02 Ekim 2018

Can, Nazlı, Ahmet derken...

Ne Can ajandır, ne de Nazlı'yla Ahmet terör işbirlikçisi

Google'a girdim, Hasan Cemal, Can Dündar, Tayyip Erdoğan, ajan yazdım, tıkladım.
Karşıma, Eyy Erdoğan diye bir yazım çıktı, 6 Mayıs 2016 tarihli, okumaya başladım.

Hain ilan ettin durdun Can Dündar’ı.
Vatan haini dedin sevgili Can’a.
Satılmış dedin.
Alçak dedin.
Casus dedin.
Yetmedi.
Bunu senin yanına bırakmayacağım” diye tehdit ettin.
Bunu sana ödeteceğim” dedin.
Defalarca tehdit ettin.
Yetmedi.
Yargı bağımsızlığını ayaklar altına alarak savcılara talimat verdin.
Yetmedi.
Demokrasinin özü olan güçler ayrılığını yerle bir ederek mahkemelere çağrı yaptın,“Can Dündar’ı tutuklayın içeri atın!” diye.
Yetmedi.
Mahkemenin kararını hukuka uygun bulmayan Anayasa Mahkemesi’ni topa tuttun.
Bir kez daha yargı bağımsızlığı ile güçler ayrılığını ayaklar altına aldın.
Yetmedi.
Bu kez mahkemeye:
Anayasa Mahkemesi’nin kararını dinlemeyin, direnin!” diye çağrı yaptın.
Yargıçlar, hukuku hiçe sayan bu direniş çağrını dinlemediler.
Tahliye kararı verdiler.
Yetmedi.
Can’la Erdem’in yargılanması tutuksuz devam ederken de, hain diye, casus diye defalarca tehdit etmeye, hedef göstermeye devam ettin.
Bugün de Çağlayan Adliyesi’nin önünde adamın biri silahını çekti ve vatan haini diyerek Can Dündar’ın üstüne ateşledi.
Eyy Erdoğan!
Söyle bakalım, şimdi memnun musun yaptığından?
Sevgili Can, kıl payı kurtuldu.
Az daha yitiriyorduk kıymetli bir meslektaşımızı daha...
Şu memleketi getirdiğin hale bak.
Ne hukuk kaldı, ne demokrasi!
Ne can güvenliği kaldı, ne istikrar!
Yaz bir kenara:
Bu memlekete barış, demokrasi, hukuk ve özgürlük düzeni yeniden gelecek.
Evet, az daha Can Dündar’ımızı da kaybediyorduk.
Bir zamanlar sevgili Abdi İpekçi’mizi, sevgili Uğur Mumcu’muzu, sevgili Hrant Dink’imizi kaybettiğimiz gibi...
Ama bu kez olmadı.
Unutmayın.
Demokrasi için mücadelemiz sürecek.
Hukukun üstünlüğü için kavgamız devam edecek.
Ve özgürlük andımızdan vazgeçmeyeceğiz.

Bu satırlarımın tarihi 06 Mayıs 2016.
Aradan iki buçuk yıl geçmiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Can Dündar'ı bu defa Berlin'den, Almanya'nın başkentinden ajan ilan etti, onu bir kez daha hedef gösterdi.
Yazın bir kenara:
Sevgili Can ajan değildir.
Çok iyi bir gazetecidir.
Çok iyi bir yazardır.
Tıpkı bugün İstanbul'da mahkeme karşısına çıkacak olan, kaç zamandır özgürlüklerinden yoksun halde hapis yatan Nazlı Ilıcak'la Ahmet Altan gibi.
Sevgili Can nasıl ajan değilse, sevgili Nazlı'yla Ahmet de anayasayı ihlal etmediler, terörle işbirliği yapmadılar.
Yazın bir kenara:
Nazlı da, Can da, Ahmet de, Mehmet de bu memleketin yetiştirdiği çok iyi gazeteci ve yazarlardır.
Ve hiç kuşkunuz olmasın:
Onları bugün mahkeme önünde mahkûm ettiklerini sananlar, tarih önünde mahkûm olacaklardır.

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!