10 Kasım 2013

Tiger Woods vurunca ne ağaç kalır, ne de çevre…

Tiger Woods’un gösterisinin İstanbul trafiğine verdiği geçici rahatsızlıktan çok çevre ve insan sağlığına vereceği kalıcı zararları düşünmek gerek

 

Tiger Woods ismine artık hepimiz aşinayız. Profesyonel golfün dünya çapında en çok bilinen oyuncusu. Dünya sıralamasında bir numara.

Geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Köprüsü’nün üzerinde elindeki golf sopasıyla küçücük golf topunu Asya’dan Avrupa’ya yolladı.

Böylelikle, 7-10 Kasım tarihleri arasında Antalya-Belek’te düzenlenmekte olan PGA European Tour final serisinin 3. ayağı olan Turkish Airlines Open 2013 turnuvasının açılışını çarpıcı bir şekilde yapmış oldu. Ne de olsa, Türkün Olimpiyatlarla imtihanı ile beraber, artık en ufak bir organizasyonu bile “Türkiye yaptı mı en iyisini yapar” şeklinde milli bir iddiaya sahibiz.

Ancak bir işgünün tam ortasında köprünün bu atış için kapatılması nedeniyle Tiger Woods’un ve bu işin organizatörlerinin özellikle İstanbulluların gözünde pek ‘özel’ bir yere sahip olduğu kesin. İçinde Woods’un pek hayırla anılmadığı birçok konuşma geçti.

 İşte bu sohbetlerden biri:

- Şu Tiger Woods da…

- Hııı, evet trafik felç olacak, di mi? Ama bir yandan, milyonlarca dolarlık değerinde tanıtım. Sonuçta, gelen golfçü turist paralı oluyor.

- Mesele trafik değil. Zaten İstanbul caddelerinin zırt koşusu, pırt etkinliği diye ha bire kapatılmasına alıştık. Asıl sorun çevre…

- Yok artık. Burada da mı çevre?

Evet, asıl sorun burada da çevre.

***

Golf dünya genelinde hızla büyüyen bir sektör. Küresel Golf Turizmi Organizasyonu’nun verilerine göre, 2012 yılında dünya genelinde 1,6 milyon amatör golf sevdalısı yaklaşık 1,5 milyar Euro harcayarak dünyanın çeşitli yerlerine gidip, golf oynamış. Önceki yıla göre yüzde 9,3 artış göstererek.

Türkiye de bu pazardan uzun zamandır pay kapmayı planlamakta. Tiger Woods’un köprü üstü atışı da Türkiye’yi dünyaya yükselen bir golf merkezi olarak pazarlama stratejisinin bir parçası.

Ama Tiger Woods’un gösterisinin İstanbul trafiğine verdiği geçici rahatsızlıktan çok çevre ve insan sağlığına vereceği kalıcı zararları düşünmek gerek.

Oysa golf, görünüşte yeşille barışık bir oyun. Öyle ya, uçsuz bucaksız görünümlü alanların yemyeşil çimleri üzerinde oynanıyor. Öyle betondan tesislere falan ihtiyaç yok. 

Ancak durum hiç de zannedildiği gibi değil. Çünkü golf ekolojik dengeye verdiği zararlar konusunda sabıkası oldukça kabarık bir oyun.

Küresel Anti- Golf Hareketi, Friends of the Earth ve Tourism Concern gibi örgüt ve hareketlerden derlenen bilgilere göre, bir golf sahası kurulması şu aşamalardan geçmekte:

Öncellikle golf oynamak için uygun eğim, genişlik ve yeryüzü şekillerine sahip bir alan belirleniyor. Bu alanlar genellikle doğal yaşamın devam ettiği, yapılaşmanın olmadığı ormanlık arazilerin içinden seçiliyor. Görüş açısının olabildiğince genişletilmesi ve golf topunun önünü kesecek engellerin arındırılması amacıyla arazi tamamen ağaçtan ‘arındırılıyor’.

Mesela, Çin’in bir zamanlar yağmur ormanlarıyla kaplı Hainan Adası’nda kısa bir sürede inşa edilen 30 golf sahası için içinde 1000 senelik anıt ağaçların da bulunduğu koca ormanlık alanlar gözden çıkarılmıştı. Çinli yetkililerin bu ada için hedefleri 300 golf sahasına ulaşmak.

Türkiye’de benzer bir durum Antalya-Belek’te 2007 yılında yaşanmıştı. Hatırlanacağı gibi, imara aılan bölgede 45 otelin yanında toplam 10 civarında golf sahası inşa edilmişti. Sonuç olarak, toplam 500 bin ağaç kesildi (Hürriyet, 31.10.2007).

Kaybolan sadece ağaçlar değil. Diğer bitki örtüsü ve canlı hayatı da tahrip olur. Kısaca, bio-çeşitlilik hak getire.

Sonra, bu alan çimlendiriliyor. Üzerinde golf oynamak için en uygun tip çim, golf sahasının yapıldığı bölgede bulunmuyorsa –ki genellikle bulunmuyor- farklı bir yerden getiriliyor. Bu da, geriye kalan yerel bitki türlerinin alışık olmadıkları hastalık türleriyle karşı karşıya kalmalarına neden oluyor.

Ekilen çimleri büyütmek ve korumak için tonlarca tarım ilacı ve suni gübre kullanılıyor. Toprağa, akarsulara ve yeraltı sularına karışan bu kansorejen kimyasallar insan sağlığını doğrudan tehdit etmekte. Çünkü, golf sahalarında tarım ilacı kullanımı, aynı yüzölçümlü bir tarım arazisindekinin tam 7 katı.

Bir de bu çimlik arazinin sulanması meselesi var. Özellikle kurak bölgelerde yüksek miktarlarda su kullanılmakta. Bunun içinde,  yörenin sualtı kaynaklarına başvuruluyor. Sonuç olarak, zaten plansız ve aşırı kullanımdan dolayı büyük bir baskı altında olan yer altı suları sularının seviyesi daha da düşmekte.

The World Wildlife Fund’ın hesaplarına göre Güney İspanya’da standart bir golf sahasını yeşil tutabilmek için hektar başına 10 ila 15 bin metreküp su kullanılması gerekiyor. Bu hesaba göre, bir golf sahası için kullanılan su ile 12 bin kişilik bir kasabanın su ihtiyacı karşılanabilir.

Üstüne tarım arazilerine inşa edilen golf sahalarının getirdiği problemleri ekleyin. Gıda üretimin zaten sorunlu olduğu dünyamızda, tarım arazilerin biraz daha azalmasına neden olmakta. Bunun dışında yapılan hesaplar aynı alanın tarım arazisi olarak kalması hâlinde daha çok insana istihdam sağlanabileceğini ortaya koyuyor.

2008 yılı verilerine göre dünyada toplam 35 bin civarında golf sahası bulunuyor. Bu rakam özellikle Çin, Tayland, Vietnam gibi Asya ülkelerinde yapılan golf sahalarının sayısındaki hızlı artışla beraber devamlı büyümekte.

Türkiye de bu pazarda yer edinmek için oldukça hevesli. Türkiye Golf Federasyonu’nun verilerine göre şu anda Türkiye’de 18’i Antalya’da olmak üzere toplam 23 golf sahası bulunmakta.

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Turkish Airlines Open 2013’ün açılışında bakanlık olarak Antalya’nın Belek bölgesi dışında İç Ege, GAP Bölgesi ve Kapadokya’da da golf sahalarının açılmasını planladıklarını açıkladı. Geçtiğimiz Nisan ayında Alanya’da golf sahası olarak belirlenen 5 bölgede yapılan jeolojik etütler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı. Plan 2013 yılı bitmeden golf sahalarının tahsis aşamasına getirilmesi.

Golf Business Community isimli kuruluşun araştırmasına göre, Türkiye şimdi İspanya, Portekiz ve İskoçya’dan sonra dünyanın en gözde 4. golf merkezi.

***

Şimdi, ağırlıklı olarak mevki-koltuk sahibi, parası bol ve orta yaş ya da üzeri erkeklerden oluşan golfçüler bu dünyanın en heyecanlı(!) ve aksiyonu(!) bol sporunu yapabilsin diye ekolojik sistemin bozulmasına neden olmaya değer mi?

Ya da özel girişimcilerin aslında kamuya ait olan ormanları mahvedip, ekolojik dengeyi bozarak bu işten kazanç elde etmesine?

Değmez. Hele ünlü yazar Mark Twain’in ‘güzel olabilecekken, mahvedilmiş uzun bir yürüyüş’ diye tanımladığı golf için hiç değmez. Üstelik doğa hâlihazırda her tür tehdit altındayken.

Peki ekolojik dengeyi alt-üst eden, acil çözüm bekleyen bunca sorun varken, golfün ekolojiye etkisi üzerine bir yazıyı yazmaya ve okumaya değer mi?

Değer.

Golfün çevreye olan etkisi daha çok yerel düzeyde kalıyor olabilir. Yıkıcı etkisi kat be kat fazla olan fosil yakıt kullanımı gibi meseleler de olabilir.

Ama bize gösterdiği bir şey var ki, insanlık en sıradan ve masum görülebilecek davranış ve eylemleri ile bile ekolojik dengenin üzerinde koca bir ayak izini bırakmakta.

O yüzden ayağımızı denk almalı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Brezilya Amazonların geleceğini oyluyor; ekoloji ve çevre adaleti notları...

Brezilya'da Bolsonaro değil de Lula seçilirse Brezilya Amazonu'ndaki ormansızlaşmanın yüzde 89 oranında daha az gerçekleşeceği öngörülüyor. Bu tahminler sadece her iki liderin başkanlığı süresince uyguladığı politikaların ve bunların sonuçlarının muhasebesine dayanmıyor. Lula, aynı zamanda ileriye dönük Brezilya Amazonu'nu korumaya yönelik vaatlerde bulunuyor

Dünya siyasetinin yeni ikilisi: Corbyn-Sanders - II

Corbyn ve Sanders’in kurumsal siyasetin labirentli yollarından geçip, başarıya ulaşıp ulaşmayacaklarını kestirmek güç

Dünya siyasetinin yeni ikilisi: Corbyn-Sanders - I

Corbyn zenginlerin daha çok vergilendirmesi gerektiğini söylüyor