21 Mart 2015

Erdoğan mı askeri teslim aldı, asker mi Erdoğan’ı teslim alıyor?

Erdoğan’a 'Teslim olacak mısınız' diye sormuştum. 'Hayır' demişti…

Televizyondan izliyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Harp Akademileri’nde konuşuyor, daha doğru deyişle askerin önünde günah çıkarıyor:
“Başta ben, tüm ülke aldatıldık.”
Erdoğan’ı dinlerken, yedi yıl öncesini anımsıyorum.
2008 yılı mayıs ayı.
Anayasa Mahkemesi’nden AKP’yi kapatma kararının çıkacağına dair beklentinin ağır bastığı günler.
Boğaz’ın Anadolu yakasındaki Otağtepe’de, Can Paker’in evinde Başbakan Erdoğan’la bir akşam yemeğindeyiz.
Bir ara Erdoğan’la başbaşa kaldığımızda kendisine soruyorum:
“Askere teslim olacak mısınız?”
Tek sözcükle yanıtlıyor:
“Hayır.”
Erdoğan’ın Harp Akademileri’ndeki konuşmasını dinlerken o akşam yemeğindeki sohbeti anımsıyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos resepsiyonunda Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve eşi ile...

'Darbeler dönemi bitti' söylemiyle
yetinerek teslim olmak…

Erdoğan Harp Akademileri’nde askerin önünde günah çıkarıyor: Başta ben, tüm ülke aldatıldık

Otağtepe’deki o geceyle ilgili düşüncelerimi iki yıl sonra 2010’da çıkan Türkiye’nin Asker Sorunu isimli kitabımda şöyle yazmıştım:

Darbeler dönemi kapandı denebilir.
Ama bunu demekle iş bitmiyor.
Çünkü burada önemli olan, bugüne kadar darbeleri, postmodern darbe ve muhtıraları üreten zihniyet dünyasını değiştirmektir.
Kafasal yapıyla birlikte kurumsal yapıyı da değiştirmektir, askerin içinde yetiştiği ve yaşadığı...
Çünkü bu öylesine bir zihniyet dünyasıdır ki, vatan kurtarıcılığı örtüsü altındaki kuytuluklarda darbecilik virüsü fena halde yer etmiştir.
Askerin dünyası öylesine bir dünyadır ki, siyasete müdahale alışkanlığı darbelerle kurumsallaştırılmış, anayasal ve yasal nitelikler kazandırılmıştır.
Eğer sorunun bu boyutu  -yani demokrasi görevi- göz ardı edilirse her şey yarım kalır, demokrasi ve hukukun üstünlüğü kapımızı çalmaz.
Erdoğan’a bu yüzden sormuştum bir dost evinde:
“Teslim olacak mısınız?” diye...
O da hayır demişti.
Teslim olmak ya da olmamak!
‘Askeri vesayet rejimi’ tarafından kuşatılmak...
Ve önünde eğilmek sistemin...
Darbeler dönemi bitti!”söylemiyle yetinmek, kendiliğinden ya da pek öyle fark etmeden sisteme teslim olma kapısını da açabilir.
Ve askerin zihniyet dünyasının demokrasi ve hukuk kültürüyle tanıştırılmasının önemi anlaşılmazsa, bunun için gerekli kurumsal düzenlemeler için yola çıkılmazsa, işte o zaman Demirel gibi, eskiler gibi teslim bayrağı çekilmiş olur.

Erdoğan'ın demokrasi kültürü

Erdoğan’ın deyişiyle ‘bürokratik oligarşi’ye teslim olmamanın yolu, Türkiye’de askeri hem kafasal, hem kurumsal olarak demokrasi ve hukuk kültürüyle tanıştırmaktan geçiyor.
Ancak bu olabilirse, Türkiye’de asker bir siyasal parti gibi davranmaktan uzaklaşır, devlet içinde devlet konumundan kurtulur.
Bu satırları yazdığım 2010 yılı mart ayı sonlarında, teslim olmak ya da olmamak konusuna bu pencereden bakınca, daha Türkiye’yi demokrasi alanında atılması gereken çok adımın beklediği açık.
Ve yine bu satırların yazıldığı 2010 yılı mart ayı sonlarında şu soru geçerliğini koruyor:
Erdoğan’ın demokrasi kültürü ve Ak Parti’nin demokratikleşme perspektifi acaba Türkiye’de ‘askeri vesayet sistemi’nin temelindeki altyapıyı, zihinsel ve kurumsal ortamı değiştirmeye yeterli miydi, yetecek miydi? (Hasan Cemal, Türkiye’nin Asker Sorunu, Doğan Kitap, Mayıs 2010, s. 513-517)        

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Harp Akademileri Komutanlığı'nda yaptığı konuşmada Balyoz ve Ergenekon davalarıyla ilgili olarak, ‘Bu operasyonlarla şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı’ diye konuştu


Kurumsal ve zihinsel düzenlemeler yapılmadı

Erdoğan’a bir dost evinde 'Teslim olacak mısınız' diye sormuştum. O da 'Hayır' demişti

Aradan geçen beş yılın sonunda tüm yanıtlar olumsuzdur.
Türkiye’nin ‘
asker sorunu’yla ilgili olarak demokrasinin gereği olan kurumsal ve zihinsel düzenlemeler Erdoğan iktidarı tarafından bugüne kadar yapılmamıştır.
Derin devlet’e dokunulmamıştır, yerli yerindedir.
Sanki bu ülkede JİTEM hiç sahne almamıştır.
Faili meçhuller hâlâ ‘faili meçhul’dür.
Susurluk karanlıkta bırakılmıştır.
Ergenekon karanlığa gömülmüştür.
Kozmik Oda esrarını korumaktadır.
28 Şubat sonrasındaki darbe tezgâhları sanki hiç olmamıştır.
Uzun lafın kısası:
Erdoğan, bir yandan ‘asker sorunu’nu çözecek demokratik adımları atmamış, diğer yandan askeri rahatsız edecek konuların üstüne gitmemiş, bir yerde ‘devletleşmiş’tir.
Neden?
Çünkü Erdoğan’ın demokrasi kültürü yoktur.
Çünkü Erdoğan’ın demokrasi diye bir derdi yoktur.
Bu nedenle de, asker-demokrasi diye bir meselesi yoktur.
Erdoğan’ın asıl derdi, kendi ‘sivil vesayeti’dir.

Erdoğan'ın asıl derdi

Asker, Erdoğan’ın askeri kendine dayanak yapma oyununa gelir mi? Yoksa arkadan dolanıp kendi oyununu mu kurar?

Erdoğan’ın asıl derdi nedir, sorusuna şu üç yanıt da verilebilir:
(1) Kendi ‘sivil vesayeti’ne askeri dayanak yapmaktır.
(2) Kendi ‘tek adamlığı’na ya da “Saray’daki Sultanlığı”na askeri dayanak yapmaktır.
(3) Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının kapatılmasına askeri dayanak yapmaktır.
Evet, ben böyle düşünüyorum.
Şu da aklıma takılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Harp Akademileri’nde, askerin önünde günah çıkarmış olması, askeri kendine dayanak yapma oyununun yeni bir hamlesi sayılabilir.
Peki, asker bu oyuna gelir mi, yani Erdoğan’ın askeri olur mu?
Yoksa asker arkadan dolanıp kendi oyununu mu kurar?
Bu sorular da bir başka yazı konusu...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!