23 Şubat 2016

Faşizmi teşhir etmek, sergilemek!

Aydın düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, farklılıklardan nefret, dış komplolar...

Yıl 1942.
Geçen hafta hayata veda eden Umberto Eco henüz 10 yaşında.
Okulda bir kompozisyon ödevi verilir:
Mussolini ve İtalya için ölmeli miyiz?
Umberto Eco’nun yanıtı olumludur.
Yazdığı kompozisyonla genç İtalyan faşistleri için konulan ödülü kazanır.
Umberto Eco’nun faşizm üzerine 1995’de yazdığı bir makaleyi (Ur-Fascism, The New York Review of Books, 22 Haziran 1995), okuyorum. Bazı yerlerinin altını çiziyorum.

AYDIN  DÜŞMANLIĞI
Nazizm’in Hitler’den sonraki iki numarası Göring, “Ne zaman kültür sözcüğünü duysam, içimden silahıma davranmak gelir” diye konuşurdu.
Entelektüeller için yumurta kafa deyimini sever, onları ‘yozlaşmışlık’la, ‘efemine züppelik’le tarif ederdi.
Üniversiteler ise kızıl yuvası idi.
Liberal entelektüellere gelince, Göring’in gözünde, geleneksel değerlere ihanet içindeki bir zümreydi.

Umberto Eco (5 Ocak 1932-19 Şubat 2016)

Eco’dan ‘faşizm’ notları: Aydınlara ve barışa düşmanlık, farklılıklardan nefret, ‘iç-dış düşmanlar’ söylemi, ölümün kutsanması, parlamenter sistem karşıtlığı...

ELEŞTİREL DÜŞÜNCE  İHANETİ
Eleştirel, analitik düşünceden nefret ederdi faşizm.
Çünkü eleştirel ruh, farklılıkları açığa çıkartırdı.
Farklı olanı, anlaşmazlık noktalarını vurgulayarak bilginin sınırlarını genişletirdi.
Ama faşizm açısından itiraz, eleştirel ruh ‘ihanet’le eşanlamlıydı.

FARKLILIK  KORKUSU
Faşizmin en büyük korkusu farklı olandı, farklılıklardı.
Faşizm, farklılık korkusunu işleyerek, istismar ederek büyüdü.
Yani faşizm ırkçı idi.

ULUSLARARASI  KOMPLO
Faşizme göre, bir ulusa asıl kimliğini veren onun ‘düşmanları’ydı.
Faşist ruh hâlinin en belirgin özelliklerinden biri de, ülkenin uluslararası komplolarla çevrili olmasıydı.
Faşizm, kitlelerin dört bir taraftan düşmanla çevrili olmak gibi bir ruh hâliyle yaşamalarını isterdi.
Bunun için de hep yabancı düşmanlığı, iç düşmanlar yaratılırdı, Nazizm’in Yahudi düşmanlığı ile yaptığı gibi...

BARIŞ  DÜŞMANLIĞI
Faşizme göre, hayat kavga, savaş demekti.
Barış, barışseverlik ise düşman işiydi.
Çünkü hayat sürekli bir savaş hâliydi.

‘Faşizm açısından itiraz, eleştirel ruh ‘ihanet’le eş anlamlıydı. Faşizmin en büyük korkusu farklı olandı. Yani faşizm ırkçı idi’

YAŞASIN  ÖLÜM!
Faşizm, sürekli olarak ölümü kutsardı.
Kahramanlığı kutsardı.
Vatan için ölümü kutsardı.
Faşist kahraman vatanı için her an ölmeye hazırdı.

BİREYSELLİĞE  DÜŞMANLIK
Demokrasilerde yurttaşlar bireysel haklara sahiptir.
Ama siyaseten son tahlilde çoğunluğun kararına uyulur.
Faşizmdeyse bireysel haklar yasaktı.
Onlar adına hak nedir ne değildir önder ya da führer tarafından karar verilirdi.

ÇÜRÜMÜŞ  PARLAMENTER  REJİM
Faşizm çürümüş diye nitelediği parlamenter sisteme, parlamenter hükümet tarzına kesin karşıydı.
Mussolini iktidara gelirken, öncelikle İtalyan parlamentosunu düşman ilan etmiş, sağır ve karanlık dediği parlamentoyu yok edeceğini söylemişti.

Dünya edebiyatının iki büyük ismi Umberto Eco ile Yaşar Kemal, 1994 yılında Siena Üniversitesi'nde bir araya gelmişti. İki yazarı buluşturan gazeteci Reha Erus (ortada), Eco'nun, Yaşar Kemal'e 'İnce Memed romanıyla Nobel'e layık görülmediysen gerisi hikâye dostum' dediğini yazmıştı
 

 

‘Faşizm masum kılıklarla her an yeniden arzı endam edebilir. Görevimiz faşizmi her gün soymak ve dünyanın her yerinde onu tehşir etmektir.’

Tarih, 27 Temmuz 1943.
Radyo haberleri, İtalya’da faşizmin çöktüğünü, Mussoli’nin hapse atıldığının duyurur.
Annesi, 11 yaşındaki Umberto Eco’yu gazete alması için çarşıya gönderir.
Umberto şaşırır.
Gazetelerin manşetleri çeşit çeşittir.
Hepsi birbirinden farklıdır.
Gazetelerden birini satın alır.
Baş sayfada beş altı siyasal partinin imzaladığı ortak bir bildiri vardır.
Hıristiyan Demokratlar...
Komünist Parti...
Sosyalist Parti...
Liberal Parti...
D’Azione Partisi...
Bu kadar çok parti de fena hâlde kafasını karıştırır 11 yaşındaki Umberto’nun.
Çünkü o yaşına kadar İtalya’da tek bir partinin varlığını bilir:
Faşist Nasyonal Partisi...
Bu kadar çok parti bir gecede doğmayacağına göre, bunların onca yıl yeraltında yaşadıklarını, faşizme karşı mücadele verdiklerini akıl eder. 
Gazetelerin birinci sayfalarındaki ortak mesaja gelince:                     

Diktatörlüğün sonu ve özgürlük!
İfade özgürlüğü...
Basın özgürlüğü...
Örgütlenme özgürlüğü...

11 yaşındaki Umberto Eco şöyle der:
“Bu sözcükleri hayatımda ilk kez duyuyordum. Bu yeni güzel sözcüklerle özgür bir Batılı insan olarak yeniden doğmuştum.”
Sonra da ekler:
“Uyanık olmak zorundayız. Bu sözcüklerin unutulmaması için hep alarmda olmalıyız. Faşizm hâlâ etrafımızda dolaşıyor. Üstelik bazen sivil kıyafetle dolaşıyor faşizm... Faşizm masum kılıklarla, giysilerle her an yeniden arzı endam edebilir. Bizim görevimiz faşizmi her gün soymak ve dünyanın her yerinde onu tehşir etmektir, sergilemektir.”

 

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!