28 Ekim 2016

Çocuklar burstan mahrum kalmasın diye

Diyorlar ya, “at izi it izine karıştı” diye, işte, size bir örnek...

“Üzgünüz, öfkeliyiz, yastayız, isyandayız.”

10 Ekim 2015 Ankara Garı'ndaki katliamda yüz bir insanın hayatını kaybetmesinden sonra KESK, DİSK, TMMOB, TTB ile birlikte Eğitim - Sen de protesto mitingi düzenliyor.

Bir yıl önce. Bu yukardaki pankartla birlikte. “Barış çağrısı” anlamında.

“Çatışma, ölüm değil, yaşam ve barışı savunuyoruz.”

Bu da, yine Eğitim - Sen’in 29 Aralık 2015’te Diyarbakır’daki çatışmaları protesto etmek amacıyla düzenlenen mitingde kullandığı pankart. O tarihteki protestoya “bir günlük grev” ekleniyor.

Aynı gün Eğitim - Sen üyesi on bir bin dolayında öğretmen okula gitmiyor, derslere girmiyor.

On ay önce.

“Savaşa Hayır, Barış Hemen Şimdi” sloganlarıyla.

Aradan aylar geçiyor, hiç bir müfettiş gelip de, greve giden öğretmenlere, “neden grev yaptınız” diye sormuyor.

Binali Yıldırım'dan sinyal

Ne zaman ki, Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi ile karşılaşıyor, devletin her kurumunda ve kademesinde FETÖ’cüler tutuklanmaya başlıyor. OHAL kararnameleri arka arkaya, Türkiye’ye yeni bir yönetim biçimi geliyor.

Ağustos sonunda Başbakan Binali Yıldırım Diyarbakır’da konuşuyor:

“Bu bölgede görev yapan, terörle iç içe olmuş on dört bin öğretmen var, onlar açığa alınacak, onlara görev verilmeyecek.”

Aradan bir yıl geçmiş, hükümetin aklına öğretmenlerin aylar önce yaptığı grev şimdi geliyor.

Hazır 15 Temmuz bahanesi var. Hazır OHAL kararnameleri var. Öğretmenlere işten el çektirmek çok kolay.

Öğretmenlerin FETÖ bağlantısı filan yok.

4 Eylül'de 

FETÖ bağlantılı öğretmenler ihraç ediliyor, yaklaşık 28 bin öğretmen. Onlar ayrı.

Onların dışında 4 Eylül’de 11 bin 301 öğretmen açığa alınıyor, 9 bin400’ü Eğitim - Sen üyesi. Onların suçu barış için greve gitmek.

29 Nisan 2016’da Milli Eğitim Bakanlığı genel bir soruşturma açıyor. Ancak, o soruşturma orada kalıyor.

4 Eylül’de açığa alınan öğretmenlere ne kimse gelip bir şey soruyor, ne ifadeleri alınıyor, ne de benzer bir soruşturma, hayır yok.

Açığa alma emrini öğretmenlere okulların müdürleri tebliğ ediyor. Sonra da, o müdürler açığa alınıyor.

Açığa almanın anlamı şu:

  • Derslere girmelere izin verilmiyor. Yani, öğretmenlik yapamıyorlar.
     
  • Aylıklarının üçte bir kesiliyor, ancak ders ücretleri de kesildiğinden, pratikte aylıklarının yarısı ödenmiyor.

MEB'in uyarısı

AKP yönetiminde her zaman olduğu gibi, işin çelişik ve tutarsız yanı şu.

Şubat 2012’de Muş’ta yine bir bölüm öğretmen bir günlük işi bırakıyor. Muş Valiliği o öğretmenleri cezalandırmak istiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı 27 Şubat 2012’de Muş Valiliğine bir yazı gönderiyor:

“İşi bırakma eylemi sendikal bir faaliyettir. Sendikal faaliyet kapsamında, işi bırakma eylemine katılanlara ceza verilemez.”

Demek 2012’de demokrasi hâlâ işliyor. Üstelik, bunu Milli Eğitim Bakanlığı uyarıyor. Ve Muş’ta bir günlük işi bırakan, derslere girmeyen öğretmenlere verilen cezalar geri alınıyor.

Buna karşılık, 15 Temmuz bahanesiyle, yaklaşık on ay önce greve giden öğretmenler şimdi cezalandırıyor, açığa alınıyor.

Buradaki tipik olayı yeniden vurgulamak gerek.

11 bin 301 öğretmenin açığa alınmasının FETÖ ile uzak yakın ilişkisi yok.

Eğitim - Sen 1995 kuruluyor. Eğitim, öğretim ve bilim hizmetleri iş kolunda örgütlenen bir sendika. Büyük bir kusuru var.

AKP yandaşı değil. Tersine, AKP’ye muhalif bir sendika, sarı sendika değil.

Dava açılamıyor

OHAL’e göre, işten el çektirilen öğretmenler haklarını aramak amacıyla dava açamıyor.

657 sayılı Devlet Personel Yasasına göre, işten el çektirilen öğretmenlerin kaderi doksan gün içinde belli olacak. Ya yeniden görevlerine iade ya da ihraç edilecekler.

Bu arada aynı kapsamda bazı öğretmenler görevlerine iade ediliyor. Örneğin, Tunceli’de 419 öğretmen görevlerine iade ediliyor. Yine Tuncel’de 85 öğretmen için henüz bir karar yok.

Neden iade edildiler, kaldı ki, iyi ki iade ediliyorlar, diğerleri neden hâlâ açıkta, bunu bilen yok.

Zaten görevden almalarla ilgili de, henüz bir gerekçe yok.

Bal, peynir, fasulye satıyorlar

Olay baştan sona dramatik. Ama, asıl dram şimdi.

Açığa alınan öğretmenlerin bir bölümü bazı çocuklara okumaları için burs veriyor. Kendi çocukları değil.

O çocuklar burstan mahrum kalmasın diye, o öğretmenlerin bazıları bal satıyor, peynir satıyor, kuru fasulye satıyor. Ellerinde torbalarla kapı kapı dolaşıp ya da internet üzerinden ya da küçük bir yer bulup, bunları satıyor. Organik yiyecekler. Çocukların maddi durumunu devam ettirmek üzere. Kendi çektikleri mahrumiyeti çocuklara yansıtmamak amacıyla.

Meslek aşkları da devam ediyor.

“Öğretmenliğimi bırakmam, sokakta tahta kurar, sokakta onlara ders anlatırım.”

Baştan sona, müthiş bir insanlık dersi. Yok, öyle değil. Çok da, tevazu sahibi öğretmenler.

“Bizim öğretmenlerimizden öğrendiğimiz bir ders var. İnsanlığımızla övünmeyiz.”

Son tarih 4 Aralık. Yasanın öngördüğü doksan günlük süre 4 Aralık’ta doluyor.

11 bin 301 öğretmenin kaderi o gün belli olacak.

Bu gerçekleri AKP iktidarının bilmemesi imkansız. AKP, hani bir kez olsun, “bu insanlığın” farkına varıp, o öğretmenleri görevlerine iade eder mi?

Diyorlar ya, “at izi it izine karıştı” diye. İşte, size bir örnek.

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi