21 Şubat 2017

Bu karne ile “Evet” yolu kapalı

2002’den bu yana, AKP iktidarında işler sarpa sarıyor. Türkiye kötü yönetiliyor

2002 - 2017, AKP döneminde, on sekiz bin 643 işçi iş kazalarında hayatını kaybediyor. İş kazalarında Türkiye Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada.

Bir milyon 950 bin işletmenin 450 - 500 bini yakın tehlikeli ve çok tehlikeli işler safında. Bunların iş güvenliği uzmanları tarafından denetimi için yasa çıkıyor.

O yasanın geçen ay yürürlüğe girmesi beklenirken, uygulama ani bir kararla iki yıl sonraya erteleniyor. Yani, o tehlikeli işler safındaki işletmelerin denetimi iki yıl askıya alınıyor.

Neden? Teknik nedeni belli değil.

Siyasi nedeni olabilir, referandum öncesinde AKP o işletme sahiplerini rahatsız etmekten kaçınmış olabilir.

 

Şeffaflık

 

Uluslararası Şeffaflık Örgütü “Yolsuzluk Algı Endeksini” açıklıyor.

Türkiye 2016 yılında dokuz basamak geriliyor, 176 ülke arasında 75. sıraya oturuyor.

Son dört yılda hep geriliyor.

Yolsuzluk Algı Endeksinde (sıfır) puan en iyi derece. Not (yüze) yaklaştıkça, yolsuzluk endeksi kötüleşiyor.

Türkiye 2010 yılında 56. sırada iken, şimdi 75. sıraya düşüyor. Yolsuzluk algısı artıyor.

Endeks nasıl belirleniyor?

Bir ülkedeki sosyal eşitsizlikler, otoriter yönetim, yolsuzluğun cezasız kalması, hak ve özgürlük ihlalleri, iç ve dış savaş, ekonomik istikrarsızlık ölçümlerine bakılıyor, ona göre puanlama yapılıyor. Hesaplanan “ortalama değer” yolsuzluk algı endeksini belirliyor.

Danimarka, Yeni Zelanda, Finlandiya yolsuzluk algısı en düşük ilk üç ülke, yani yolsuzluk hemen hemen hiç yok ya da çok az.

Buna karşılık, Kuzey Kore, Sudan ve Somali yolsuzluğun en yaygın olduğu, dünyadaki en kötü üç ülke.

Buna bakınca, Türkiye ortalarda bir yerlerde ama, algı hızla kötüleşiyor, hele de son yıllarda.

 

Huzur raporları

 

“Ekonomi ve Barış Enstitüsü” 163 ülke arasında bir değerlendirme yapıyor. Ülkedeki:

Terör, her türlü şiddet, iç ve dış barış, zorlukları yenme, sistem değişikliği gibi eğilimleri ölçüyor. Ve bu ölçümlere göre, bir sıralama yapıyor.

Türkiye 163 ülke arasında 145. sırada, yani hayli kötü durumda, huzursuz ve barışa muhtaç bir ülke.

Nasıl olmasın, içerde terör örgütleri, sınır ötesinde savaş, ayrıca çeşitli alanlarda şiddet, okullarda şiddet, kadına şiddet, aile içinde şiddet, otobüste şiddet, yolda şiddet, cezaevlerinde şiddet.

Bu açıdan İzlanda dünyada en huzurlu ülke.

En berbat durumda olanlar ise, Suriye, Irak, Afganistan, Sudan.

 

İnsan hakları raporu

 

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu da Avrupa’da insan hakları, temel hak ve özgürlükler konusunda geçen hafta bir rapor yayınlıyor. Raporda:

“Türkiye’deki demokratik tartışma alanı endişe verici boyutlarda daralmıştır. Yargı bağımsızlığı ağır yaralıdır. İfade ve basın özgürlüğü kısıtlanmış, otosansür yaygınlaşmıştır. Gazeteciler, milletvekilleri, akademisyenler tutuklanmakta, çeşitli alanlanlarda görevli olan kamu çalışanları arasında kamudan ihraç edilenler hızla artmaktadır”.

İnsan Hakları açısından Türkiye Avrupa ülkeleri arasında “en geri” konumda bulunuyor.

 

İşsizlik

 

Burada uluslararası değil, “ulusal” bir veri var.

TÜİK’in son açıkladığı verilere göre, işsizlik yüzde 12.1’e yükseliyor. Son yedi yılın en yüksek işsizlik oranı.

3 milyon 715 bin kişi işsiz durumda.

Daha da korkutucu olan, genç nüfustaki işsizlik oranı. Genç nüfusta işsizlik yüzde 22.6’ya yükseliyor.

Her beş gençten biri işsiz. Çok tehlikeli.

 

Enflasyon

 

Ve bu arada enflasyon üretici fiyatlarıyla son dokuz yılın en yüksek oranına ulaşıyor. Yeniden iki haneli enflasyon sınırına yaklaşıyor.

Özellikle gıda maddelerindeki artış orta ve düşük gelirli sınıfları alabildiğine zorluyor.

Avrupa’daki en pahalı benzin, en pahalı telefon görüşmeleri Türkiye’de.

Dış ticaret açığı, bütçe açığı, 2002 yılına göre, iç ve dış borçlardaki büyük artışlarlar cabası.

 

Hangi “Evet”

 

İnsan haklarından enflasyona, işsizlikten yolsuzluk algısına, demokratik yönetimden barışa ve huzura uzanan farklı ölçüler aynı ibreyi gösteriyor:

2002’den bu yana, AKP iktidarında işler sarpa sarıyor. Türkiye kötü yönetiliyor.

Yerli ve yabancı kurumların ölçümleri bunu rakamlarla ortaya döküyor. Bunların hiç biri subjektif değil, hepsi nesnel (objektif) ölçüler.

Ve şimdi referandum!.. Halkın “tek bir adama” daha çok yetki vermesi bekleniyor.

Bu karne ile mi?

O kadar açık ki, bu karne daha çok yetkiyi kaldırmıyor. 

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi