04 Haziran 2015

HDP’ye oy vermemek için 10 küsur mantıklı gerekçe

Haziran’da neden HDP’ye oy verilmemesi gerektiğini, mantıksal gerekçelerle sıralayacağım

Bugüne kadar hep onlar konuştu, oy toplamaya çalıştılar, iktidar da baraj uygulamasıyla, onların mağduru oynamalarının yolunu açtı, ekmeklerine yağ sürdü. Neredeyse istenen olmak üzere, HDP iki arada bir derede kalmış vatandaşların oylarını topladı, topluyor. Şimdi, bütün bunların büyük bir oyunun parçası olduğunu görme vakti. Oyun çok önceden, yurdumuz üzerinde oynanmaya çalışılan oyunların en son ve büyük halkası. Bu oyuna karşı durmak, öncelikle onun farkına varmakla mümkün olabilir. Bu yazının amacı tam da bu. Bu oyunu geri püskürtebilmemiz için sizlere madde madde 7 Haziran’da neden HDP’ye oy verilmemesi gerektiğini, mantıksal gerekçeleriyle birlikte sıralayacağım, bunu kaç maddede yapabilirim doğrusu ben de bilmiyorum. Buyrun en mantıklısından başlayıp devam edelim:

1- Artık şurası kesin ki, barajı geçerlerse ilk iş olarak hükümetle anlaşacaklar. Gerçi Selahattin Demirtaş 36970 kere tersini söyledi ama, buna inanmak için saf olmak lazım. Bakın psikolojik olarak değerlendirirsek, uzmanların böyle durumlar için yorumları, “Bu kadar söylediğine göre, demek aklı fikri orada, kesin anlaşacak” şeklindedir. Asıl amaç memlekete çentik atmak, parça koparmak. Anlaşma yapılır yapılmaz da ikiye, dörde ya da daha çok parçaya bölüneceğiz. Şimdilik iki parçaya diye düşünelim, birinde AKP, öbüründe HDP iktidarda olacak. Başkent Ankara, başkan Erdoğan. Başkent Diyarbakır, başkan Demirtaş (sonra Öcalan). Sağlam plan değil mi? Çok mantıklı.

2- Şimdi Demirtaş milletin diline yapışan bir slogan keşfetti ya, ona bakalım. Ne diyor? “Seni başkan yaptırmayacağız!” Pöff, madem öyle, baraj olduğunu bile bile neyine güvenip parti olarak girdin seçime? Bu riski göze alman için hangi güçler sana gaz verdi. Ne gibi vaatler verildi sana? Barajı geçemeyeceğin, öyle olunca da, Erdoğan’a başkanlığı sunacağın belli değil mi? Şimdi baraj mağduriyetine sarılıp oy istiyorsun, yok ama yok hepsi plan bunların. Azıcık mantık, hesap kitap, lütfen.

3- Bakın şimdi Selahattin Demirtaş iyice popüler oldu, mübarek TV yıldızı gibi. Bir bakmışsınız saz çalıp türkü söylüyor, bir bakıyorsunuz bisiklete biniyor, bir bakmışsınız mutfakta çay demliyor. Pek öyle devlet ciddiyeti yok, yüzünde sürekli pişkin bir gülümseme. Nooluyor yani? Memlekette lider mi kalmadı, nedir bu Allahaşkına? Sosyalistim diyor, müslümanım diyor, emekçiyim diyor her kılığa giriyor. Nesin sen arkadaş? Yarın bir gün Allah muhafaza ciddi kararlar alınması gerekse, saz çalıp türkü mü söyleyeceksin? Ağustos böceğinin hikayesini yazmayalım burada bir daha...

4- Selahattin’le devam edelim, ona bakmak da zaten insanı bu partiden soğutur. Şöyle düşünün daha baraj altında bu kadar artistik ilgi yaratan bir lider, kazara barajı geçerse acaba yarın bir gün bozulmayacak mıdır? Şan şöhret onun başını döndürmeyecek mi, bugün medyadan köşe bucak sakladığı iki çocuklu ailesinin dağılmasına neden olmayacak mıdır? Yazık değil midir? Bir medya yıldızı olduğunda acaba eskinin “Selocan”ı kimin “Yenican”ı olacaktır ve hangimizi tanıyacaktır acaba?

5- Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, hepimiz biliyoruz ki bu kadar sözü bu arkadaş (selocan diyorlar kendisine) bir araya getirip söyleyemez. O kadar hazır cevap olmak, arka arkaya espriler patlatmak her yiğidin harcı değil. Derler ya “söyletiyorlar” diye, aynen öyle. Üstelik öyle görünüyor ki, İmralı’nın filan da ötesinde bir yerlerden söyletiyorlar. Bakın inanılmaz gibi geliyor insana ama, o televizyonda filan hazır cevapları veriyor ya, ben kulaklıkla geliyor kulağına diye düşünüyorum. Evet bir Cem Yılmaz değil ama, yahu başka türlü nereden bulup çevirecek o kadar lafı? Lütfen biraz mantıklı olalım.

6- Deniyor ki, baraj anti demokratik halkın oyları meclise yansımıyor, halkın tercihi büyük partilere gidiyor, hedele hüdele... Neymiş efendim, oy verelim de HDP barajı geçsinmiş. İyi de bu mantıklı mı şimdi? Baraj bir tek HDP’ye mi? Herkese var, bütün partilerin seçmenlerine yazık değil mi? Tamam HDP barajı geçsin de, ee o zaman Vatan Partisi, Saadet Partisi, Alternatif Parti, Liberal Demokrat Parti, Hak ve Özgürlükler Partisi... daha daha niceleri var, onlar ne olacak. Baraj onlara da problem değil mi, neden kimse onlardan söz etmiyor?

7- Diyelim ki şeytana uyduk verdik oyu, ya 9.9 da kalırsa. Düşünsenize bir, yazık değil mi, neden benim oyum boşa gitsin? Seçime parti olarak girerken düşüneceklerdi bu durumu. Yine bağımsız adaylarla girselerdi 20 vekil filan çıkarırlardı, bak şimdi o da gitti. Adaylarına bakın bir de, her yoldan insan var, eski sosyalistler, İslamcılar, din adamları, eşcinseller, Ermeniler, Çingeneler... Bu nasıl bir karmadır. “Halkların” dediniz de, bu kadar “Halk”ı nerden bulup doldurdunuz acaba?

8- Şimdi, o kadar söyleyip durdular ama hiç kusura bakmasınlar, HDP Türkiyelileşemedi, Türkiye Partisi olamadı. Olabilir mi peki? Hayır. Tamam, benim Kürt’lerle bir sorunum yok, bir sürü Kürt arkadaşım var, hepsiyle can ciğeriz ama sonuçta HDP bir Kürt partisi. Sonuçta şehirlerde pek olmuyor işte, her şeyiyle bir başka, köyde tamam, folklörümüzün bir parçasıdır, ne güzel, ama şimdi Kordon’da ne yapsa sırıtıyor. Oranın talepleri başka çünkü. Selahattin Demirtaş, bir Kürt sonuçta, nasıl temsil edecek koca bir Türkiye’yi?

9- Diyelim ki HDP’ye oy verdik ve geçti barajı. Eee hangi sorunumuz çözülecek acaba? AKP iktidarından kurtulabilecek miyiz? Neo liberal politikalar yumuşatılacak mı? Doğanın yağmalanması duracak mı? Halkın refahı yükselecek mi? Yaptıklarından dolayı iktidardan hesap sorulabilecek mi? Siz bunların hangisinin HDP’ye oy atmakla çözülebileceğini düşünüyorsunuz. Çok mantıksız çok. Hiç birşey değişmeyecek aslında, anında çark edecekler söylediklerinden, çünkü onların asıl dertleri başka.

10- Bizim insanımızı tanımayan biri ancak vatandaşın HDP’ye oy vereceğine inanır. Geçmiş deneyimler gösteriyor ki bizim insanımızı iki şey motive ediyor, kişisel çıkarları ve din duyguları. Vatandaşın demokrasi filan diye bir derdi yok ve hiç olmadı. Bu memleket adam olmaz yani. Sandık önüne konulunca geçmişte olduğu gibi her zaman ya cüzdanını ya da din duygularını okşayana oy verdi. HDP ise asla oy alamayacak, sevmiyorlar Kürt’leri. Kürt’lerin kendisi bile vermiyor baksanıza. Verenlerinki de yine büyük ölçüde çöpe gidecek.

11- Bakınız, HDP’nin bu seçim öncesi biraz ses çıkarması bile ortalığın karışmasına yetti. Ülkemiz bu gidişle yeni bir çatışma ortamı içine sürüklenebilir. HDP’yi Öcalan’dan, PKK’den bağımsız düşünmemek gerekir. Yarın baraj aşıldı diyelim, onun yarattığı güvenle PKK’den ardı ardına talepler gelmez mi? Düşünün daha ortada bir şey yokken bile, şu ana kadar HDP’nin 130’a yakın seçim bürosu saldırıya uğradı. Halkta büyük bir tepki var sonuçta. Mantıklı düşünürsek, güçlü bir HDP güçlü bir PKK, o da kan ve gözyaşı demektir. Amman dikkatli olalım.

12- HDP ne derse desin, isterse ağzıyla barış kuşu tutsun, sonuçta Abdullah Öcalan’ın ağzının içine bakar. Bunu unutmamak gerekir. Selahattin de Öcalan’ın memurudur. Yarın bir gün HDP acaba bağımsız bir politika izleyebilecek midir? Mantığın bu soruya “evet” deme olasılığını bir düşünün lütfen. Estirilmeye çalışılan değişim rüzgarı filan, hepsi yalan.

13- Kimler destekliyor bu partiyi, şöyle bir bakalım: Kürtlerin bir bölümü, bazı sözde aydınlar ya da aydınım diye geçinenler, bazı sol ve marjinal sol güçler (bakın vatan, millet, bayrak seven solcular, “bu etnik siyasettir” deyip tavrını koydu, ki helal olsun onlara) liboşlar, dış güçler, bazı cemaatçi, paralelci yapılar hatta bazı dinciler. Bu nasıl bir Türkiye partisidir? Sadece bunu dikkate almak bile, HDP’ye oy vermemek için yeterince mantıksal bir gerekçe değil mi?

14- Deniyor ki Türkiye’nin Çipras’ı Selahattin’dir. Bunu diyenler güya bizi Yunanistan’a benzetip gaz vererek oy toplayacaklarını sanıyorlar. Mantıklı olunca bu benzetme oy vermeme nedeni olabilir olsa olsa. Her şeyden önce Yunanistan nere Türkiye nere? Onların ne Kürt komşuları, ne bölünme sorunları, ne 30 yıldır süren savaşları var. Karıştırmayalım yani bir birine...

15- Deniyor ki, “Bak hesap ortada bu seçim memleket için bir şans, diğer herhangi bir partiye vereceğin oyla HDP’ye vereceğin oy aynı değil, iktidarı yıkabiliriz, memlekette ilk kez belki bu kadar güçlü bir iktidarı sandıkta yenebileceğiz, belki bu son şansımız, HDP’li olman gerekmiyor üstelik, hadi bu şansı, bu umudu kullanalım, yeşertelim...” Ben de diyorum ki, “ dur bi dakka, ben bu kadar 14 maddedir söylediklerimi boşuna mı söylüyorum, ne şansı, ne yeşilliği, ne yıkması, ne umudu, sen rüya mı görüyorsun, mantıklı ol biraz, mantıklı, oyuna gelme, kıyma oyuna, verme oyunu...”


@ymbymb

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti