19 Şubat 2016

HDP, o bildiriye imza atmalıydı

Bu tavır “Türkiye’nin partisi” olma iddiasını taşıyan bir partiyi yine bir bölgeye sıkıştırıyor

“Bir ay önce Türk Silahlı Kuvvetleri personeline bu tarz eylemlere karşı dikkatli olunması talimatı verilmiş. O belge yanımda, okuyabilirim.”

Meclis kürsüsünden dün CHP Adana milletvekili İbrahim Özdiş bu açıklamadan sonra haklı bir soru soruyor:

“Madem önceden bu istihbarat vardı, dikkatli olunması istendi, bu denli büyük bir saldırı başkentin göbeğinde nasıl yapıldı?”

Diyarbakır, Suruç, Ankara Gar Meydanı, Sultanahmet ve yeniden Ankara gibi, ilk anda akla gelen kitlesel ölümlere yol açan terör eylemlerinde her sefer “istihbarat açığı” gündeme geliyor.  Doğru, böyle bir açık olmasa, eylem gerçekleşemez.

Adana milletvekili Özdiş’in açıklamasına göre,  uyarı var. Ancak, ne zaman, nerede, nasıl olacağı yönünde bilgi yok. Sadece “dikkatli olun.” İyi de, nasıl 'dikkatli' olunacak?

İşte, “istihbarat”ın tam bu aşamada devreye girmesi gerekiyor ki, o eksik.

Ankara’daki son acı hepimizin yüreğini çok derinden bir kez daha dağlarken, dün Güneydoğu’dan sekiz şehit haberi daha.

Hani, “operasyonların sonuna gelindi, üç, beş gün içinde hepsi bitecek” açıklamaları, ne oldu?

Terörü hep birlikte kınama, en yüksek perdeden lanetleme, tamam da, bir türlü bitmiyor, tersine daha da azgınlaşıyor.

Saatler süren “güvenlik toplantıları”, sonuç değişmiyor.

Ve bu acılar yaşanırken, herkes koltuğunu koruyor. Hiç mi sorumlusu yok bunca kitlesel ölümlerin?
 

"Yandık diyoruz"

 

İçimden Mehmet Akif gibi haykırmak geliyor:

“Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?

(…)

Nur istiyoruz, sen bize yangın veriyorsun

Yandık diyoruz… Boğmaya kan gönderiyorsun.”

Bütün Türkiye işte bu hissiyatta, kaygıda, tasada ve artık isyanlarda.

Terör hedefini buluyor, insanlarda hiçbir istek, bir şey yapmak arzusu bırakmıyor. Yüzler asık, sesler kısık, herkesin gardı düşmüş, sinirler sonuna kadar gergin.

Hiçbir şeyin anlamı kalmıyor, müzik artık müzik değil, nasıl olsun, onca eve ateş düşmüşken. Maç artık maç değil, nasıl olsun, onca masum insan zalimce aramızdan ayrılmışken. Yemek yemek, el yıkamak, giyinmek, okumak, günlük yapılan işler ne ise, çalışmak, her şey anlamını yitiriyor. Terör işte bu, aramızdan insanları alırken, topluma ektiği acı tohum bu.

Hepimiz böyle sarsılırken, ortada tek bir sorumlu yok.
 

Ortak bildiri

 

Ankara’daki patlamanın hemen ardından Mecliste bulunan dört parti “ortak bildiri” hazırlıyor. Ortaya çıkan metin şu:

“Ülkemiz bugün vahim bir terör saldırısıyla daha karşı karşıya kalmıştır. Öncelikle bu menfur saldırıda hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetler personelimize ve aziz vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.

Bizler Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partiler olarak birlik ve bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize yönelik insanlık dışı terör saldırılarını şiddetle kınıyoruz. Terör ve şiddet hiçbir zaman amacına ulaşamayacaktır. Aziz milletimizin teröre asla boyun eğmeyeceğini, Türkiye Cumhuriyetinin bu oyunu bozacak güç ve kudrete sahip olduğunu kararlılıkla ilan ediyoruz.”

Yapılması gereken bir açıklama. Yerinde.
 

"Uzlaşma" yok oldu

 

Başlangıçta dört parti hazırlıyor ama, bildiriyi üç parti AKP, CHP, MHP imzalıyor, HDP imzalamıyor. HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken imza atmama gerekçesini şöyle açıklıyor:

“Saldırıyı sonuna kadar kınıyoruz. Ancak, hazırlanan metnin içeriği ile ilgili bir uzlaşma ortaya çıkmamıştır. Biz HDP olarak, bu metnin içeriğinde Diyarbakır İstasyon Meydanında patlayan bombalarla birlikte, Suruç’ta, Ankara’da ve Sultanahmet’te yapılmış olan katliamların da yer alması gerektiğini, bölgede devam eden sokağa çıkma yasaklarının da, kimden gelirse gelsin,  yaşanan bütün can kayıplarıyla ilgili bir ibarenin olması gerektiğini ifade ettik.”

Gerçi, ortak bildiride HDP’nin istediği gibi, saldırılar tek tek sayılmıyor ancak, bildirinin birinci cümlesi bir genelleme, bütün terör saldırılarını kapsıyor.

HDP ortak bildiriyi keşke imzalamış olsaydı, imzadan kaçınması gerçekten talihsizlik ve üzüntü verici. HDP’ye dönük eleştirilere hak kazandıracak türde.

Bu tavır “Türkiye’nin partisi” olma iddiasını taşıyan bir partiyi yine bir bölgeye sıkıştırıyor. Ve onu siyaseten aşağıya çekiyor.

Yine de, dört parti arasında bir uzlaşma sağlamak mümkün olabilirdi. O partiler bir adım atar, HDP bir adım geriler, uzlaşılabilirdi.

Ne yazık ki, bizim siyasal kültürümüzde “uzlaşma” diye bir kavram artık yok. Vardı, son on yılda yok oldu. Hayati eksikliklerden biri. Türkiye’nin DNA’sının bozulduğu alanlardan biri.
 

Hükümete görev

 

Üç partinin imzaladığı bildiri acıların paylaşılması açısından “bir nutuk” olarak kalmayacaksa, AKP iktidarına görev veriyor.

 Bildiride yer aldığı gibi, madem “Türkiye Cumhuriyeti terör oyununu bozacak güç ve kudrete sahip”, AKP iktidarı o gücü ve kudreti göstermek zorunda.

Yetti,  çoktan yetti artık bu terör. Şiddetle kınamak, tiksintiyle lanetlemek yetmiyor.

Meclis hükümete görev vermiş bulunuyor. Ne yapılması gerekiyorsa, kimler sorumlu ise, iç ve dış politikada hangi değişikliklere gitmek kaçınılmaz ise…

Terörün sonu gelmiyor, ama hiçbir şey değişmiyor. Bu böyle gitmez.

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi