06 Kasım 2017

Bu bir itiraf, OHAL’siz yönetemiyorum itirafı

Güce ve yetkiye doymayan Erdoğan’a hep daha fazlası gerekiyor...

Adını koymak gerek...

Beşinci kez uzatılan ve ne zaman kalkacağı da belli olmayan OHAL, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ben artık, bu ülkeyi normal şartlarda yönetemiyorum” itirafıdır...

Tek adam olmak...

Tüm yetkileri elinde toplamak yetmiyor...

Güce ve yetkiye doymayan Erdoğan’a hep daha fazlası gerekiyor...

O da Olağanüstü Hal ve yargının denetimine kapalı Kanun Hükmünde kararnameler...

İşten atılıyorsunuz, hapse atılıyorsunuz...

Hakkınızı arayabileceğiniz hiç bir hukuki merci yok...

OHAL, muhalif sesleri susturma, sindirme aracı olarak durmadan çalışıyor...

Gösterilen gerekçe, “FETÖ başta tüm terör örgütleriyle mücadele”...

Ancak, iktidarın elindeki “FETÖ sopası”, Fetöcülükle alakası olmayan, demokrasi, insan hakları, özgürlük diyen muhalif isimlerin başına iniyor sürekli...

FETÖ sopası da, OHAL sopası da, demokrasinin başında paralanıyor...

Nereden nereye...

Geçmişte, Güneydoğu’da OHAL kalktığında, AKP seçim afişlerinde gururla bunu kullanıyordu...

“OHAL kalktı

Baskılar bitti” diye...

Şimdi, OHAL’i ve baskıları, Güneydoğu’dan çıkarıp tüm Türkiye’ye yaydı...

Son haberlere göre, Başbakan Binali Yıldırım, Bakanlar Kurulu’nda, “OHAL’in sınırlarının daraltılması” talimatı vermiş...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan duymadan inanmak zor...

Kaldı ki, bir kapsam daralması olacaksa da, bunun bir makyaj ve göz boyamadan öteye geçmeyeceği ortada...

AKP ve Erdoğan, OHAL altında Türkiye’yi yönetmeye alıştı...

Bundan kolay kolay vazgeçmeyecek anlaşılan...

Hal böyleyken, Erdoğan kendisine diktatör denildiğinde çok kızıyor...

Yerli, yabancı tüm sözlüklere bakın, diktatörün tanımı hep aynı:

“Siyasi ve idari yetkileri elinde toplayan, tek başına yöneten...

Buyuran, dikte eden...

Mutlak üstünlüğü bulunan yönetici...

Yönetimin tek bir kişide toplandığı sistemdeki yönetici...

Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış kimse...”

Şimdi bu tanımların Erdoğan’a uymadığını kim söyleyebilir?

Erdoğan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, kendisine diktatör dediği için çok sinirlendi ve şu tepkiyi verdi:

“Git yat aşağı. Şahsıma laf eden kişi, kendisini vurdular, ben geçmiş olsun diye kendisini arıyorum. Diktatör kalkıp da seni arar mı be?”

Evet aynen böyle dedi...

Şimdi, bu açıklamadan sonra sözlüklerde diktatörün karşısına şu eklemeyi yapmak gerekecek galiba:

“Muhalefet partisinden bir milletvekili silahlı saldırıya uğrar ve o ülkenin Cumhurbaşkanı kendisini geçmiş olsun diye ararsa, diktatör değildir”...

Yazarın Diğer Yazıları

Delors asla "AB, Hristiyan kulübüdür" demedi; peki, bu haksız algı neden üstüne yapıştı kaldı?

Avrupa Birliği'nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Jacques Delors, Türkiye'de maalesef "Batı ve Hristiyan klübü"nün sözcüsü olarak tanıtıldı, yansıtıldı. Kendi kulüpçülüklerini sürdürmek için Avrupa'dan medet umanların yazdıklarının aksine, "Türkiye'ye tavır almak, AB'yi Hristiyan kulübüne dönüştürme riski taşır" demişti

Türkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi

Erdoğan, Fatih Portakal üzerinden tüm muhalefete gözdağı veriyor...

Erdoğan'a nasıl hakaret etmişim?

Soylu'nun “Sahtekar, düzenbaz, alçak” ifadelerini AİHM kantarında tartan savcılar “Eleştiri hakkı” derken, Erdoğan şikayetçi olunca eleştiri içeren cümleleri hakaret sayıyor...