Geçen hafta yaptığı açıklamalarda Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yasadışı ses kayıtlarının yayımlandığı Facebook ve YouTube gibi sosyal paylaşım sitelerinin kapatılabileceğini söylemiş, bu açıklama sadece Türkiye’de değil, Almanya’da da yankı uyandırmıştı. Münih’te yayımlanan Münchner Merkur adlı gazetenin konuya ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriliyor:
“Yakınlarını kayırma ve yolsuzluk şüphesi uyandıran bir takım telefon görüşmelerine ilişkin karanlık ses kayıtlarının internette yayınlanmasından bu yana Erdoğan’ın günlerinin geri saymaya başladığı söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında, onun Facebook ve YouTube’a saldırıları, hissedilir darbeler almış ve ringde kontrolünü kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olan bir boksörün etrafına gelişigüzel yumruk atmasını çağrıştırıyor. Erdoğan bu tür girişimleriyle Türkiye’nin Avrupa’nın açık toplumlarının çok uzağında kaldığını söyleyenleri onaylamış olmasına pek aldırış etmiyor. Erdoğan ayrıca bilgilenme özgürlüğüne karşı başlattığı saldırıları ile liberal kesimleri karşısına aldığını ve elektronik iletişim ağını günlük hayatlarında vazgeçilmez bir unsur olarak gören milyonlarca genç Türk’e meydan okuduğunu idrak edemiyor. Burada anlaşıldığı kadarıyla gerçeklerden uzaklaşmış olan bir iktidar sahibi, siyasî çöküşüne karşı kürek çekmeye çalışıyor.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung'un Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy'nin görüşmelerinin gizlice dinlenmesi ve ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları kapsamındaki yorumunda da şu görüşler göze çarpıyor:
“Sarkozy'nin yanı sıra, onun partisinin -zaten tartışmalı konumda olan- Genel Başkanı Jean-François Cope de yakınlarını kayırdığı zannı altında bulunuyor. Bu durum Fransa'da kimseyi şaşırtmıyor. Siyasilerin herkesin bildiği kötü bir imajı var; halk -ister sağ, ister sol politikacı olsun- neredeyse hepsinin manipülasyon yapmaya açık olduğuna inanıyor. Şimdilerde muhalefetin dikkat odağı haline gelmesi solcuların işine yarayamayacak, tam tersine zaten hepsinin adının yolsuzluğa karıştığı yönünde halkta yaygın olan önyargıları daha da güçlendirmiş olacak. Bundan kâr sağlayacak olan öncelikle Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Cephe (Front National) olacaktır. Çünkü gittikçe artan sayıda Fransız seçmeni artık oyunu kişilere vermiyor, sistem karşıtı oy kullanıyor.”
Köln'de yayımlanan Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi ise vergi kaçırdığı gerekçesiyle Bayern Münih Futbol Kulübü'nün Başkanı Uli Hoeneß hakkında bugün ilk duruşmanın yapılacak olması nedeniyle bu konuyu yorum sütununa taşımış:
“Vergi kaçakçılarının ellerine geçirdikleri ganimetten hayatlarının sonuna kadar ceza almadan faydalanma şansı Almanya'da oldukça yüksek, özellikle Bavyera Eyaleti'nde. Bu durum bilindiğine göre eyaletlerin vergi daireleri neden buna uygun önlemler almıyor, neden yılda yaklaşık 50 milyar euro tutarındaki vergi kaçakçılığını göze alıyorlar? Zira bulundukları bölgenin avantajını kullanmak istiyorlar. ‘Eyaletimiz çok şirin' gerekçesine sığınarak yatırımcı bulamazsınız; yatırımcının malî defterlerine ya seyrek ya da hatta hiç bakmayacak bir maliyeniz varsa, o zaman yatırımcı oraya gelir. Bundan dolayıdır ki çok sayıda işletme Bavyera'yı tercih ediyor. Uli Hoeneß olayı dikkatleri bu derece üzerine çekti çünkü olmaması gereken bir durumdu. Ortaya çıkan bu olay her anlamda nadiren görülen bir şey.”
Kırım'da 16 Mart'ta yapılacak referandumda Kırım'ın Ukrayna'ya mı, Rusya'ya mı bağlı kalmak istemesi yönünde halk oyunu kullanacak. Kiel'de yayımlanan Kieler Nachrichten gazetesinin yorumu bu konu kapsamında kaleme alınmış:
“Batı artık sonunda ekonomik yaptırımlarda karar kılmalı. Evet, tabii ki olası bir boykot kararı Avrupa ve ABD'yi etkiler, bir ihracat ülkesi olan Almanya'yı ise daha da fazla! Ancak uzun vadede batının elinde daha etkili imkânlar var çünkü Rus ekonomisi ham petrol ve doğal gaz satışlarından elde edeceği gelirlere bağımlı. İkincisi, olaya Kırım konusunun ötesinde bakmak gerekir. Batı, Gürcistan olayında da pek şanına yakışan bir rol üstlenmemişti. Eğer Putin şimdi Kırım'ı da Rusya topraklarına katmayı başaracak olursa, o zaman iştahı daha da kabarmış olacak.”