01 Nisan 2015

7 Haziran’a doğru ortaya çıkan gerçek ‘Yeni Türkiye’ imajı

Yeni Türkiye, kafalarındaki siyasal projeleri köhnemiş rejimlerin ve diktatörlük heveslerinin ülkesi olmayacak

Kılıçdaroğlu’nun değişim siyaseti tuttu. En görkemli biçimde... Öylesine ki, 68 vilayetimizin 41’inde ortaya çıkan tablo, işte asıl Yeni Türkiye’nin eskizi gibi. Ya da habercisi denebilir.

Gerçekten de, hemen hepsi bir liderin iki dudağı arasından çıkıp gelen, çoğu eskimiş, yaşlarından çok fikirleriyle eskimiş, artık topluma yeni birşeyler sunması mümkün olmayan adların yerine, partilerine gönül vermiş kayıtlı üyelerin seçimiyle, merkezden çok yerelliğin damgasını taşıyan adlar ortaya çıktı. Tüm yorumcuların belirttiği gibi, öne çıkanlar kadınlar ve de gençler oldu.

Kadınların bu önemli zaferi, başlıbaşına bir devrim sayılmalı. Hele kadın sorunlarının gündemin en başında oturduğu, yerleşik erkek egemenliğine, baskısına, zulmune birtürlü nokta koyamayan bir toplumda, bunun önemi açık değil mi?

Gençleşme olayı da aynı biçimde önemli. Yıllardır temcit pilavı gibi aynı şeyleri söyleyenlerin yerine yeni bakışlar getiren, yeni vizyon sahibi genç insanlar ön plana çıktı. Ve bundan böyle de çıkacak. Böylesine hızla değişen ve böylesine genç bir nüfusa sahip bir toplumda başka türlü olabilir miydi?

Artık şu kesin biçimde ortada: Yeni Türkiye, kafalarındaki siyasal projelerini yüzyıllanmış ve köhnemiş rejimlere, modası geçmiş diktatörlük heveslerine ve hukuka aykırı tek adam olma iştahına dayandıran siyaset önerilerinin ülkesi olmayacak.

Yeni Türkiye, dünyanın yüzyılların içinden ve tarihin hertürlü acıyı tatmış macerasından süzülüp gelmiş en iyi rejim olarak bellediği Demokrasi’nin ülkesi olacak. Her türlü etknik farklılıkların bir potada kaynayacağı, hertürlü inancın kabul görüp kendisine mabet bulacağı, hertürlü fikrin rahatlıkla savunulacağı bir ülke.

Kaba güçten, yolsuzluk ve hırsızlıktan, insan haklarının hiçe sayılmasından, baskıdan ve zulümden ve buna benzer günahlardan arınmış, üzerinde yaşadığı olağanüstü doğaya ve tarihe saygılı, yarattığı zengin kültürün bilincinde bir ülke.

Aynı biçimde, artık Kürt sözcüğü de yerini bulacak ve Kürt sorunu gerçek demokrasinin koşulları içinde çözçülecek. 12 Eylül muktedirleri gerçekten de “Kürt yoktur. Onlar karda yürürken kart-kurt sesler çıkarırlardı, bu ondan kalmadır” tarzında birşeyler dediler mi? Yoksa bu bir şehir efsanesi mi, bilmiyorum!

Ama Kürtlerin pekala var olduğu, üstüne üstlük uzun yıllar hertürlü baskıyı, ayrımcılığı ve zaman zaman kıyımı yaşadıkları bir gerçek. Doğrudur, bu ülke Kürt milletvekilleri de gördü, bakanlar, hatta cumhurbaşkanları da... Ama hangisi etnik kökenlerini rahatça açıklayabildi, onun getirdiği hakları açıkça savunabildi? Benzer şeyler etnik değilse dini bir grup, Aleviler için de söylenebilir.

Oysa şimdi geleceğin Yeni Türkiye’sinde görev alacağı kesin iki büyük partinin başkanları o gruplardan... CHP ve HDP. Birinin başkanı Alevi kökenli. Öbürününki ise Kürt. Ve bunları saklamak şöyle dursun, kimliklerinin ve siyasal mücadelerinin temel argümanları haline getiriyorlar.

Özellikle Selahattin Demirtaş, ülkenin özlediği genç ve cesur siyasetçi tipinin parlak bir örneği. Onun ve partisinin de büyük katkılarıyla, artık Kürtlerden ‘korkmak’ değil, onları anlamak, onları sevmek ve yeri geldiğinde savunmak dönemi geliyor.

Bunu sadece barış sürecini çağdaş ve gerçekçi bir siyasetçi olmaktan çok iktidarlarını sürdürmek için bir ortak, bir payanda arayışı içinde kör-topal sürdürmeye çalışan siyasetçiler için söylemiyorum.

Aynı biçimde, bu iktidara karşı savaştıkları halde Kürt sorununa hala en tutucu biçimde yaklaşan ve onların iktidara köşesinden-bucağından bile ortak olmasından ödleri kopan sözüm ona demokrat, sözüm ona hümanist ‘kanaat önderleri’ için de söylüyorum. Ki aralarında ünlü yazarlar, köşe sahipleri, medya mensupları da var.

Evet, artık tüm bu kesimler, tüm bu siyasetçi veya medyacılar, tüm bu tutuculuk şampiyonları için devir değişiyor. Çalan çanlar onlar için çalıyor.

Ve Türkü veya Kürdü, alevisi veya sünnisi, inançlısı ve inançsızı, aydını ve emekçisi, genci ve yaşlısı, erkeği ve kadınıyla tüm Türkiye insanlarının barış, huzur ve refahtaki görkemli buluşması yaklaşıyor. Çok değil, sadece iki ay sonra...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tenis, rekabet, cinsellik ve eşcinsellik

Filmin cinsellikle eşcinselliği birleştirdiği, giderek sinemada sporla seksi inceliklerle sunan filmlerin başına geçtiği açık

Sinemanın unutulmuş bir yan dalına görkemli dalış

Dublör, belki biraz fazla uzun; ama görmeye değer bir yapım

Hıristiyanlık temeli üzerine bir gerilim

Immaculate'nin ilginç oyuncuları ve kimi kolay unutulmayacak birkaç sahnesi de var