10 Ekim 2017

Erdoğan’ın “ölümüne” destekçileri...

Gazetecilerin çoğu ya hapiste ya da işsiz bırakıldıkları için her yerde karşınıza onlar çıkıyor...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresinde, özellikle de yandaş medyada, kendi ifadeleriyle “ölümüne” destekçileri var...

Çoğunu tanıyorum...

Daha doğrusu artık tanıyamıyorum...

Bugüne kadar gazetecilik ve televizyonculuk alanında gösterdikleri uluslararası çapta üstün performans (!) sayesinde çok iyi yerlere geldiler...

Gazetecilerin çoğu ya hapiste ya da işsiz bırakıldıkları için her yerde karşınıza onlar çıkıyor...

Yöneticilik, köşe yazarlığı, televizyon programcılığı, çoğu zaman hepsi birden...

Gazete sayfalarını çevirirken onları görüyorsunuz...

Televizyonu açıyorsunuz yine aynı yüzler...

Hepsi,  Erdoğan’ın gözüne girmek için çırpınıp duruyor...

Dertleri Erdoğan’dan “Aferin” almak...

Sırtlarını sıvazlatmak...

Arada sırada, muhalif seslere saldırmayı bırakıp, kendi aralarında kavgaya tutuştukları da oluyor:

“Ben Reis’i senden daha iyi savunuyorum.”

“Hayır. Ben Reis’e senden daha yakınım.”

“Bak, Reis uçağına seni değil beni alıyor.”

Haklarını teslim edelim...

Karşılığını fazlasıyla alıyorlar...

Şişkin maaşlar, yalılar, lüks arabalar, hizmetçiler...

Düzen onlar için mükemmel kurulmuş...

Ülke her alanda kötüye gidiyormuş, zerre kadar umurlarında değil...

Amaçları, Reis’in saltanatı sürsün ki, onların da çıkar, menfaat çarkları da dönmeye devam etsin...

Türkiye’nin gidişatından ülke adına üzülüp, kaygılanıp bir eleştiri getirmeye kalktığınızda ilk önce karşınıza bunlar dikiliyor:

Ne FETÖ’cülüğünüz, ne vatan hainliğiniz, ne ajanlığınız, ne casusluğunuz kalıyor...

Zaten bunlara cevap verecek bir mecra bulmanız o kadar kolay da değil...

Neredeyse bütün köşe başlarını tutmuşlar...

Evet...

Anladık...

“Ölümüne” destek veriyorsunuz...

Ama ölmenize hiç gerek yok...

Yaşayın...

Ama biraz da vicdanlı yaşamayı deneyin.

Eğer kaldıysa tabii...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...