiye neredeyse karşılık gelmiyor. Almanların neredeyse yarısı İsrail hakkında olumsuz düşünüyor. Ön yargılardan oluşan görüşler, tek taraflı düşünme ve propaganda kampanyaları göze çarpıyor. Ne var ki olayları siyah-beyaz değerlendirmek Ortadoğu anlaşmazlığını ve İsrail devletinin çetrefil durumunu anlamaya yardımcı olmuyor. Almanlar yeniden bağımsız bir biçimde görüşlerini oluşturma ihtiyacı hissetmeye başlarlarsa iyi olur.”

Leipziger Volkszeitung gazetesinin aynı konuyu farklı bir açıdan değerlendirdiği yorumu ise şöyle:

“Büyük İsrailli yazar Amos Oz otobiyografik romanına, ‘Aşk ve karanlığın öyküsü’ adını vermişti. Bu kitap aynı zamanda 1940’lı yılların sonunda İsrail’in ulusal biyografisi olarak da anılır. Oz, hem Avrupalı ailesinin hayal kırıklığını anlatır, hem de bu ailenin İkinci Dünya Savaşı’nın vahşetinden sonra edebiyat ve kültürle yeni bir başlangıç yapabilmenin mümkün olabileceğine olan inancını… . Aşk ve karanlık… Bu başlık Almanya ile İsrail arasında 12 Mayıs 1965 tarihinde başlayan diplomatik ilişkilere de uygun düşüyor. İlk görüşmeler İsrail devleti için sınav anlamına geliyordu: Katiller ülkesinden politikacılarla masaya oturulabilir miydi? Ama bugün her iki ülke aynı değerler birliğinin mensupları olarak dünya kamuoyunun önünde boy gösteriyor.”

Polonya’da hafta sonunda yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri, ilk turda adayların yeterli oyu alamaması sonucunda ikinci tura kaldı. Ülkenin şimdiki Cumhurbaşkanı Bronislav Komorovski ile ana muhalefet Hak ve Adalet Partisi tarafından desteklenen aday Andrey Duda ‘nın yarışacağı ikinci tur seçim 24 Mayıs’ta yapılacak. Märkische Oderzeitung'un konuya ilişkin yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Görev başındaki Polonya Cumhurbaşkanı Bronislav Komorovski, birinci turda seçilmeyecek olursa, bunun ‘önemsiz bir kusur’ olacağını söyleyerek, son derece kibirli bir tarzda yürüttüğü seçim kampanyasında kendi kendine çelme atmış oldu. Bu kibirli tavrın en belirgin ifadesi, 11 aday içinde bir tek kendisinin televizyondaki seçim düellosuna katılmamasıydı. Ancak bu tavır, aşırı muhafazakar Andrey Duda’nın büyük oranda oy kazanmasıyla karşılığını buldu, ona bir ders vermiş oldu. Adaylar arasında bulunan rock sanatçısı Pavel Kukiz’in birinci turda üçüncülüğe yükselecek kadar oy toplaması da, hükümete ve yerleşik siyasi partilere seçmenin protestosu olarak algınabilir.”

Schwäbische Zeitung ise AB’nin mülteci politikalarını yorum sütunlarına taşımış:

“Bir mülteci teknesinin batması sonrasında halktaki dehşet duygularının izi silinmeye yüz tutunca Avrupa ile kurumları ne yapacağını bilemez duruma düşüyor. Bazen mülteci sorununa karşı nasıl tavır alınması gerektiği konusunun Avrupalıları, örneğin Yunanistan krizinden çok daha büyük bir sınavla karşı karşıya getirdiği izlenimi uyanıyor insanda. Mültecilerin Avrupa ülkelerine dağılımı konusu, Avrupa ülkelerinin birbiriyle ne ölçüde dayanışma içinde olduğuna dair bir tartışmayı da başlatmış bulunuyor.”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle