29 Haziran 2017

Ohh! Bakanlık açıkladı, Efes’te sünnet düğünü yapılmıyormuş!

Her şeyden önce ister klasik müzik çalsın ister Ümit Besen, o fotoğraftaki manzara bir düğün ya da sünnet düğününden çok farklı değil

Normal düğün de yapılmıyormuş.
Peki Celsus Kitaplığı’nın önünden çekilmiş o fotoğraflar neymiş?
Tüllü naylon kumaşlar giydirilmiş plastik masa ve sandalyeleri Celsus önündeki alanda dizili olarak gösteren ve basbayağı sünnet  veya düğün fotoğrafı gibi görünen o fotoğraflar  fotoşop muymuş?
Hayır değil.
Fotoğraflar gerçekmiş.
Bakanlık diyor ki:

“…fotoğraflar, 27.06.2017 tarihinde Sea Song Tours tarafından Celsus Kütüphanesi önünde Wind Star Cruise Gemisi ziyaretçileri için düzenlenen yemeğe aittir. Şirket tarafından Bakanlığımızın ilgili birimi DÖSİMM'e tahsis ücreti ödenmiştir.”

Bakın parası bile ödenmiş. Daha ne? (ne kadarmış çok merak ettim)
Yapılan etkinliklerle ilgili bugüne kadar turizm meslek kuruluşları, işletmeler, katılımcılar, ziyaretçiler daima olumlu görüş ve takdir bildirmişler.
Bu etkinlikler tamamen turizm ve tanıtma hedefli olup, çoğunlukla gemi (kruvaziyer) ziyaretçileri için yapılıyormuş. Genellikle klasik müzik dinletisi, kokteyl, yemek veya tiyatro oyunu olarak gerçekleşiyormuş.
Üstelik antik kent ziyarete kapandıktan sonra yapılıyor ve uyarılar doğrultusunda bir sonraki gün için tamamen toparlanıp temizlenip hazır bırakılıyormuş.
Bunlar “sınırlı kullanım yönergesi” kapsamında sınırlı, kültürel ve turistik etkinliklermiş, sadece bunlara izin veriliyormuş.
En önemlisi de yapılanlar için hep olumlu görüş ve takdir bildirilmiş.
Kimlerden?
Turizm meslek kuruluşlarından, işletmelerden, katılımcılardan ve ziyaretçilerden.
Yani o muhteşem Celsus Kitaplığı önünde klasik müzik eşliğinde yemek yiyenlerden.

Rahatladınız mı?
Doğrusu ben hiç rahatlamadım.

Her şeyden önce ister klasik müzik çalsın ister Ümit Besen, ister orada oturanlar Selçuk ahalisi olsun ister Kruvaziyer yolcuları, o fotoğraftaki manzara bir düğün ya da sünnet düğününden çok farklı değil.

İlk gördüğümde içimden keşke fotoşop marifetiyle yapılmış olsa dedim. Maalesef çok geçmeden yetkililer fotoğrafı doğruladılar.
Şaşırdım mı? Hayır.
Daha çok içim acıdı. 
Şaşırmadım çünkü daha geçen hafta Mimar Sinan’ın eseri Şemsi Paşa Camisi’nin önüne, yaya yolu yapacağım diye özensizce kazıklar çakılıp duvarları çatlatılmıştı. Daha dün 2000 yıllık granit Roma sütununun bir apartmanın önüne süs olarak dikildiğini söyleyen adama  Antalya Müzesi müdürünün “Senin işin yok mu? Sütunların sana ne zararı var” dediğini okumuştuk.

Bunlar sadece geçen hafta yaşananlardı.
Oysa nedir, tarihi ve kültürel varlıklar insanlığın ortak mirasıdır, üstelik gelecek kuşaklara aktarmak sorumluluğumuz olan bir mirastır. Üzerlerine titrememiz, gözbebeğimiz gibi korumamız gereken değerlerdir.  Her tür özensizlik geçmişe ve gelecek kuşaklara karşı büyük bir saygısızlıktır. Onlara özen göstermemek, binlerce yıldan günümüze taşınmış bu eserlerin yok olup gitmesine göz yummak anlamına gelir. Bunun da İŞİD barbarlarının antik kentleri bombalamasından bir farkı yoktur.

Tekrar söylüyorum bakanlığın açıklaması beni hiç rahatlatmadı.
Tam tersine, açıklama bana şöyle düşündürdü:
Düğün ve sünnet düğünü yapılmıyormuş.
Neden yapılmasın?
Madem yemek yenip müzik dinlenebiliyor, bizim insanımız bundan neden yararlanmasın?
Bizim Kruvaziyer yolcusundan ne eksiğimiz var.
Biz de veririz parasını, dikkat de ederiz, dağınık da bırakmayız.
Biz neden sünnetimizi, düğünümüzü Odeonda, Celsus Kitaplığı önünde, Liman Caddesinde yapamayalım?
Neden Liman hamamlarından bir tanesi düzenlenip yeni gelinlerimize “gelin hamamı” olarak hizmet vermesin?

Ha turizme hizmet etmesi gerekiyordu değil mi?
Onun da çaresi var.
Örneğin yabancı damatlarımızın sünnet düğününü Celsus Kütüphanesi önünde yaparız. Bu onlar için çok özendirici olur. Hem damat gözlerini tavandaki heykellere dikmişken sünnetçi de kolayca alır alacağını. Diğer taraftan yabancı gelinler bulan erkeklerimiz için de Efes unutulmaz bir düğün mekanı olmaz mı?
Böylece bakanlığın ısrarla söylediği “turizme ve tanıtıma hizmet etmesi” kuralı da yerine gelmiş olur.
Hadi hayırlısı, bakalım daha neler göreceğiz…
 

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti