07 Temmuz 2015

Yunan halkı daha büyük acılar çekmesin, devlet adamlığı sahneye çıksın!

Yunanistan oyunu kurallarına göre mi oynayacak, yoksa yeni bir yol mu çizecek?

Özel mülkiyete ve rekabete dayalı kapitalizm ideal bir sistem mi?
Elbette hayır.
Yapısında adaletsizlik var.
Eşitsizlik var.
Gelir dağılımında hakçalıktan uzak.
Dayanışmaya boş veriyor.
Doymak bilmeyen ‘kâr açgözlülüğü’ krizlere ebelik yapıyor.
İşsizlik ve yoksulluk yaratıyor.
Pazar ekonomisi böyle bir mekanizma.
Sosyal sözcüğüyle, ‘sosyal devlet’le, ‘refah devleti’yle bir hayli ehlileştirilmiş olsa da, insanlık ‘kapitalizmin illetleri’nden bugüne kadar bir türlü kurtulamadı.
Peki ya demokrasi...
İdeal bir sistem mi?..
Bunun yanıtı da hayır.
Kapitalizm nasıl ‘ekonomik rekabet’le işlerlik kazanıyorsa, çok partili demokrasi de ‘siyasal rekabet’e dayanır.
İkisi genellikle iç içedir.
Biri olmadan diğeri olmaz.
Ya da biri, zaman içinde, diğerini doğurur.
Evet, kapitalizm ve demokrasi...
İkisi de ideal olmaktan uzak.

Görsel: The EconomistDiğerleri tutmadı...

Yunanistan’ı daha büyük acılardan kurtaracak olan ‘devlet adamlığı’dır

Ama ikisinin yerine de yeni bir düzen, daha iyi bir alternatif sistem çıkmadı bugüne kadar.
Bir ara çıktığını sandık.
Lenin’in, Stalin’in Sovyetler Birliği...
Mao’nun Çin’i...
Ho Şi Min’in Vietnam’ı...
Pol Pot’un Kamboçya’sı...
Ya da Humeyni’nin İran İslam Devrimi...
Olmadı, hiçbiri tutmadı.
Buna karşılık ekonomik ve siyasal rekabet, kapitalist ve demokratik düzenlerde kendi kendini yenileme yolunu açık tuttu.
Bu düzenlerde sistem, ara sıra da olsa kendi kendini reforme edebildi.
Bir çerçeve çizdi.
Oyunun temel kurallarını belirledi.
Hiç kuşkusuz ideal değildi her şey.
Ama kapitalizm ve demokrasi diyorsan, oyunu kuralına göre oynamak gerekiyordu.
Bu durum, özellikle Berlin Duvarı’nın 1989’da çöküşüyle birlikte çok daha belirgin hale geldi.

1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılışı

Yunanistan oyuna arkasını mı dönecek?

İşte, Avrupa Birliği de böyle bir çerçeve.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında pazar ekonomisiyle, çok partili demokrasi ve hukuk anlayışıyla oyun kuralları belirlenmiş bir yapı...
Elbette reddedebilirsin.
Hayır, ben bu oyunda yokum diyebilirsin.
Sırtını dönebilirsin.
Ödeyeceğin bedeli de göze alarak, kendine yepyeni bir yol da çizebilirsin.
Hepsi olabilir.
Ve sıra güncel soruda:
Yunanistan şimdi böylesine radikal bir yol ayrımında mı?..
Bu kadarına ihtimal vermiyorum.
Aleksis Çipras liderliğindeki Syriza’nın Yunanistan’ı bu kadar kritik bir kavşağa getirmiş olabileceğini sanmıyorum. 
Yunan halkı, pazar günü ezici bir çoğunlukla AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan ‘Troyka’nın ‘kurtarma planı’na hayır diyerek hem Yunanistan’ın, hem Avrupa’nın önünde gerçekten yeni bir sayfa açmış oldu.
Bu yeni sayfada neler yazılacağı ise henüz belirsiz.
Ama Başbakan Çipras kazandığı zafer sonrasındaki ilk açıklamasında, Avrupa’dan kopmak gibi bir niyetleri olmadığının altını çizdi ve ‘Troyka’yla, yani Yunanistan’ın alacaklılarıyla kurtarma planı konusunda yeniden pazarlık masasına oturabileceğini belirtti.

Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras

Ne kadar gevşetseler de kemer sıkma, kemer sıkmadır!

Sovyetler Birliği veya İran İslam Devrimi tutmadı ama kapitalizm oyunun kurallarını belirledi

Pazar akşamından beri Başbakan Çipras’ın eli güçlenmiş durumda.
Ülkesinin borç ödeme koşullarını yumuşatabilir, ‘kemer sıkma’yı gevşetebilir.
Ama nereye kadar?
Kritik soru bu.
Acı reçete ne kadar tatlandırılabilir?
Örneğin, Almanya’da bu yakınlarda yayımlanan bir anket, kamuoyunun yüzde 87’sinin Yunanistan’a daha özel bir muamele yapılmasına karşı...
Diyelim ki, yeniden masaya oturuldu ve kemer sıkma daha bir gevşetildi.
Ama ancak gevşetilebilir.
Acı reçete’nin özü yine değişmez.
Kemer sıkma yine kemer sıkma olarak kalır.
Peki, Aleksis Çipras burada ne yapar?
Yüzde 60’a, bazı iyileştirmelerle ‘acı reçete’yi kabul ettirebilir mi?
Ya da ne haliniz varsa görün deyip, önce Avro’dan, sonra da AB’den çıkar mı?
Şimdilik bu iki seçenekten başkası gözükmüyor.
Her ikisi de çok zor.
Özellikle Yunan halkı için ölümlerden ölüm beğen gibi...
Her ikisi de, ekonomiyle siyasetin önünde büyük bir kargaşanın, ana baba günlerinin kapısını ardına kadar açabilir.
Syriza’yla sola savrulan Yunanistan, bu kez Altın Şafak faşizmine doğru savrulabilir, demokrasisi tehlikeli sulara çekilebilir.

‘Devlet adamları’ aranıyor

Yunanistan oyunu kurallarına göre mi oynayacak, yoksa yeni bir yol mu çizecek? 

Yunanistan’da siyaset sınıfının yakın geçmişte kötü bir sınav verdiği konusunda kuşku yok.
Değirmenin suyu meselesini hiç ciddiye almadılar. Ülkelerini imkânlarının ötesinde yaşatabileceklerini sandılar.
Ya da briç kulübünde pişpirik oynanamayacağı gerçeğini yıllar yılı görmek istemediler.
Bugün gelinen noktada, hiç kuşkusuz ‘Troyka’nın da hataları, dayatmaları oldu.
Ama bundan sonrasında,  borçlarının üstüne yatan bir Yunanistan’a yeni bir kıyak çekilmesi gibi bir örneğin yaşanmasına AB’nin, hele Almanya’nın izin vermesi uzak ihtimal.
Böyle bir gelişmenin, halen kemer sıkma politikaları sürecini ite kaka yaşamakta olan İspanya, Portekiz ve İtalya’ya kötü emsal oluşturacağı düşünülüyor.
Bu bakış açısı, AB ile Almanya’yı bir ölçünün ötesinde yine katı bir tavra itebilir mi?
Kısacası:
Her ihtimal var.
Ne yazık ki öyle.
Yunanistan’ı bugünkünden çok daha büyük acıların kucağına düşmekten kurtaracak olan ‘devlet adamlığı’dır.
O devlet adamları acaba var mı iki tarafta?..

 

 

  

 

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!