09 Ocak 2016

Türkiye’nin anayasa sorunu yok, Erdoğan sorunu var, nokta!

Erdoğan bir despot, şimdi de bu despotluğa anayasal bir kılıf dikilmesini buyurmuş durumda

Gündem yine anayasa.
Ne kadar sıkıcı.
Hiç heyecan vermiyor.
Vermiyor, zira cümle âlem biliyor ki bu ülkede yeni anayasa, Erdoğan’ı başkan baba yapmak için tasarlanıyor.
Bütün dert bundan kaynaklanıyor.
Oysa buna da ihtiyaç yok.
Erdoğan kendi ağzıyla açıklamadı mı, anayasanın ‘bekleme odası’na alındığını?..
Rejimin fiilen değiştiğini söyleyen o değil mi?
Evet o açıkladı, o söyledi.
Eeh öyleyse?..
Ayrıca, ne kadar zamandır iktidar ipleri onun elinde.
Neredeyse tüm devlet yetkilerini Saray’da toplamış durumda.
Yargı büyük ölçüde onun ağzına bakmıyor mu?..
Yürütme onun icazeti olmadan adım atabiliyor mu?
Devlet işlerinde son söz hakkı Davutoğlu’nun mu, onun mu?

Meclis’te  AKP çoğunluğu Davutoğlu’na mı bakıyor, Saray’daki Sultan’a mı? Cevaplar malum. O zaman ne diye uğraşıyorsunuz ki yeni anayasayla?..

Yasama organında, Meclis’te AKP çoğunluğu Davutoğlu’na mı bakıyor, Saray’daki Sultan’a mı?
Cevaplar malum, herkes biliyor.
O zaman ne diye uğraşıyorsunuz ki yeni anayasayla?..
Kuvvetler ayrılığı çoktan güme gitmiş.
Yargı bağımsızlığı sizlere ömür.
Hukukun üstünlüğü dersen, o da öyle.
Demokrasiyi demokrasi yapan bütün değerlerin her Allah’ın günü ırzına geçilirken, oturup ‘demokratik anayasa’dan, ‘demokratik başkanlık sistemi’nden söz edenleri hayretle izliyorum.
Kafayı mı yediniz?..
Erdoğan despotluğuna kılıf istiyor, anayasal bir kılıf.
Mesele bundan ibaret.
Bütün istediği bu Erdoğan’ın.
Bu kılıf dikilmezse de, minare kılıfına uydurulmazsa da, bugünkü gibi yoluna devam edip gidecek.

Devlet işlerinde son söz hakkı Davutoğlu’nun mu, Erdoğan'ın mı?..

 

Diyelim ki: Bir mucize yaşandı ve Meclis’ten demokratik bir anayasa çıktı. Erdoğan değişecek mi? Böyle bir anayasaya mı uyacak?

Hani bir laf vardır.
Uysa da olur, uymasa da derler ya.
Vaziyet böyle.
Çünkü Erdoğan zaten bir despot.
Fiilen Başkan Baba koltuğunda oturuyor.
Buna bir de anayasal kılıf uydurulursa, ne âlâ...
Yoksa, bugünkü gibi yola devam...
Nasıl olsa karışan eden yok.
İsterseniz, bir de tersten bakalım.
Bir varsayım üretelim.
Diyelim ki:
Bir mucize yaşandı ve Meclis’ten dört dörtlük, her şeyi yerli yerinde demokratik bir anayasa çıktı.
N’olacak?..
Erdoğan değişecek mi?
Böyle bir anayasaya mı uyacak?
Yahu kardeşim, mevcut anayasada da güçler ayrılığı var.
Uydu mu Erdoğan, hayır.
Mevcut anayasada da yargı bağımsızlığı var.
Uydu mu, hayır.
Peki, mevcut anayasadaki yeminini taktı mı Erdoğan?
Hayır takmadı.
O zaman ne bekliyorsunuz ki Erdoğan’dan?..
Güçler ayrılığını tanımayan...
Yargı bağımsızlığını hiçe sayan...
Hukukun üstünlüğüyle dalgasını geçen...
Anayasayı ‘bekleme odası’na almış, rejimi fiilen değiştirmiş olan...

Erdoğan bir despot! Şimdi de bu despotluğa bir kılıf dikilmesini buyurmuş durumda. Bu oyunda ‘yol arkadaşlığı’na soyunanların aklına şaşarım

Yani demokrasiyle ilgisini kesmiş bir Erdoğan, nasıl olacak da  demokratik bir anayasayı sahiplenecek?..
Kimse zekâmızla, aklımızla dalga geçmesin.
Aklı başında hiç kimse, bugün artık Erdoğan’la demokrasi, hukuk ve özgürlük sözcüklerini yan yana getirmiyor.
Kimileri Saray’dan çekindikleri için, korktukları için sessiz kalsalar bile, Saray’daki Sultan’ın gerçek bir despot olduğu konusunda herhangi bir kuşkuları yok onların da...
Evet öyle.
Erdoğan bir despot!
Şimdi de bu despotluğa bir kılıf dikilmesini buyurmuş durumda.
Bu oyunu oynamak isteyenlerin ya da bu oyunda ‘yol arkadaşlığı’na soyunanların aklına şaşarım.
Erdoğan’la demokrasi olmaz.
Erdoğan’la hukuk devleti olmaz.
Türkiye’nin anayasa sorunu yoktur.
Türkiye’nin Erdoğan sorunu vardır.
Bu sorun çözülmedikçe, bu sorun hâl yoluna sokulmadıkça, Türkiye’ye istikrar da gelmez, barış da gelmez, demokrasi de...
Kimse hayal kurmasın.
Bir kez daha tekrar ediyorum:
Türkiye’nin anayasa sorunu yok, Erdoğan sorunu var, nokta!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!