05 Kasım 2015

Başkanlık trenini frenlemek

Bahçeli’nin sesini duyar gibiyim, “HDP Başkanlığa karşı ise, ben değilim, onunla yan yana gelmem”

Haziran seçimlerine giderken “Başkanlık da, Başkanlık” diye tutturuyor Tayyip Erdoğan. Havada, karada, denizde, Sarayda, mitinglerde ağzını her açtığında, varsa yoksa, “Başkanlık”.

AKP de, meydanlarda aynı konuyu sık sık dile getiriyor. Seçim bildirgesine koyuyor.

Buna üç muhalefet partisi de karşı çıkıyor. En net tavır HDP’de, “seni Başkan seçtirmeyeceğiz”, Haziran seçimlerinin temel sloganlarından birine dönüşüyor. Halk zaten istemiyor, HDP de, başka etkenlerle birlikte, sırf bu sloganla sempati topluyor. Başkanlık Haziran seçimlerinin ana konularından.

7 Haziran’da AKP azınlığa düşünce, Erdoğan manevra yapıyor:

1-Meydanlara çıkmıyor, çünkü araştırmalar miting yaptıkça, onun AKP’ye zarar verdiğini gösteriyor.

2-Başkanlık bu seçim bildirgesinde yer alsa da, AKP o konuya dokunmuyor.

3-Haziran seçimlerinin ana teması Başkanlık, Kasım seçimlerinde buzdolabında.

1 Kasım gecesi seçimin ilk sonuçları belli olmaya başladığında, “yandaşlar” acele faaliyette, ağızlarından çıkan ilk söz “artık Başkanlığı konuşalım”.

Dün bu konuşma Saraya tırmanıyor, Sarayın sözcüsü, aslında Tayyip Erdoğan’ın kendisi, açıkça, “1 Kasım sonuçları doğru okunmalı, Başkanlık neden olmasın” virajına giriyor.

Tayyip Erdoğan 7 Haziran-1 Kasım arasında çok ciddi bir siyasal manevrayı denerken;

a)Kılıçdaroğlu emekli ikramiyeleri, benzin fiyatları ile,

b)Bahçeli hiçbir anlam taşımayan, içi boş nutuklarla,

c)Demirtaş ise, PKK terörü karşısında cevap yetiştirmekle meşgul.

Erdoğan’ın değiştirdiği makasın üçü de farkında değil. Ya da farkında olsalar bile, ona kontur çekecek konum alamıyorlar.  Bugün “Başkanlık” bütün haşmetiyle gündeme oturuyor. Hemen altını çizelim:

AKP’nin bu çoğunlukla iktidara gelmesi, Erdoğan’ı zaten fiilen Başkanlık sistemine oturtuyor. Davutoğlu çok zayıf bir genel başkan, güçlü olsa bile, AKP’yi Erdoğan’ın elinden alması en azından kısa ve orta dönemde mümkün değil. Bu durumda Meclis de fiilen güçsüz kılınmaya aday. Erdoğan ne isterse, Meclis onu yapacak. Meclis denetimi filan sözde kalacak.

1 Kasım sonuçlarını görünce, Erdoğan’ın ayranı yeniden kabarıyor ve sözcüsü dün ilk açıklamayı patlatıyor. Fiili durumu anayasal konuma taşımak için kolları sıvıyor.

Bütün bunlar olup biterken, CHP ve MHP kendi derdine düşmüş bulunuyor. Belki de, doksan yıllık parlamenter sistem değişecek, muhalefet kapsama alanı dışında.

Gerekli anayasa değişikliği için ilk deneme ister istemez Meclis’te olacak. Bahçeli varken, Meclis’ten Başkanlık çıkarsa, hiç şaşmam. Ama, Bahçeli siyasal ömründe ilk ve son kez hepimizi yanıltır ve Başkanlık karşısında durabilirse, ayrı. Durmaz ise, karar son raunda, Erdoğan ile sivil toplum arasında, referanduma kalır.

Üç genel seçim, üç yerel seçim, 2010 anayasa referandumu, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere, on üç yılda sekiz seçim yenilgisiyle çökmüş bir muhalefet, son anda doğrulup tek bir yumruk sallamaya güç bulabilirse, Başkanlık yolundaki anayasa değişikliğini günü geldiğinde Meclis’te engellemektir.

Bunun için önümüzdeki günlerin siyasetini şimdiden okumak, manevralarına karşı gardını almak gerekir. Tren istasyondan kalkmış, yol alıyor, Kılıçdaroğlu ve hatta Bahçeli ve Demirtaş farkında mısınız, seyretmek zamanı değil.

Siyasal ömrünüzde tek bir olumlu iş yapın ve durdurun bu treni. Ancak, Bahçeli’nin sesini duyar gibiyim, “HDP Başkanlığa karşı ise, ben karşı değilim, onunla yan yana gelmem”.

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi