Gündem

Cumhuriyet davasında 2'nci gün: Delil delil değil, tanık tanık değil, bilirkişi bilirkişi değil; bu da hukuk değil!

"Pide ısmarladığım pideci hakkında soruşturma olduğunu nasıl bileceğim"

25 Temmuz 2017 11:15

"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet gazetesinin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra başladı. 12'si tutuklu 19 kişinin yargılandığı duruşmanın ikinci oturumu bugün (25 Temmuz 2017) yapıldı. Bugünkü duruşmada gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Utku, gazetenin okur temsilcisi Güray Öz Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu üyesi avukat M. Kemal Güngör ve Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Önder Çelik suçlamalara yanıt verirken iddianameye ağır eleştiriler yönelttiler. Cumhuriyet avukatlarından Ayhan Erdoğan, "Delil delil değil, tanık tanık değil, bilirkişi bilirkişi değil, bu da hukuk değil" dedi. 

Murat Sabuncu, soruşturmayı başlatan savcı Murat İnam’ın 'FETÖ' şüphelisi olarak yargılandığını hatırlattı. Bülent Utku da duruşma savcısının 2014'te "Fethullah Gülen'e hakaret edildi" diye hazırladığı iddianameden alıntı yaptı. Bunun üzerine duruşma savcısı, "Sürekli hâkim savcıları suçladınız, savunmanızda esasa ilişkin bir şey göremedim. Savcıları yargılıyorsunuz" ifadesini kullandı. 

Sabuncu'nun savunması, jandarmanın savunma evrakına el koyması dolayısıyla bugüne kalmıştı. "Sansürün kaldırılışı" ve "Basın Bayramı" olarak kutlanan 24 Temmuz'da görülen ilk duruşmada Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, köşe yazarı Kadri Gürsel ve çizer Musa Kart iddianamedeki suçlamalara yanıt vermişti.

Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Almanya'da bulunan gazetenin eski yayın yönetmeni Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, gazetenin okur temsilcisi Güray Öz, gazetenin çizeri Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik ve Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu üyesi avukat M. Kemal Güngör, Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık ve gazetenin köşe yazarlarından Hakan KaraAydın Engin ile Hikmet Çetinkaya'nın de aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında, Türk Ceza Kanunu'ndaki 'anayasal düzene karşı suçlar' ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ceza artırımını öngören düzenlemesi kapsamında 7,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezaları isteniyor.  

İstanbul Adliyesi 27'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmalar, cuma gününe dek devam edecek.

Murat Sabuncu: Gülen’i öven tek yazım yok, bizler namuslu gazetecileriz

Cumhuriyet soruşturması kapsamında 268 gündür tutuklu bulunan Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu,  27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davada yaptığı savunmada "Ben Pensilvanya’ya hiç gitmedim. Gülen bana koku hediye etti, kalem hediye etti diyen gazeteci olmadım. Gülen’i öven tek yazım yok. Bizler namus ve şerefle gazetecilik yapmış; geçmişi belli geleceği de belli olan kişileriz" dedi. 

TIKLAYIN - Murat Sabuncu'nun savunmasının tam metni

Bülent Utku: Fethullah Gülen'in kitaplarını okumadım ama...

268 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Utku, savcının kendisine Fethullah Gülen’in kitaplarını okuyup okumadığını sorduğunu belirtti; şunları söyledi:

"Gülen’in kitaplarını okumadım ama Cumhuriyet’e, Cumhuriyet yazarlarına açtığı çok sayıda davanın, şikayetinin dileklerini, açılan davaların iddianamelerini okudum."

Bülent Utku’nun savunmasını yaptığı sırada araya giren hâkimin “Savunma hakkı kutsaldır ama 45 dakikadır ilgisiz konuşuluyor” sözleri üzerine Bülent Utku, hâkime “biraz sabredersiniz savunmamın Allah'ın sopası diye bir bölüm var savunmamda. Birazdan size geleceğim. Gülen'i nasıl koruduğunuzu anlatacağım” yanıtı verdi.

TIKLAYIN - Bülent Utku: Savunmamda “Allah'ın sopası” başlıklı bölüm var, Gülen'i nasıl koruduğunuzu anlatacağım

Güray Öz: Pide ısmarladığım pideci hakkında soruşturma olduğunu nasıl bileceğim

Okur Temsilcisi Güray Öz savunmasını yaptı. 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davada Öz kendine yöneltilen 'FETÖ şüphelisi bir kişiyle iletişim kurma' suçlamasıyla ilgili, “İletişim kurduğum iddia edilen kişi Çankaya'da bir pidecidir, ben arada bir pide ısmarladığım pidecinin hakkında soruşturma yürütülen bir kişi olduğunu bilme şansına nasıl sahip olayım ki" diye sordu.

Savunmanın ardından mahkeme başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, Öz'e, “Bu davada asıl sorulması gereken soru, 'Kardeşim, bizim bildiğimiz Cumhuriyet FETÖ'cü oldu mu? Sair terör örgütlerini destekledi mi' Okur ne diyor? 'Arkadaş sen son zamanlarda niye şunu destekler yayınlar yaptın' diyor mu” diye sordu. Öz de, okurların mektuplarını kendisine yolladığını söyleyerek, şunları söyledi:

“Okurlar yazarlarla aynı fikirde olmayabilir. Eğer öyle olsaydı bir yazarı kopyalayıp bir tek yazarla devam ederdik. Türkiye'de siyasi tansiyonun yükseldiği zamanlarda Cumhuriyet'in tirajı artar. Kılı 40 yarar Cumhuriyet okuru. Sıradan bir okur kitlesi değildir. Pazartesi günleri gazetede eleştiri fırtınası eser. Önce onlar okunur. Pazartesi günleri yayın toplantılarının yapıldığı toplantılarda önce bunlar konuşulur. Gazeteye aktarılmadığı doğru değildir. Cumhuriyet gazetesinin FETÖ'cü olduğuna veya diğer terör örgütlerine yardım ettiği iddiasına kimse inanmaz. Bence savcı kendisi de inanmıyor. İnansa delil peşine düşer. Manşetlerde delil olur mu?”

TIKLAYIN - Mahkeme Başkanı'ndan Güray Öz'e "Cumhuriyet gerçekten FETÖ'cü oldu mu?" sorusu

Mustafa Kemal Güngör: Savcılık artık geçerli olmayan bir kanun maddesini dayanak yapmıştır

Cumhuriyet gazetesi avukatı ve Vakıf Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Kemal Güngör, “Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Murat İnam hakkında bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet hapis cezası talep ediliyor. Kendisi zorda ve darda olan bu savcı, özel olarak Cumhuriyet Gazetesi soruşturmasında görevlendiriliyor. Kendisi adeta rehin konumunda. Bizi FETÖ’ye yardım etmekle suçluyor ve bizler 9 aydır tutukluyuz” dedi.

“İddianameyi ilk okuduğumda bana kurt ile kuzu masalını çağrıştırdı” diyen Güngör, “Bu türden toplu cezalandırma anlayışı Ortaçağ’daki Engizisyon döneminde bile olmamıştır” ifadelerini kullandı. Savcının dayandırdığı kanun maddesinin artık geçersiz olduğunu ifade eden Güngör “İddianamede, Vakıf ve Şirket yöneticilerinin hukuki sorumlulukları ile ilgili olarak AİHM’nin Sürek kararına dayanılmaktadır Oysa, Sürek davasının görüldüğü dönemde geçerli olan Terörle Mücadele Kanunu’nun basın ve yayın organlarının sahiplerini de cezai olarak sorumlu kılan hükümler, sonraki yıllarda Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Savcılık bütün bu gerçekleri gözlerden kaçırarak, 1999 tarihli, artık hükümden düşmüş bir kararı sorumluluğa dayanak gösterebilmiştir” diye konuştu.

TIKLAYIN - M. Kemal Güngör'ün savunmasının tam metni

Kimler izledi?

Cumhuriyet davası için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de adliye önünde yer aldı. Duruşmayı bugün takip eden isimlerden bazıları şöyle:

Erol Önderoğlu, Ruşen Çakır,  Sarp Kuray, Hilmi Halacoğlu, Mahmut Tanal, Banu Güven, Mehveş Evin, Nazım Alpman, Mustafa Kuleli, Erdem Gül, Oya Baydar, Hasip Kaplan, Duygun Yarsuvat, Aziz Rutkay, Sami Elvan, Gülsüm Elvan, Cihangir İslam, Efkan Bolaç.

İşte dakika dakika yaşananlar:

22.30 - Cumhuriyet davasının ikinci duruşması sona erdi, davaya yarın 13.30'da devam edilecek.

22.24 - Mustafa Kemal Güngör'ün savunması sona erdi, sorguya geçildi.

22. 07 -  M. Kemal Güngör: Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticileri için önce terör örgütlerine yardım suçu nedeniyle ceza verilmesi isteniyordu. Daha sonra, kamuoyunda daha farklı bir algı yaratmak ve bizleri itibarsızlaştırmak maksadıyla iddianameye aslında Asliye Ceza Mahkemesinin görev alanına giren bu suçlama da ilave edildi.

21.53 - M. Kemal Güngör: Bizde gazetecilik ticari faaliyet değil,demokratik bir toplum yolunda olmazsa olmaz bir kamu hizmetidir

21.51 - M. Kemal Güngör: Cumhuriyet Gazetesinde editoryal bağımsızlık vardır. İlkesel olarak yayın yönetmeni ve yazı işleri yönetiminin editoryal tercihlerine müdahale edilmez. Vakıf ve Gazete Yönetim Kurulu üyeleri yayına karışmazlar. Bizim yayın işleriyle ilgili yetkimiz yoktur. Böyle bir sorumluluk anlayışı olamaz. Bu türden toplu cezalandırma anlayışı Ortaçağ’daki Engizisyon döneminde bile olmamıştır. Kolektif sorumluluk faşizm dönemlerinde uygulanmıştır Çağdaş hukukta böyle bir sorumluluk anlayışının yeri yoktur.

21.46 - M. Kemal Güngör: FETÖ'nün kitabını yazan H.Çetinkaya'yla birlikte şimdi FETÖ'den yargılanıyoruz. Bu,dava değil, operasyon

21.42 - M. Kemal Güngör: Bu salonların yabancısı değilim.32 yıllık avukatım. Biz  Cumhuriyet'le büyüdük

21.39 -  M. Kemal Güngör savunmasına başladı

21.27 - Önder Çelik'in savunması tamamlandı.

21.26 - Önder Çelik: Hoşa gitmeyen yazı ve haberlerle “örgüte yardım” gibi niyetler okuyarak suç çıkartılamaz

21.24 - Önder Çelik: Cumhuriyet muhasebe çalışanı Emre İper ile irtibatım tespit edilmiş 14 defa ben aramışım 8 defa beni aramış. Cumhuriyet gazetesi muhasebe finans sorumlusu olan Emre İper ile irtibatlı olmak kadar doğal bir şey olamaz. Üsletik Emre İper, telefonunda Bylock bulunmadığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olduğu halde Nisan 2017'de tutuklanmıştır.

21. 20 - Önder Çelik: 01 Aralık 2011'de Yasemin Mutlu'ya 345 TL para göndermişim. Para gönderdim çünkü bu para oto tamir bedeli karşılığıdır. 4 Levent İstanbul Oto Sanayi Sitesi'nde iş yeri (tamirci) olan Kadir Mutlu'nun bildirdiği hesaptır ve arabamın tamiri karşılığı istediği bedeldir. Bana verdiği hesap nosu büyük olasılıkla soyadı benzerliği dikkate alındığında yakını veya iş yeri sahibi adına açılmış bir hesap olmalıdır. Şüpheli hareketin kaynağı olarak gösterilen 2011 yılında oto tamir ücereti olarak gönderdiğim 'oto tamir bedeli; hesap sahibinin bu işlem tarihinden 2 yıl önce çalıştığı işyerinin soruşturma geçirdiği için ve benim de tarmirciye gönderdiğim tamir bedeli 345 TL'lik işlem bu nedenle şüpheli görünüyor ve ben de şüpheli para hareketin var suçlamasıyla karşılaşıyorum.

Bu örenlerden birisidir. Gülünç iddialar beni şüpheli yapmaz ve suçlama konsu olmaz

21.13 - Önder Çelik: Vakıftan değişik zamanlarda Yenigün Haber Ajansı A.Ş.’ye verilen borçlar, Vakfın değişik toplantılarında görüşülmüştür. Cumhuriyet gazetesi yayınının kesintiye uğramaması için gerekli olduğu anlaşıldığından Yönetim Kurulunun mutabakatı ile gerçekleştirilmiştir ve yasal mevzuata uygun olduğu kanaatindeyiz.

21.10 - Önder Çelik: Gazeteciliğin asıl amacının kamu yararı olduğunu tekrarlamama gerek yoktur. Amaç azami kâr elde etmek hissedarlara kâr payı ödemek olmadığı gibi diğer ticari tüm yapılardan farklı olarak kamu yararına çalışmayı sürdürebilmektir Bu amaç; Cumhuriyet Gazetesi gibi nitelikli bir misyon üstlenmiş gazete olarak çok daha anlamlıdır. Kuşkusuz Dünyada ve ülkemizde yaşanan finans ve döviz krizinden Şirketimiz de etkilenmiştir. Sektörde bir çok gazete yayın hayatına son vermiştir. Kapanan birçok gazeteye karşın Cumhuriyet ağır ve zor koşulları atlatmış ve ayakta kalmayı başarmıştır.

21.00 - Önder Çelik: Cumhuriyet bir ticari kuruluş olmanın ötesinde adını Mustafa Kemal'in verdiği bir gazetedir.

20.58 - Önder Çelik: İddianamedeki bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır. Gazete satışlarında 2013 yılından sonra düşüş yaşandığı imajı kasıtlı olarak yaratılmak istenmiştir. Liste üzerindeki bilgilerle oynanmış ve gerçek bilgiyi yansıtmayan miktarlar gösterilmiştir.

20.38 - Önder Çelik: Muhalif bir gazetede çalışmak suç değildir, ama bunun iktidar karşısında bir risk oluşturduğunu biliyorum.

20. 36 - Önder Çelik: Cumhuriyet gazetesinin FETÖ'nün gerçek yüzünü anlatmak için yıllarca yürüttüğü habercilik anlayışı sonucu sadece gazetecilik yaparak halkı bilgilendirdiği, Devleti uyardığı gerçeğinin aksini kimse iddia edemez. Ama bu gün mahkemeniz önünde gerçeklere aykırı bir iddianamenin FETÖ/PDY terör örgütüne yardım ve yataklık suçlamalarına yanıt vermek zorunda kalıyorum.

20.32 - Önder Çelik: İddia makamı kendince seçtiği haber ve yazıları kendine göre yorumlamış, terör suçlamasına delil saymıştır.

20.30 - Önder Çelik - Hukuki bir seçimde “hukuka aykırılık” bulunduğu iddialarının “ele geçirme” gibi kriminal bir süslemeyle suçlamaya dönüştürülmesini, bu yolla yaratılmaya çalışılan “algı”ve bu yöndeki suçlamaları şiddetle reddediyorum.

20.25 - Önder Çelik -  Cumhuriyet Vakfı'nın kuruluşundan beri danışma kurulu üyesiyim, İlhan Selçuk'un 2002'deki önerisiyle vakıf yönetim kurulu üyeliği yaptım. Cumhuriyet Vakfı kimsenin tapulu malı değildir. Asıl sorumluluk, Cumhuriyet gazetesinin Vakıf senedi ve yayın ilkeleri ışığında Cumhuriyet için görev almaktır. Görev ve sorumluluklarım hiç kimse tarafından suçmuş gibi ileri sürülemez.

20.18 - Önder Çelik - Hakkımdaki tüm suçlamaları reddediyorum. Rejim ne zaman temel değerlerinden uzaklaşmışsa Cumhuriyet hep suçlanmış, baskılarla karşılaşmıştır. 

20.15 - Önder Çelik, savunmasına başladı

20.00 - Akın Atalay - Vakıf üyeleri 2 senede bir yenilenir. Savcının sorusu resmi senedin dışında başka kişilere de değişmezlik, anlamına gelir. Benim de görev sürem 2 yıl. Bütün yönetim kurulu üyeleri değişecektir. Balbay'ı niye seçmediniz sorusu biraz tuhaf bir soru. Bu eşyanın tabiatına aykırı.

19.56 - Güray Öz - Mustafa Balbay CHP'de aktif görev aldı ve başkan adayı oldu. Ergenekon'da tutuklu olması nedeniyle görevine son verilmedi. Herhangi bir siyasi partide görev alan kişilerin yönetici fonksiyonunun olması doğru olmaz. Yeterli oy alamadı ve seçilemedi.

19.55 - Savcı Hasan Bölükbaşı - 18.02.2014'te yönetim kurulu toplantısında Mustafa Balbay yerine Eser Sevinç'in seçilmesi Mustafa Balbay'ın isteği miydi?

19.51 - Güray Öz - Hayır hiç gelmedi. İlk bahsettiğiniz Ayşe Yıldırım'ın yazısı. Köşe yazarlarının yazılarına müdahale edilmez.

19.50 - Üye Hakim -  “Sigara izmaritlerini yere atmıyorlar” röportajı, “Fakirhaneme Malikane Diyorlar” manşetine tepkisi geldi mi?

19.45 - Güray Öz - Okurlar eleştirilerini iletebilirler. Okurlar yazarlarla aynı fikirde olmayabilir. Eğer öyle olsaydı bir yazarı kopyalayıp bir tek onunla devam ederdik. Türkiye'de siyasi tansiyonun yükseldiği zamanlarda Cumhuriyet'in tirajı artar. Kılı kırk yarar Cumhuriyet okuru. Bir kelimenin yanlış yazılmasını bile eleştirir. Pazartesi günleri gazetede eleştiri fırtınası eser, önce onlar okunur, hangi muhabir yanlış yapmış onlar okunur. Manşetten delil olur mu? Haberden delil olur mu? Neye bakacaksınız haberde? Karşıt görüşler var mı? Cumhuriyet'in yaptığı budur. Pek çok gazeteden farklıdır.

19.44 - Mahkeme başkanı Güray Öz'e "Cumhuriyet gerçekten FETÖ'cü oldu mu? Okur ne diyor?" sorusunu yöneltti.

19.35 - Güraz Öz - Anlaşılan artık okur temsilcisinin görevini nasıl yapması gerektiğine savcılar karar veriyor, gazeteciliği yargıladıklarını açık açık yazmakta sakınca görmüyorlar. Tekrar ediyorum, savcılar artık gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğine kendileri karar veriyor ve yargılıyorlar. Ama gazetecilik yargılanamaz, mahkum edilemez, insanların özgürlüğüne ket vurulamaz, Bugün başarılı olsa bile yarına kalmaz.

19.30 - Güray Öz - Pideciye ettiğim telefon dosyaya giriyor. Pideci FETÖ'den bile soruşturulmamış.Ama ikincisi daha komiktir. İletişim kurduğum iddia edilen kişi Çankaya'da pidecidir, ben arada bir pide ısmarladığım pidecinin hakkında soruşturma yürütülen bir kişi olduğunu bilme şansına nasıl sahip olayım ki... Arada bir, en son da doğum günümde bir pide ısmarlamışız. Yine son edindiğim bilgi ise söz konusu kişinin FETÖ'den değil başka bir olay nedeniyle soruşturulduğunu ve olay hakkında takipsizlik kararı verildiğini gösteriyor. Demek ki savcının iddialarının en başına yazdığı bu iddia da boş çıkmış durumdadır. Peki savcılar, mahkemelere sundukları iddianamelerde hiç araştırmadan bu türden iddialara nasıl yer verebiliyorlar?

19.28 - Güray ÖzHazırlanan belge Yayın Kurulu üyelerinin (Ali Sirmen, Prof. Dr. Emre Kongar, Şükran Soner) onayına sunulmuş, daha sonra Vakıf Yönetim kurulunca kabul edilip yayımlanmıştır.

19.26 - Güray Öz - Bu belge dört kişilik bir komisyon tarafından hazırlandı. Komisyonun üyeleri Güray Öz, Hakan Kara, Tora Pekin ve bu davada savcıların kimi sözleri kanıt gibi gösterilmeye çalışılan kendisinin böyle bir tanıklığı reddettiğini söyleyen Mustafa Balbay’dır.

19.24 - Güray ÖzCumhuriyet gazetesi baştan beri izlediği yayın çizgisini tam da yayın politikasının değiştiğinin iddia edildiği tarihlerde yayın ilkelerini yayımlayarak, anı belgeleyerek ortaya koymuştur.

19.21 - Güray Öz: Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının sürekliliğinin dayandığı temel, uyguladığı vakıf modelidir...

19.20 - Güray Öz: Yayın politikalarını dengelere göre ayarlayanlar Fetullah cemaatini yere göğe koyamaz hale geldiler. Cumhuriyet gazetesinin ise bu konuda alnı aktır. Öncesinde de sonrasında da gazete bir meczubun peşinden gidenleri uyarmış, takiyeye dikkat çekmiş, yayın politikasındaki tutarlılığı korumuştur.

19.17- Güray Öz: Gazeteler yayın politikalarını değiştirebilirler. Bunun TCK ile cezalandırılması gereken bir suç olarak görülemeyeceği kanısındayım.

19.13 - Güray Öz: Kanunu'nun 91. maddesinde bu konunun altı çizilmektedir. Savcıların bir yayın politikası değişikliğinden söz etmeleri, bu davanın konusunun yazı, haber, makale kısaca gazetecilik olduğunun somut kanıtıdır. Zaten konu gazetecilik olduğu için de savcılar delil diye yalnızca haberden manşetten söz ediyor. Bir Cumhuriyet yazarı ve gazetenin ombudsmanı- okur temsilcisi olarak kendimi gazetelerin yayın politikaları le Cumhuriyet’in yayın politikası konusunda bilgi sahibi sayarım.

19.09 - Güray Öz: Savcının suçlamaları hukuki temelden yoksundur. Hemen söylemem gerekir ki suçlamalarda, yasaların suçlamaların kişilerle bağlantısının kurulması ilkesi ihlal edilmiş, suçlamaların birtakım emarelere değil somut kanıtlara delillere  dayanması gerektiği ilkesi göz ardı edilmiştir. Oysa somut delil zorunluluğu daha gözaltı aşamasında şart koşulmakta.

19.02 - Güray Öz: Laik, demokratik bir Cumhuriyet için çaba gösteren gazetecilik ilkelerine ömrü boyunca sadık kalmış bir gazeteci olarak şeriatçı, darbeci terör yöntemlerini benimseyen örgütleri desteklediğim, “üye olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek... Yardım ettiğim” iddiasını şiddetle reddediyorum.Soruşturmayi yürüten savcının FETÖ'den yargılanmasını da iddianamenin mesnetsizliğinin işareti sayıyorum!

19.00 - Güray Öz savunmasına başladı.

18:01 - Duruşmaya 18.30'a kadar ara verildi. 

18:00 - Avukat Erdoğan: Delil delil değil, tanık tanık değil, bilirkişi bilirkişi değil, bu da hukuk değil.

17:50 - Avukat Erdoğan: Raporlar "Dünya Bylock'u 15 Temmuz'da öğrendi" diyor. "Müvekkile 2013'te konuştuğun kişide neden Bylock var" deniyor. Nereden bilsin?

17:48 - Avukat Erdoğan: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yaveri FETÖ'cü çıktı. Kimbilir kaç kez konuştular. Bylock yüklü kişiyle telefonla konuşmak nasıl delil olabilir?

17:46 - Avukat Ayhan Erdoğan, savcıya cevap veriyor.

17:44 - Bülent Utku, duruşma savcısının 2014'te "Fethullah Gülen'e hakaret edildi" diye hazırladığı iddianameden alıntı yaptı.

17:43 - Savcı, Bülent Utku'ya "Sürekli hakim savcıları suçladınız, esasa ilişkin bir şey göremedim. Savcıları yargılıyorsunuz" dedi.

17:40 - Bülent Utku'nun savunması bitti. Sıra heyet, savcı ve vekillerin sorularında.

17:37 - Bülent Utku: Tüm bunlara rağmen suçlanacaksam, lütfen bana ilk taşı günahsız olan atsın! Tercih sizin, takdir sizin, karar sizin…

17:36 - Utku: Kimse hukukla inatlaşmasın. Çünkü onun inadıyla baş edemezsiniz. Önünde sonunda yener sizi. Hukuk inatçıdır. Hesap sorar.

17:35 - Utku: Cumhuriyet Gazetesinden bir örgüt çıkaramazsınız. Örgüt arıyorsanız dosyaya bakın, orada rahatlıkla bulabilirsiniz.

17:32 - Utku: Darbecilik kimden gelirse gelsin, kime karşı olursa olsun durum değşmez. Önemli ve gerekli olan demokrasi, hukuk devleti, insan haklarıdır.

17:31 - Utku: 27 Nisan Muhtırası’na karşı düzenlenen bildiriye de imza attım. Yaşamım darbeye, darbecilere karşı mücadele ile doludur.

17:30 - Utku: 12 Eylül darbecilerine karşı ilk çıkış olan, Aziz Nesin’in öncülüğünde hazırlanan Aydınlar Dilekçesi’ne bakarsanız imzamı görürsünüz.

17:27 - Utku: Bizi tutuklayan hakim Mustafa Çakar, Ağır Ceza başkanı. Savcı Mehmet Akif Ekinci HSK’ya seçildi. Şimdilik terfi ettirdiklerimiz bu kadar.

17:26 - Utku: Oda TV davasında Yalçın Küçük "Beni yargılayan hakim terfi eder" demişti. Başkan Yargıtay'a atandı, şimdi firarda.

17:25 - Utku: Gazete Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel, Resul Çakır, Fikret Seçen, Hasan H. Özese, Ali Fuat Yılmazer, Tufan Ergüder haberinden ceza aldı.

17:22 - Utku: Cüneyt Arcayürek 'Gülen mikrobu' yazısından Hakan Şükür şikayeti ile ceza aldı. Şimdi devlet KHK ile Şükür'ün gollerini iptal etmiş.

17:20 - Utku: Fethullah Gülen’in kitaplarını okumadım ama Cumhuriyet’e, Cumhuriyet yazarlarına açtığı çok sayıda davanın, şikayetinin dileklerini, açılan davaların iddianamelerini okudum.

17:19 - Utku: Kitaplarını okumadım. Okusaydım da beni kandıramazdı kimileri gibi. Çünkü genelde kanmak isteyen, kanmaya açık olanlar kandırılır.

17:18 - Utku: Savcı bana Fethullah Gülen’in kitaplarını okuyup okumadığımı, haberlerini takip edip etmediğimi sordu. Fethullah Gülen’in sosyal medyada, televizyonlarda, ne dediği anlaşılamayan, salya sümük ağlayan hallerini gördüm.

17:17 - Utku: Uruguay’da, parası en az ama dünyanın en zengin, önceki devlet başkanı Pepe’nin evini gördüm. Her ay aldığı maaşının bir bölümünü ihtiyacı olanlara dağıtıyor. Sarayda değil, mütevazı bir çiftlik evinde yaşamayı tercih ediyor.

17:16 - Utku: Savcı ifademi alırken hangi ülkelere gittiğimi sordu. Amerika’ya gidip gitmediğimi merak ediyordu sanırım. Amerika’ya gittim ama Güney Amerika’ya. Kimileri gibi ‘din bezirganı’ ziyaret etmedim. Arjantin’de, Buenos Aires’de, Plaza de Mayo Meydanı’na gittim. Arjantin diktatörünün uçaktan denize attığı kocalarını, evlatını arayan annelerin toplandığı meydana. Faşist Pinochet rejminin katlettiği Şilili devrimci, halk ozanı Victor Jara’nın memleketinde ilk ziyaret ettiğim yerler, Nazım Hikmet’in dostlu Pablo Neruda’nın müzeye çevrilen evleriydi.

17:15 - Utku: Haber ve yazı, örgüt üyesine sim kart satın alıp veremez, örgüte ait bildiri dağıtamaz, örgüte ait malzemeleri muhafaza edemez.

17:14 - Utku: Çünkü haber ve yazı,yürümez, koşmaz, yemez, içmez, araç bulup, taşımaz,barınma yeri sağlamaz,örgüt mensupları arasında kuryelik yapmaz.

17:12 - Utku: Bir haber veya yazının, terör fiilinin işlenmesinde kullanılan araçları sağlayabilmesi hayal dışı bir yaklaşımdır.

17:10 - Utku: Görüldüğü gibi zihinler, örgüt adına suç işlemek, örgüt adına faaliyette bulunmak, örgüte yardım etmek arasında gidip gelmektedir.

17:07 - Utku: İddianamedeki iki bölüm, suçlamada zirve yapan savcıların suç yaratma yeteneksizliklerinin, kasıtlarının en çarpıcı görüldüğü yerlerdir

17:05 - Utku: İddianameye göre FETÖ'nün terör örgütü olduğu kararı 16.06.2016. Hikmet Çetinkaya'ya "2015'te neden terör örgütü demedin" diye sormaktalar.

17:00 - Utku: Hatalı AİHM kararını ileri süren savcılardan biri Yasemin Baba, diğeri ise iddianame sonrası HSK’ya seçilen Mehmet Akif Ekinci’dir.

16:55 - Utku: Bu yaklaşımları delil,ekonomik bağlantı olarak ileri sürebilenlerin hukukla hiçbir ilgisi yoktur.Bu nedenle sadece "insaf" diyebiliyorum.

16:52 - Utku: Bana avukatlık ücreti ödeyen müvekkilim yıllar sonra il değiştirmiş ve 3 ay çalıştığı hastane 2016da kapatılmış. Bunu öngörmem lazımdı değil mi?

16:50 - Utku: A.K.G. nin gönderdiği para nafaka alacağıdır.Kötülük ruhta olursa bu havalenin gönderilme sebebi araştırılmaz. FETÖ ile irtibatım budur.

16:49 - Utku: Görüldüğü gibi burada fiilim, yaklaşık 13 sene önce E.D.’nin yanında sigortalı olarak 1 yıl çalışmak.

16:48 - Utku:2004 öncesi SGK'lı çalıştığım Erol Dora'nın para gönderdiği Pervin Buldan'ın ortak olduğu ajansta çalışanlar nedeniyle soruşturuluyorum.

16:47 - Utku: Asliye cezalık suçu terör dosyasına ekleme amacı laf olsun dosya dolsundur. Kötülükte sınır var mı? Yok.

16:46 - Utku: Çiğköfte için aradığım esnafı, manavı, balıkçıyı sık aradım diye FETÖ şüphelisi olma korkusu yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.

16:45 - Utku: Aranan kişi, arayanın FETÖ şüphelisi veya bylock kullanıcısı olduğunu bilemez. Bu iletişimlerin delil olarak kabulü mümkün değildir.

16:42 - Utku: Evet, Mustafa Balbay FETÖ/PKK ile ilişkilendirdiği beni ziyarete geldi. Tweeti delil kabul edilen budur;kabul edenler işte bu savcılar.

16:40 - Utku: Cinayet işleyenlerin çoğu cinayet mahaline geri dönermiş. Mustafa Balbay Silivri'ye görüşe geldi; "Seninle görüşemeyeceğim" diye reddettim.

16:37 - Utku: Can Dündar’ın genel yayın yönetmenliğine atanmasına ilişkin Vakıf kararında Mustafa Balbay’ın imzası var. Bizi suçlayan da o.

16:35 - Utku: Gözaltındayken arkamızdan yazı yazan fırsatçı ve kafatasçı Hikmet Çiçek ve Oktay Yıldırım ile mesleki faaliyetlerimi tartışacak değilim.

16:33 - Utku: İddianamenin “Yayın Politikası Değişimi” başlıklı bölümüne verilecek tek cevabın,“Sana Ne!” olduğunu düşünüyorum.

16:20 - Utku: Savcı Murat İnam, soruşturma sürecinde 3 bilirkişi seçmiş. Listeden seçmesi gerekirken liste dışı bilirkişi atamış.

16:15 - Utku: Sonuç olarak heyetinizin kabul ettiği iddianame daha sanıkların görevlerinin ne olduğunu dahi doğru yazamamış bir iddianamedir.

16:10 - Duruşma başladı. Bülent Utku savunmasına devam ediyor.

16:05 - SEGBİS kaydı için duruşmaya beş dakika ara verildi.

16:00 - Utku: Savcı Özgür Metin kendisine yazılan müzekkerelere cevap vermiyor. Amacı yargılamayı uzatmak ve tutukluluğun devamını sağlamak .

15:55 - Bülent Utku, sözünü kesen Mahkeme Başkanı'na "Birazdan size geleceğim, Allah'ın sopası diye bölümde Gülen'i nasıl koruduğunuzu anlatacağım" dedi. 

15:52 - Duruşma sırasında bir çocuğun, adliye koridorunda resim yapması ilgi çekti. Salonun önünde bekleyen insanlar "İşte bu umudu yargılıyorlar" dedi.

15:50 - 22. sayfada tekrar Yenigün A.Ş’nin başkanı. Ve nihayet savcı, 23. sayfada doğruyu bulup peş peşe bana Cumhuriyet Vakfı’nın yöneti kurulu üyesi olduğum için soru soruyor. Savcı doğruyu buldu derken daha ileri gidiyor. 31. sayfada bana Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı olduğumu söyleyerek soru soruyor. Ama yine 31. sayfada 8-10 satır aşağıda beni tekrar Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği’ne indiriyor. 34. sayfada her şeyi unutup sil baştan, beni tekrar Yenigün A.Ş’ne yönetim kurulu başkanı yapıp bu sıfatım nedeniyle soru soruyor. Özgür Metin ne yaptığının, ne sorduğunun farkında mı sizce?

15:45 - Ben, Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu başkanıymışım. Bu sayfada iki yerde sorusuna ‘Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığınız Yenigün Haber Ajansı ve Yayıncılık A.Ş.’diye başlıyor. 12. sayfada başkanlığımı devam ettiriyor. 13. sayfada ise başkanlık makamından düşürerek, beni tekrar Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu üyesi olarak görüyor. 14. sayfada yine Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu üyesiyim. 16. sayfada ise daga çarpıcı. Savcının satır aralığı vermeden sorduğu 1. soruda Yenigün A.Ş’nin başkanıyım, 2. soruda yönetim kurulu üyesi. 17. sayfada sadece Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu başkanıyım. 19. sayfada tekrar, sadece Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu üyesi. 21. sayfada Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu üyesiyim. 

15:43 - Utku: FETÖ’ye, PKK’ya destek için girişilen çaba beyhude demektir. Üstelik bu, hukuksal - yasal - mantıksal unsurlardan yoksun bir çabadır.

15:41 - Utku: Peki, gazetede o tarihte çalışmaya başlamamış olan kişi için DHKP-C suçlaması getirilmesinin mantığını kim, nasıl izah edebilir?

15:40 - Utku: DHKP-C ile ilgili suçlama, Vakıftakilere karşı ileri sürülmüşse, yönetici olmayanlara karşı da ileri sürülmesinin nedeni nedir?

15:38 - Utku: Gazetenin FETÖ ile ilişkilendirilmesine kimse inanmaz. Buna pratiklerimiz engeldir. Bu nedenle dosyaya PKK, sonra DHKP-C de eklenmiştir

15:36 - Utku: Gazetenin manipülasyon ile insanları etkilediği iddia edilmişse de bu yolu seçenin operasyon yapanların olduğunu dosya ele vermektedir

15:35 - Utku: Erdoğan, Can Dündar'ın tahliye kararına “Öyle bırakmam onu” der. Başka bırakmayanlar da vardır. Hem bizi hem Can Dündar’ı.

15:24 - Utku: Görevin bu operasyon için atanan Murat İnam’a verilmesinin nedeni, müebbetle yargılanması nedeniyle iradesinin ipotek altında olmasıdır.

15:30 - Utku: Cumhuriyet'in FETÖ ile ilintili olduğu algısının yalnız başına yaratılması yeterli bulunmamış, buna PKK da eklenmiştir.

15:27 - Utku: Dosyadaki sekiz yazının PKK ile ilgili olmadığı görünüyor Savcının FETÖ+PKK için operasyona başlama nedeni toplumda yaratılmak istenen algı.

15:25 - Utku: Aydın Engin’in yazısıyla darbeciler arasında ilişki kurabilmek, ancak yasa, hukuk ve de mantık ile bir irtibatın kalmamasıyla olanaklıdır

15:24 - Utku: Savcı Murat İnam operasyon başlatmak için Aydın Engin'in yazısı dışında başka bir haber ve yazıyı gerekçe olarak göstermemektedir.

15:22 - Utku: Tutanakta soruşturmaya resen başlandığı yazılı ise de kimse buna inanmasın. Savcı Murat İnam, herkesi kandırmaya kalkıyor.

15:20 - Utku: Cumhuriyet’in yöneticileriyle bazı yazarlarını aynı anda gözaltına alıp tutuklayarak siyasal operasyonla susturmak isteyen siyasi irade aklını başına alarak IŞİD ile düştüğü aynı çizgiden bir an önce kurtulmalıdır. Bahsettiğim Abdulkadir Masharipov’dur. Yılbaşı gecesi onlarca kişi katleden IŞİD militanı. Aslında o gece Cumhuriyet’i havaya uçurarak toptan yok etmek istiyor. Üstündeki eleman Ebu Cihad’ın gönderdiği ‘Bu saatte orada kimse olmaz’ mesajı üzerine Cumhuriyet’te katliam yapmaktan vazgeçiyor.

15:15 - Utku: Zamanın koşullarının, ruhunun bizleri getirdiği nokta budur. Bu koşulları ve ruhu reddediyorum. Kabul etmiyorum. Bu koşullara ve ruha karşı çıkıyorum, karşı çıkmaya devam edeceğim. İnsanların cesaret hakkı vardır. Ben bu hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Elbette herkesten bu hakkı kullanması istenip, beklenemez. Ama bazı kişiler için bu ‘hak’ bir ‘görev’dir. Bu görevleri yerine getireceklerin başında da hukukçular ve gazeteciler gelir. Davetim onlaradır; cesaret hakkını kullanmaktan çekinmesinler.

15:13 - Utku: Hukukun geldiği nokta budur. Bilmem tehlikenin farkında mısınız? Ben farkındayım. Hem hâkimler - savcılar için hem sanıklar için hem kendim için. Hem de hukuk ve Türkiye’nin geleceği için. Peki, bu durumda hâkimler nasıl karar verecekler? Kararları beğenilmezse ne olacak? Beğenilecek şekilde mi karar verecekler? Beğenilmeyecek şekilde karar verirlerse akıbetleri ne olacak? Bu durumda sanıklar kime, neye, nasıl güvenecekler? Adalet duygusunun kalmadığı, hukukun, adaletin yok olduğu bir toplumu bekleyen kaosun yaratacağı tahribatın tamir edilebilmesi mümkün mü? Mümkünse nasıl?

15:10 - Utku: Nuriye Gülmen ve Semih Özakça cezaevine konuldular. Açlık grevi günlerce sürerken tutuklanmayı haklı-makul görecek hiçbir mazeret yoktur.

15:02 - Utku: 15 Temmuz’a gelene kadar bizler, bu 'siyasal İslam-muhafazakâr' örgütlenmeye muhalif yerde konumlandık. Yargılanmamızın nedeni budur.

14:59 - Utku: Zamanın koşullarını, ruhunu sadece 15 Temmuz darbe girişimi ve bu darbe girişimine karşı alınan önlemlerle açıklamak yetersiz kalır.

14:58 - Utku: 33yıllık meslek yaşantımda, düzenlediğiniz tensip zaptı gibi bir metinle, sıkıyönetim mahkemeleri dışında pek az rastladım.

14:50 - Duruşma öncesi savcı söz alarak "İddianameyi Murat İnam imzalamamıştır" dedi. Akın Atalay  ise "İmzaladı' demedik, 'Soruşturmayı yürüten' dedik" karşılığını verdi. 

14:45 - Cumhuriyet davasının öğleden sonraki oturumu başladı. Söz sırası Bülent Utku'da. 

13:45 - Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi öncülüğünde, adliye binası önünde bir basın açıklaması yapıldı. Grup adına yapılan açıklamayı Ertuğrul Mavioğlu okudu. "Bu dava, Türkiye’de demokrasinin varlığı ya da yokluğunun test edildiği, başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm dünyada kabul görmüş, evrensel düzlemdeki hak ve özgürlüklerin kullanılıp kullanılmadığının sınandığı bir dava" denen açıklamada, şimdiye dek savunmasını yapan Cumhuriyet çalışanlarının ifadeleri hatırlatıldı. Açıklama, şu sözlerle sona erdi:

"...Ve Cumhuriyet Gazetesi’nin terör örgütlerine yardım etmekle suçlanarak tutuklanan muhabiri Ahmet Şık, mal varlığını soran hakime dedi ki: Tek dikili ağacım kızım Mina’dır. Onunla gurur duyuyorum. Hayatta tek dikili ağaçları çocukları olan gazetecilerle baş edemezsiniz."

13:42 - Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, güvenlik görevlilerinin dün Kadri Gürsel'in, oğlu Erdem Gül'e sarılmasına izin vermediklerini hatırlattı, ardından şöyle konuştu:

"Cumhuriyet gazetesi; Cumhuriyet'le yaşıt bir gazete. Bütün ömrü FETÖ gibi suç örgütleriyle mücadele eden bir gazete. Şimdi bu gazetenin yazarlarını alıyorsunuz, FETÖ'yle iltisaklı diye hapse atıyorsunuz. Aklın mantığın alacağı şey değil. Umuyoruz bu arkadaşlar serbest bırakılırlar. En büyük arzumuz budur. Düşünün Ahmet Şık'a soruyorlar. 'Servetin nedir?' diye. 'Tek dikili ağacım, kızım' diyor. Medya bu hale getirilmeli miydi? İddianameyi hazırlanan savcı da FETÖ'den yargılanan birisi." 

13:14 - Yargılamaya saat 14:30'e kadar ara verildi. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Bülent Utku savunma yapacak.

13:13 - Sabuncu: Ben Pensilvanya'ya hiç gitmedim. Gülen bana koku hediye etti, kalem hediye etti diyen gazeteci olmadım. Gülen'i öven tek yazım yok. Bizler namus ve şerefle gazetecilik yapmış; geçmişi belli gelecegi de belli olan kişileriz...

13:10 - Sabuncu, Mahkeme Başkanı'nın "Vakıf yönetiminin herhangi bir haberin yayınlanıp yayınlanamayacağı konusunda bir telkini olabilir mi?" sorusu üzerine "Göreve başlamamdan tutuklandığım ana kadar hiçbir etki olmamıştır. Her sabah vicdanımla masama oturur vicdanımla kalkarım" dedi. 

Çizim: Murat Başol 13:00 - Mahkeme Başkanı'nın "Terör örgütleriyle ilgili aranıza sınır konması için belirteciniz nedir?" sorusuna Sabuncu, şu yanıtı verdi:

"Vakıf Yönetim kurulu'nun belirlediği ana çerçeve ve temel ilke kapsamında Cumhuriye'te ayrımsız olarak şiddet savunulamaz. Terör eylemini gerçekleştiren örgüt terör örgütüdür. Bazen bir eylemin neden, kim tarafından gerçekleştirildiği konusunda bir belirsizlik varsa 'eylemci' ya da 'saldırgan' denir."

12:57 - Sabuncu: Cumhuriyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni odasında ilginç bir manzara vardır. Odanın bir tarafı mezarlığa diğer tarafı adiyeye bakar. Bu Türkiye'deki gazetecilik serüveninin kısa bir özetidir.

12:53 - Gazetenin Eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, sosyal medya hesabında Sabuncu'nun "İddianamede yer alan hemen hemen tüm manşetler benim hukuki sorumluluğumdan önceki manşetler" ifadesini paylaşarak "İddianamede yer alan manşetler, Murat Sabuncu yayın yönetmeni olmadan benim attığım manşetler. Hepsini savunuyorum" dedi. 

12:50 - Sabuncu: Gelelim Hurşit Külter haberlerine. Bu cumartesi günü kez Cumartesi Anneleri, Beyoğlu’ndaki meydanda bu ülkenin kimi görevlileri tarafından kaybedilen evlatları için toplanacak. Onlar, 644 haftadır evlatlarını arıyorlar. Bu 1990’lar ülkemizin bir gerçeği. Bir kişinin kaybolduğuna ilişkin haberlerin çıkmasından sonra gazetecinin görevi soru sormaktır. Cumhuriyet de bunu yapmış. 

12:45 - Sabuncu: 12 Temmuz 2016’da gazetenin ilk sayfasındaki “YAŞ’ta Paralel Tasfiye” haberi üzerinden bilirkişi itham ediyor. Aynı gün iktidara yakın Star’ın manşeti “FETÖ’nün işi yaş”. Ne farkı var bunun Cumhuriyet'in haberinden?

12: 40 - Sabuncu: Demokrasinin iyi olduğu dönemlerde gazetecilik kolay yapılır ama ülkede karışıklığın olduğu dönemlerde gazetecilik zordur. İleride bu günlerle gurur duyacağız. Bizim görevimiz bu zor günlerde de sorgulamayı yapabilmek.

12:36 -  Sabuncu: Bir diğer manşet;  ‘Cadı avı başladı”. Bu manşeti anlatmaya gerek yok, biz karşınızdayız. İbrahim Kaboğlu, Cihangir İslam, Murat Sevinç bu cadı avının mağduru değil mi? 120 bin kişinin ihraç edilmesi cadı avı değil mi?

12:35 -  Duruşma yeniden başladı. 

12.30 - SEGBİS kaydı için duruşmaya on dakika ara verildi.

12.25 - Sabuncu: 6 milyon oy alan bir partinin olmadığı mitinge 'Eksik Demokrasi' demek suç mu? Yenikapı'ya HDP çağrılmadı diye 'Eksik Demokrasi' dememizi nasıl eleştirebilirsiniz?

12:20 - Sabuncu: Ankara’da görülen 15 Temmuz çatı davası iddianamesine göre AKP, 1 Kasım Genel Seçimlerinden zaferle çıkınca FETÖ düğmeye bastı. Darbeciler, darbeyi 9 Kasım’dan sonra planlamışlar; ama biz bu girişimin planlandığından 3 ay önce mesaj vermekle suçlanıyoruz.

12:15 - Sabuncu: Darbe girişimi öncesi, 25 Temmuz 2015 tarihli ‘Yurtta Savaş, Dünyada Savaş’ manşetinin yanında Atatürk’ün herkes tarafından bilinen ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ ilkesine atıflı bu cümlenin, 15 Temmuz darbe girişimindeki ‘Yurtta Sulh Konseyi’ ile ilgili subliminal mesaj verildiği belirtilmiş bilirkişi raporunda. Bu insaf ve izandan çok uzak bir ithamdır.

12:10 - Sabuncu: Bugün burada duruşma salonunda Cumhuriyet manşetlerini ortaya koyup ‘şöyle şöyle’ demek zor geliyor. 1 Eylül 2016’da Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmenliği’ne atandım. İddianamede yer alan hemen hemen tüm manşetler benim hukuki sorumluluğumdan önceki manşetler. Hukuki ve cezai sorumluluğum yoksa da ahlaki ve siyasi sorumluluğumu mutlaka savunacağım.

12.05 - Sabuncu: İktidar temsilcilerinin, o gruba en ağır hakaretler eden gazetecilerin o zaman konuştuklarını buraya getirmeyi kendime yakıştıramam. 17-25 Aralıkta paralar, ayakkabı kutuları ortaya yayıldı. Abdullah Gül ABD'ye aracı gönderdi. Bunları yazmayana gazeteci denir mi? 'Cumhuriyet 17 Aralık yayın yasağına uymayacak' tweetinden darbeye destekle suçlanıyorum. Böyle bir suçu nasıl görmezdik? Bir gazeteci olarak teker teker manşetler üzerinden geçmek evimin basılmasından, kelepçeden, tecritten daha ağır geliyor.

12:03 - Sabuncu: Herkes Ahmet Şık'ın kitabı İmamın Ordusu'nun peşindeydi. Korkusuz 100 kişi tarafindan basıldı. O 100 yayıncıdan biri de benim. Eskiden gazeteciler haberin ve tarihin tanığıydı artık meslektaşlarının yargılandığı davada tanıklıklar. Bu da tarihe geçecek.

12:01 - Sabuncu: Benim hiç MASAK raporum yok. Ama savcı‘zengin göstersin diye’ iddianameye MASAK raporu da var diye eklemiş. Ben gazetede 2014 yılında çalışmaya başladım. Ama siz 2013 yılında vakıfta olanları bana soruyorsunuz. O tarihte vakıf çalışanlarını tanmıyordum. Çay içmişliğim yoktur. Tanımadığım insanlarla çalışmadığım gazetenin vakfını ele geçirmişim. O tarihte vakıf çalışanlarını tanmıyordum. Çay içmişliğim yoktur. Tanımadığım insanlarla çalışmadığım gazetenin vakfını ele geçirmişim. Bylock kullanan 18 bin kişi varken 13 kişiyle görüşmüşüm. Bir gazeteci olarak binde birine bile temas etmemişim. Az olmuş. Mehmet Ekinci ile konuştum. OdaTV yargıcı idi. Ömürlerinden iki yıl çaldığınız, dokunanın yandığı arkadaşlarımızın görüşmecisi idim. Biz ağır tecritteyiz.‘Görmek istersen denizi yukarıya çevir yüzü’ derdi Sabahattin Ali. Biz tecritte yukarıyı da göremiyoruz.

12:00 - Sabuncu ifadesine devam ediyor. Duruşma sırasında sık sık tartışma yaşandığı; Mahkeme Başkanı'nın tavrının "çok sert olduğu" belirtiliyor.

11:55 - Sabuncu: Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmak, cezaevine konmak ve savunma için dokuz ay beklemek. Biz bunların hepsini yaşadık. Bizi tutuklayan, soruşturmayı yürüten bu davanın savcısı, FETÖ üyesi olmakla, ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Ve bu kişi hala işinin başında ve o iş adalet dağıtmak, bizim işimiz gazetecilik bize kalem bile verilmedi.”

11:52 - Sabuncu: 'FETÖ’ şüphelisi savcı Murat İnam bize FETÖ iftirası atıyor. Müebbetle yargılanırken tutuksuz, biz dokuz aydır tutukluyuz. Dört yılda 1400 manşet atılır, bilirkişi içinden cımbızla çekip rapor yapıyor. Adeta lafını çok seviyor ‘Adeta’larla dolu adeta iddianame. Cumhuriyet çalışanlarının yüzde 10’unu gözaltına aldınız. Siz gazetenin yüzde 10’u dışında tüm gazeteyi, ailelerimizi dokuz aydır mağdur ediyorsunuz. Arkadaşlarımızdan birinin beş yaşındaki çocuğunun mal varlığı bile sorgulanmış.

11:50 - Davanın ikinci günü, jandarmanın evraklarına el koyması nedeniyle dün savunmasını yapamayan Murat Sabuncu'nun ifadeleriyle başladı. 

11:30 - Duruşmaya girmek isteyen bazı vatandaşlar ve gazeteciler ile güvenlik görevlileri arasında başlayan tartışma devam etti. "Umarım siz de mahkemelerle uğraşmazsınız" diyen vatandaşa güvenlik görevlisi "İnşallah uyuşturucadan, hırsızlıktan yargılanırım ama böyle bir davadan yargılanmam" karşılığını verdi. Bunun üzerine duruşmayı izlemek üzere gelmiş diğer kişilerde olaya müdahil olarak "Siz bu insanları uyuşturucu ve hırsızlık suçlamarıyla karşılaştıramazsınız. Bu insanlar suçsuz yere hapisteler. Hırsız değiller" tepkisini gösterdi.

11:00 - Kemal Işıklar adlı vatandaşın, "Hrant için adalet" yazılı tişörtüne el kondu. T24'e konuşan Işıklar, yaşananları şöyle anlattı:

"Adalet Sarayı'na 'Hrant için Adalet' yazılı tişörtümle geldim. Ama siyasi tişört ile giremeyeceğimi söylediler. 'Ne yapmam lazım?' dedim; 'Ya emanete bırakın ya da yeni tişört alın' dediler. Ben de emanete bıraktım. Adalet Sarayı'ndan adaletimi alacağım çıkarken. Sarayın ismi 'adalet' ama adalet yazılı tişörtü almıyorlar."

10:45 - Duruşmayı takip etmek isteyen vatandaşlarla güvenlik görevlileri arasında tartışma yaşandı. Yabancı gazetecilerin duruşmayı takip etme talebi üzerine bir güvenlik görevlisi, Türkiyeli vatandaşlara dönerek "Yabancıları alacağıma sizi alırım daha iyi" dedi. Güvenlik görevlisi, daha sonra "Sarı basın kartlı gazetecileri de almıyoruz, sadece adliye muhabirleri girebilir" ifadesini kullandı. 

Duruşmalar, '150' kişilik salonda görülüyor

Çok sayıda basın örgütünün "katılım" çağrısı yaptığı duruşma için ayrılan salonun yalnızca '150' kişilik olması dikkati çekti. Duruşma salonu önünde bulunan yetkililer, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin en büyük salonunun 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğunu belirtti.

Kime, hangi suçlamalar yöneltildi?

Gazete çalışanlarına yönelik iddianame, tutuklamalardan 156 gün sonra hazırlandı. Gazeteye yönelik soruşturmayı başlatan, ancak daha sonra hakkında ‘FETÖ’ davası açılan Murat İnam’ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı.

Silahlı terör örgütüne üye olmaktan 15 yıla kadar hapis

İddianamede, Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi.

Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

 

Operasyon başladı, savcılık açıklama yaptı

Cumhuriyet gazetesine yönelik ilk operasyon 31 Ekim 2016 pazartesi günü sabah saatlerinde başladı. Sabah saatlerinde Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile yazar ve yöneticler gözaltına alındı. Bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet gazetesini çıkaran şirket) ve gazetenin imtiyaz sahibi konusundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY Terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18/08/2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır.”

Soruşturmayı yürüten savcı 'FETÖ sanığı' çıktı

Cumhuriyet gazetesine açılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savıcısı Murat İnam’ın 2 Kasım 2016’da Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu iddiası ile ‘FETÖ’ye üye olmaktan’ yargılandığı ortaya çıktı.

Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu durumu ‘talihsizlik’ diye niteledi ve “Olmaması daha doğrudur. Keşke böyle bir görevlendirme yapılmamış olsaydı daha iyi olurdu, daha da doğru olurdu” dedi.

"İddianame kasıtlı yanlışlarla dolu"

Bugünkü duruşma öncesi Gazete Duvar’a konuşan Cumhuriyet’in avukatlarından Abbas Yalçın, savcılık tarafından hazırlanan iddianameyi , “Çok özensiz ve kasıtlı yanlışlarla dolu” diye eleştirirken şu bilgileri verdi:

“Müvekillerimizi hiçbir şekilde bağlantıları olmayan terör örgütleri ile ilişkilendirme çabası var. Yıllar önce yaptıkları telefon görüşmeleri ve hiçbir problem taşımayan para trafiklerinin tamamını büyük bir problem varmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Açıkçası gazeteye hiç olmayan bir suçlamayı yönelten, bunun için de elinden geldiği çabayı gösteren ama hiçbir şekilde de başarılı olmayan bir iddianameyle karşı karşıyayız.”

"Umudumuz bir an önce tahliye"

Gazetenin yazar ve yöneticileri, ‘kaçma şüphesi’ nedeniyle tutuklandı. Tutuklamalar yaşanırken hakkında yakalama kararı olan gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurt dışından Türkiye’ye döndü ve Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı.

Avukat Yalçın, müvekillerinin hiç tereddüt etmeden ifade vermeye gittiklerini belirterek şunları söyledi:

“Müvekillerimizi zaten evlerinden aldılar. Evlerinde bulamadıklarını ise telefonla çağırdılar. O tarihte bile yurt dışında olan Akın Atalay da kalkıp kendisi geldi. Hiçbir müvekillimizin, hiçbir zaman kaçma şüphesi olmadı. Buna rağmen tutukluluğa ilişkin 9 aydır yapılan tüm talepler ‘kaçma şüphesi ve delilleri yok etme’ gerekçesiyle reddedilerek arkadaşlarımız cezaevinde tutuklu bulunuyor. Bu dosya ilk gününden itibaren tüm avukatlara gizli ve kısıtlı oldu. Dosyaya gizlilik kararı getirilerek avukatlara da kısıtlılık kararı getirdiler. Dosyadan gözaltı kararları da dahil olmak üzere bir tek evrak bile alamadık. Dolayısıyla müvekillerimizin bu dosyadan hiçbir şeyi karartma ihtimalleri ve kaçma şüpheleri de yoktu. Gerçeğe aykırı bir şekilde böylece müvekillerimizi tutukladılar. Umudumuz bir an önce bu hukuksuzluğun son bulup müvekillerimizin bir an önce tahliye edilmesi.”

 

"Korkmadık, kaldığımız yerden devam ettik"

Tutuklamaların ardından birçok sanatçı, siyasetçi, gazeteci ve okur merkezi Şişli’de bulunan Cumhuriyet gazetesinin önünde toplanarak kararı protesto etti. Tutuklamalardan en çok etkilenenler ise Cumhuriyet gazetesi çalışanları oldu. Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya yaşadıklarını, “Korkmadık, kaldığımız yerden devam ettik” diyerek şöyle anlatıyor, “Korkmadığımızı, aynı şekilde gazeteciliği sürdürdüğümüzü herkese gösterdik. Tutuklu gazeteci arkadaşlarımız için daha da iyi bir gazete yapmak üzere işimize dört elle sarılıyoruz. Böylece içerideki gazeteci arkadaşlarımız da daha dik bir şekilde durabilir. Gazetemizin çalışanları bu süreç içerisinde herhangi bir korku yaşamadı. Muhabiri ve editörleri kadar bizler de yöneticiler olarak her gün elimize gelen haberin sadece gerçek olup olmadığına bakıyoruz. Bunun dışında hiçbir kritere bakmıyor, ‘bu haberi yayınlarsak Ankara, AKP kızar mı’ demiyoruz. Haber doğru ve yorum gerçekse onu aynı şekliyle gazetemizde yayınlıyoruz.”

Cumhurbaşkanı "Öyle bırakmam onu" demişti

Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün 26 Kasım 2015'te tutuklanmasına gerekçe gösterilen MİT TIR'ları haberi, gazetede 29 Mayıs 2015 günü "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla yayımlanmıştı.

Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait tırlarla Suriye'deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia edilmiş, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler verilmişti.

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet'te bu haberin yayımlanmasından iki gün sonra, 31 Mayıs 2015 günü TRT canlı yayınında TIR'lar konusunun gündeme getirilmesini 'casusluk faaliyeti' olarak niteleyerek "Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek" demiş ve davanın açıldığını duyurmuştu.

Erdoğan programda "Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı. MİT'e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor. DAİŞ'ten bahsettiler, terör örgütlerinden bahsettiler. Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bizim desteğimizin olmadığını iddia ediyorlar. Ahmet Davutoğlu Bey'in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Bu konuda bize muhalif olan siyasilerden, bunu bilenler de vardır. Biz zalim Esed'in eline bunları bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiyenin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diye konuşmuştu.