Politika

'Yüksekdağ önergesi' kabul edilmedi

“21 Şubat günü, Meclis burada büyük bir utancı yaşadı"

28 Şubat 2017 22:47

TBMM Genel Kurulu’nda HDP tarafından eş genel başkanları Figen Yüksekdağ'ın "anayasa, iç tüzük, uluslararası mevzuat ve teamüllere aykırı biçimde milletvekilliğinin düşürülmesi sürecinin" araştırılmasına ilişkin önerge kabul edilmedi.

Figen Yüksekdağ: Tarihe geçecek skandal

AKP ve MHP’nin destek vermediği önergeyle ilgili CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, “TBMM üyelerinin, milletvekillerinin şu veya bu şekilde milletvekili yetkilerini kullanamamasına yönelik her adım milletin yetkilerine yönelik tecavüzdür" dedi.

HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, “21 Şubat günü, Meclis burada büyük bir utancı yaşadı. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin imzasıyla gönderilmiş bir yazının okunmasıyla, AKP nezdinde, Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği düşürüldü” dedi.

 

Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin araştırılması için HDP grubunun verdiği önerge üzerine yapılan konuşmalar tutanaklara şöyle yansıdı:

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Şubat günü, Meclis burada büyük bir utancı yaşadı. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin imzasıyla gönderilmiş bir yazının okunmasıyla, AKP nezdinde, Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği düşürüldü. "AKP nezdinde" diyorum çünkü iktidar tamamen yargıya hükmeder durumda. Karar Anayasa'ya açıkça aykırı ama Mecliste çoğunluk olan, yargıyı tamamen kontrol eden iktidar partisi ne derse o oluyor. 6 milyon seçmenin Meclise taşıdığı Figen Yüksekdağ'ın vekilliğini bir grup başkan vekilinin yazdığı yazı mı düşürecek sizce?

Vekilliğin düşürülmesinin gerekçesi ne? Bir cenaze töreninde, cenazeye katılanların attığı sloganlar nedeniyle mahkemenin Sayın Yüksekdağ'a verdiği ceza. Yani, Figen Yüksekdağ, slogan atanların yanında bulunduğu için örgüt propagandası cezası alıyor. Bu, açıkça bir hukuk katliamıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bırakın slogan atanın yanında bulunmayı, bu tür sloganların propaganda sayılamayacağı gerekçesiyle Türkiye'yi defalarca mahkûm etti ve yaşanan bu olay, gerçekten, hak alanını daraltan Hükûmet uygulamalarına yargının desteğini "yargı tacizi" olarak adlandıran Avrupa İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks'in tanımına da uyan vahim bir örnektir.

Peki, bu on aylık cezayı kim vermiş Figen Yüksekdağ'a, bugün 28 Şubatı ananlar buna bakıyorlar mı acaba, haksızlıklara karşı duranlar? Cezayı veren mahkeme heyetinin tamamı ihraç edilmiş. Neden? Hani "15 Temmuz darbe girişimi" diyorsunuz ya, işte onlar tarafından. Üyelerden 2 kişiyle beraber savcı da darbe soruşturması kapsamında tutuklu. Yani iktidarın "terörist" dediği kimselerin aldığı kararlar bugün AKP grup başkan vekilinin imzasıyla getirilip kürsüden okunuyor ve onu okuyan da bir hukukçu başkan vekili, Ayşe Nur Bahçekapılı. Bu yargılama ve Sayın Figen Yüksekdağ'a ilişkin alınan karar hem Anayasa'ya hem İç Tüzük'e hem teamüllere baştan sona aykırıdır.

Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırdınız. Neden kaldırdınız? Milletvekilleri dokunulmazlıkları varken yargılanamazlar, ondan. Oysa Figen Yüksekdağ'ın on ay hapis cezası aldığı dosya dokunulmazlığının kaldırıldığı dosyalardan bile değildi. Bir milletvekili, dokunulmazlığı olmasına rağmen nasıl yargılanır? Anayasa 83/2'ye göre yalnızca devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler nedeniyle yargılanabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin suç saymadığı sloganlar yanın atıldı diye bu hüküm uygulanamaz ama cemaatin savcıları, hâkimleri uygularlar bu hükmü ve bugünkü iktidar da bunu kabul eder, gelir Mecliste okur. Evet, şimdi onların yerine geçen, AKP'nin savcıları, hâkimleri de uygular çünkü hukukun üstünlüğünün herkes için olduğuna inanmayanlar hukuku tamamen, aslında kendi siyasi amaçları için bir araç hâline getirmektedirler.

Evet, bugün bu çember, Meclisteki üçüncü büyük partinin eş başkanının düşürülmesi noktasına geldi. Fakat şunu söylemek gerekiyor: Bu Parlamentodaki tek kadın parti başkanı olarak Figen Yüksekdağ'ın ayrıca, özel bir konumu var. Bu ülkede ciddi bir kadın düşmanlığı var arkadaşlar. Aslında HDP'nin bu kadar kadın sesinin çıktığı bir parti olmasına, bu kadar çok kadın sesinin özgürlük amacıyla, eşitlik amacıyla yükselmesine tahammül yok. Bu erkek egemen iktidarınsa buna hiç tahammülü yok. Bu kararın, Sevgili Figen Yüksekdağ'a uygulanmasının bir nedeni de budur, kadın düşmanlığıdır; kadın sesinin, kadınların bir arada olma iradesinin yok edilmek istenmesidir. Çünkü bundan korkulmaktadır. Bugün Sayın Yüksekdağ'ın vekilliğinin hukuksuzca düşürülmesinin önemli nedenlerinden biri, kadınlara ve özellikle kadın siyasetçilere "Çok oluyorsun, senin burada işin ne?" gözüyle bakan kadın düşmanı siyaset biçimidir.

Figen Yüksekdağ, sizin bütün korkularınızdır; Figen Yüksekdağ, kadınların kurtuluşu için kadın mücadelesine inanmış bir kadındır. Öğrencilik yıllarından beri YÖK'e karşı eylemlerde yer almış, öğrenci hareketinden gelen birisidir.

--

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

 Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün Halkların Demokratik Partisi eş genel başkanının milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili verilen önergeyi görüşüyoruz, bir araştırma önergesi talebi üzerine konuşma yapıyoruz.

 Değerli arkadaşlar, Türkiye içinde bulunduğumuz tablo içerisinde, bir referandum atmosferi altında ne yazık ki çok hızlı çatışma ve kutuplaşma iklimine doğru sürükleniyor. Şimdi, sorulması gereken doğru soru nedir? Bence sorulması gereken doğru soru: "Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu huzurlu geleceği yakalayabilmek için uzlaşmaya mı ihtiyacımız var, çatışmaya mı ihtiyacımız var, ne yapacağız, nasıl bir karar vereceğiz?" Anayasa gibi temel bir mesele önümüzde, "yönetim sistemi" ya da "rejim" diye farklı farklı pencerelerden farklı tarif edilen bir tartışmanın içerisine girmişiz ama Türkiye, bir başka bir çerçevede, bölgedeki çatışmanın, sıcak çatışmanın merkezinde, önüne bir hedef belirlemek gibi esaslı ve temel bir sorunla karşı karşıya.

Değerli arkadaşlar, böyle bir tabloda Parlamentoyu her zamankinden daha etkili ve etkin kılmak zorundayız ama ne yazık ki görüyoruz ki sistemli bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi devre dışı bırakılmaya çalışılıyor. Sistemli bir şekilde Parlamento yok sayılmaya, etkisizleştirilmeye, yetkisizleştirilmeye, işlevsiz bir hâle, kimliksiz bir hâle sokulmaya çalışılıyor.

 Değerli arkadaşlar, demokrasilerde milletin meclisi siyasetin üretildiği yerdir. Demokrasilerde milletin meclisi sorunların tartışıldığı ve çözümün bulunduğu yerdir. Dolaysıyla, demokrasilerde milletin meclisi gözardı edilecek ya da canım istediği zaman politikalarıma ambalaj, kılıf uyduracağım diye kullanılabilecek bir araç değildir, milletin sesinin ta kendisidir. O zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, milletvekillerinin şu veya bu şekilde milletvekilliği sıfatını, yetkilerini kullanamamasına dönük her adım milletin hukukuna yönelmiş bir tecavüzdür. Dikkat edeceğiz. Biz, herhangi bir milletvekiliyle ilgili verilen mahkeme kararının burada tartışılmayacağını biliyoruz, biz bir mahkeme kararı tartışmanın peşinde değiliz, böyle bir tartışmayı yapmayacağız, yapmıyoruz. Hukuk tartışması mahkemenin önünde yürütülecektir ya da milletin vicdanı önünde yürütülecektir; o başka bir şey ama siyaset kurumu, hukuk işlerken dahi siyasetin milletin iradesini temsil etmesi yönünde önünde bir engel olmadan işlemesinin yolunu açmak zorundadır, siyasetçi bunun için vardır.