Gündem

15 gazeteden 28 yazar sahur vakti polise başlatılan 'paralel' operasyonu yazdı

Fehmi Koru: 7 Şubat, 17 ve 25 Aralık'ı 'darbe' girişimi olarak değerlendirenler, başlatılan sürecin polis şefleriyle sınırlı kalmayacağını belirtiyorlar

23 Temmuz 2014 12:50

Fethullah Gülen cemaatini hedef alan ve "paralel yapı" iddiasına dayandırılan operasyon, aralarında 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını da gerçekleştiren emniyet mensuplarına ait adreslerde gece yarısından sonra yapılan (22 Temmuz 2014) aramalarla başladı. Terörle Mücadele Şubesi tarafından düzenlenen operasyonlarda, şu ana kadar 100 kişinin gözaltına alındığı kaydedildi.

Zaman'dan Ahmet Turan Alkan, Ali Ünal, Mehmet Kamış, Mustafa Ünal; Radikal'den Eyüp Can; Bugün'den Erhan Başyurt, Nazlı Ilıcak; Milliyet'ten Melih Aşık; Vatan'dan Ruşen Çakır, Güngör Mengi; Sabah'tan Rasim Ozan Kütahyalı; Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül; Star'dan Mustafa Karaalioğlu; Yeni Akit'ten Ali Karahasanoğlu; Cumhuriyet'ten Mustafa Balbay, Hikmet Çetinkaya; Akşam'dan Kurtuluş Tayiz, Turgay Güler, Murat Kelkitlioğlu; Habertürk'ten Fatih Altaylı, Fehmi Koru, Umur Talu; Aydınlık'tan Doğu Perinçek, Mehmet Ali Güller, Sabahattin Önkibar; Türkiye'den Ahmet Sağırlı, Melih Altınok; Taraf gazetesinden Hayko Bağdat Gülen cemaatini hedef alan emniyet mensuplarına yönelik operasyona ilişkin yazdı.

Hürriyet'ten hiçbir yazarın konuya ilişkin yazı kaleme almaması ise dikkat çekti

15 gazeteden 28 yazarın operasyon hakkındaki yorumlarının bir kısmı şöyle:

 

Ahmet Turan Alkan  - Zaman

Moraller nasıl; eğleniyonuz mu anam?

Gözaltına alınanların teşkil ettiği kompozisyon, sanki öncelikle Ergenekon lobisini tatmin etmek için düzenlenmişe benziyor fakat hemen yanıbaşındaki vurgu da son derece açık; hükümet, kendisinin aleyhine soruşturma yürütmeye cür’et eden emniyetçilerden rövanş alıyor; bu esnada Ergenekoncular’ın gönlünün hoş edilmesi, “Milli orduya kumpas kuruldu” laflarının dönüp dolaşıp geldiği yeri göstermekte. Yeni koalisyon ortaklarını önce hapishaneden çıkarıp haklarındaki yargı kararlarını anlamsızlaştıran hükümet, şimdi onlara iktidar olma duygusundan küçük bir lokma tattırıyor: “İşte bakın sizi sorgulayanları sorguluyoruz; bunu biz yaptık; bizim sayemizde oldu. Bizi desteklemeye devam edin!”

Herkes pekâlâ biliyor ki mesele, amirlerinden habersiz ve kanunsuz dinleme yapan birkaç polis şefine gözdağı vermek değil. Kopartılan onca patırtıya rağmen bu operasyonlardan dramatik bir sonuç çıkacağını da zannetmiyorum. Hükümet, yeni tedarik ettiği iktidar oyuncaklarıyla orantısız güç kullanmanın nasıl bir keyif olduğunu keşfetmeye çalışıyor. Bir nevi deneme yayını yapıyor yani. Meclis’teki AK Parti grubunun sorgulamasız desteğiyle çıkıveren “yasal olmayanlar kanunlar”, hükümeti yeni bir dönemin eşiğine getirdi. Gücün kontrol dışına çıkarak azgınlaştığı bir dönemdir bu; çünkü görünüşte yapılanlar, kanun kitabında sanki yeri varmış gibi görünmekte. Sulh ceza hakimliği uygulaması, daha dördüncü gününde denendi ve sonuçlar pek memnuniyet verici çıktı!.. Başbakan’ın, “Duruma bakıyoruz, konu başka sektörlere de genişleyebilir” mealindeki sözleri, yeni iktidar oyuncaklarının “test” sürecini anlatıyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Ali Ünal - Zaman

Bir yanda İsrail ve AKP, diğer yanda vatansever insanlar

Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde zanlıları bir mahkeme tutukluyor, diğer bir mahkeme bırakıyordu.

Nihayet bir mahkeme 162 zanlı hakkında tutuklama kararını verdi, aynı gün Mısır’da Mübarek, iktidardan düştü. Tam bir şükür içinde “Rabb’im” dedim, “sadece şu olanlar bile kaç on yıldır çekilenlere değer.” Başbuğ tutuklandığında ne kadar duygulandığımı Allah biliyor ve bunu Zaman’da yazdım da. Dolayısıyla şükrüm, asla bir intikam duygusundan ileri gelmiyordu. Fakat her defasında bu ülkenin bağrından çıktığı ifade olunan ordusu, içinden çıkan cuntalarla kaç defa sivil iktidarın üzerine gelmişti. Darbe zeminleri oluşsun diye binlerce gencimiz kurban edildi. Ülke, her 10 yılda bir her tarafından darbelendi. 12 Mart’ta köyde evimize jandarma baskını oldu. Rahmetli babam evde hasta yatıyordu. Bir uzatmalı çavuş, hakaretler etti herkese, didik didik arama yaptılar. Ne arıyorlardı? Risale! Ama gün geldi; devletin vatanını milletini seven evlatları bu ters gidişi durdurmaya başladılar. Onlar, benim gözümde ve gerçekte de birer kahramandı. Bir tanesini olsun ismen de, şahsen de tanımıyordum. Bu vatanseverler, sadece ordu içindeki ve ordunun da yüzünü karartan, dokunulamaz denilen cuntalara karşı mücadele verdiler; hukukun, millet haysiyetinin, adaletin, hakkaniyetin mücadelesini verdiler; mevkilerinin gerektirdiği vazifeyi yaptılar.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Mehmet Kamış - Zaman

Sen değil, hırsızlar utansın

Halkalı’da kiralık oturduğu dairede gözaltına alınan polis müdürünü annesi uğurlarken ‘üzülme oğlum’ diyor, ‘hırsızlar utansın’.

Ömer Köse’nin ve annesinin durumu bir hayli zor! Hırsızlar kentinde ilke sahibi olmak, hakkından başkasına bakmamak ya da deliler köyünde akıl sahibi olmak ne ağır bir imtihandır. Öyle ya yıllarca çocuğunu haramdan uzak tutarak yetiştir, devlet malının yetim malı olduğunu öğret, çocuğun senin söylediklerinle büyüsün ve böyle olduğu için de suçlu ilan edilip gözaltına alınsın.

Böylesine çivisi çıkmış bir ülkede arsızlık konusunda hakikaten tarihi günler yaşıyoruz. Hırsızlık yapmayanların ve yapmayı reddedenlerin cezalandırılıp hain ilan edildiği günlere şahitlik ediyoruz. Daha önce gündeme gelen büyük yolsuzluk ve rüşvet iddialarını bırakın, dün gazeteleri okurken rast geldiğim şu habere bakar mısınız?: “THY Genel Müdürü Hamdi Topçu’nun Maliye Müsteşarı Naci Ağbal’a 220 bin dolarlık saat hediye ettiği ortaya çıktı.’’ Yalanlanmayan bu haberin neresinden tutarsınız, neresini düzeltirsiniz? Bir maliye bürokratının 220 bin dolarlık hediye alması normal bir şey midir? Büyük zararlar eden bir kamu ortaklığının yönetim kurulu başkanının bu kadar büyük bir hediyeyi vermesi normal midir? Ya da niye veriyordur?

Yazının tamamını okumak için tıklayın


Mustafa Ünal - Zaman

Kumpasın hası veya iyi tatiller Reza

Yaşanan, olağan yargı süreci değil. Darbe dönemlerinden farksız. Bayrama 6 gün kala, sahur vaktinde operasyon normal olabilir mi? Bugüne kadar örneği yok.

Ne kaçma şüphesi ne delil karartma ihtimali söz konusu. İlk sinyali Erdoğan verdi. İki gün önce gazetecilere ‘Şimdi yargı süreci başlıyor. Sulh ceza hakimleri bu süreci götürecek.’ dedi. Bu kez davanın sadece savcısı değil. Daha öte...

    ‘Süreç başlayacak.’ dedi. İşte başladı. Yargı düğmeye bastı. Daha o cümle atmosferde kaybolmadan. Bu operasyon dünya yargı tarihine geçse yeri. Garabetiyle tabii. ‘Sulh ceza hakimliği’ sırf bunun için ihdas edildi. Hiçbir dönemde siyasi irade yargıyla böylesine oynamamıştı. Hükümet, hukuku bitirmek pahasına gözünü kararttı.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

Eyüp Can – Radikal

İntikamcı adalet!

Bu ülkede her şey değişiyor ama intikam duygusuyla adalet arayışı bir türlü değişmiyor. İntikamcının adaleti de bu kadar oluyor. Bir gün seni, bir gün beni, bir

gün de öbürünü vuruyor. Bugün vuran yarın vuruluyor. Fasit bir daire bu...

Bu ülkede zaman geçiyor…

Şartlar değişiyor…

Aktörler yer değiştiriyor ama intikamcı adalet anlayışından ‘intikam’ duygusuyla operasyon yapma sevdasından bir türlü vazgeçilmiyor.

Biliyorum oksimoron! Asla yan yana gelmemesi gereken iki kelime.

Ama burası Türkiye intikamcı adalet bu bünyeyi bir türlü terketmiyor.

Dün sabah saatlerinde daha doğrusu sahur vakti yine bir operasyonla uyandı Türkiye.

Askeri vesayet döneminde ha bire ‘şeriatçı’ operasyonları yapılırdı.

Derken devran değişti AK Parti iktidarında hükümet-cemaat el ele askeri vesayetle hesaplaşma adı altında ‘ergenekoncu-balyozcu’ operasyonlarına başladı.

Dalga, dalga büyüdü bu operasyonlar.

Öyle ki iş darbecilerle hesaplaşmaktan çıkıp suçlu-masum ayrımı yapmadan ulusalcılıkla, laiklikle, hükümet ya da cemaat karşıtlığı ile hesaplaşmaya dönüştü.

Kitap yazdığı için insanlar hapse atıldı.

Basılmamış kitapların peşine düşüldü.

Öyle ki Radikal gazetesi basılmamış bir kitabın kopyasını bulundurduğu için baskına bile uğradı.

***

Şubeye davet etmek yerine sabahın köründe insanlar genç-yaşlı-hasta demeden gözaltına alındı.

Medya üzerinden cadı avları başlatıldı, algı operasyonları yapıldı.

Darbelerle, mafyayla, terör örgütleriyle baş etmek için kurulan özel yetkili mahkemeler özenle hukukun vicdanın ve adalet anlayışının içine etti.

İki kişi bir araya geldi, getirildi terör örgütü kurmakla suçlandı.

1980’lerin DGM’si kâbus gibiydi.

‘Yeni Türkiye’ adına 2000’lerde kurulan Özel Yetkili Mahkemeler adaleti tesis etmek yerine aynı kötü mirasın peşinden gitti.

Hep aynı yanlış…

Toptancı bir anlayış, delilsiz suçlama, herkesi örgüt sepetine doldurma ve itibar operasyonu…

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Erhan Başyurt - Bugün

'Yeni Türkiye' uçurumun kenarında

Tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonunu gerçekleştiren, Ergenekon, Balyoz, KCK ve Selam Tevhid Örgütü soruşturmalarını yürüten polisler dün gece yarısı operasyonuyla gözaltına alındı.   

Dört bakanın istifası ile sonuçlanan yolsuzluk soruşturmaları yargı safhasında yapılan müdahaleler ile engellenirken, hazırlanan fezlekelerin Meclis’te görüşülmesi de sistematik müdahalelerle geciktirildi.  
Buna karşılık on binlerce emniyet ve yargı mensubu kıyıma uğradı, görevden alındı, meslekten ihraç edildi ve hukuk ayaklar altına alındı…   

Ve son olarak Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslanile 5 sanığın tahliyesine karar veren hâkim Hulusi Pur’un kararıyla, yolsuzluk soruşturmalarını yürüten polisler gözaltına alındı.   

Ergenekon, Balyoz, KCK ve tüm yolsuzluk sanıkları serbest, tüm bu operasyonlara imza atan, Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sağlayan “kolluk gücü” ise gözaltında.  

“Yeni Türkiye” adı altında ülkenin nasıl bir siyasi uçurumun eşiğine getirildiğinin çarpıcı bir resmi bu operasyon…  

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Nazlı Ilıcak - Bugün

Yeni Türkiye

“Yeni Türkiye” diyorlar. Yeni Türkiye’de hırsızlar serbest, yolsuzluğu takip eden polisler gözaltında.
***
Teşbihte hata olmaz… Bir yabancı Türkiye’ye gelmiş. Üzerine sokak köpekleri saldırmış. Hemen eğilmiş, yerden bir taş alıp, köpeklerin üzerine atarak saldırıdan kurtulmak istemiş. Ama, yer parke taşıyla döşendiği için bu arzusunu tabii ki gerçekleştirememiş. Söylenmiş: “Ne biçim memleket… Taşları bağlamışlar, köpekleri salıvermişler.”

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Melih Aşık - Milliyet

Cemaat sınavda!

Yasa dışı dinlemelerle ilgili olarak dün sabah 05’ten itibaren kimi emniyet mensupları hakkında arama ve gözaltı işlemleri yapıldı. Açıklamaya göre Selam Tevhid diye olmayan bir örgütü izleme iddiasıyla Başbakan, bakanlar ve kimi yetkililer dinlemeye alınmış. Sahte kimlik ve belge ile yasa dışı dinleme ve izleme yapılmış. Gözaltı sayısının 70’i aşacağı bildiriliyor.

Bu soruşturmanın sonucunu beklerken... Gelelim eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un son ifadelerine...
Sabri Uzun, Hrant Dink’in öldürüleceğine ilişkin raporların cemaatçi görevliler tarafından kendisinden saklandığını açıklıyor.

Cemaatçilerin “Ülkede ulusalcı bir yapılanma olduğuna yetkili makamları inandırmak için” bazı eylemlere imkân hazırladığını anlatıyor.

Öncesinde tabii F. Gülen’den gelen: “Ulusal dalgayı aşacağız” mesajı var.

Daha öncesinde de ulusalcı Cumhuriyet mitingleri...
Hrant Dink cinayeti, Ergenekon ve ardından Balyoz tertibine hazırlık için bir komploydu.

Ergenekon soruşturmasıyla başlatılan korku döneminde ulusal duygular ve düşünceler üzerinde büyük bir baskı kuruldu.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Ruşen Çakır - Vatan

Sütten çıkmış ak Cemaat...

Dün sabaha karşı yapılan operasyonlar AKP hükümeti ile Fethullah Gülen cemaati arasındaki savaşta yeni bir dönemin habercisi. Ayrıntılarına baktığımızda, yakın geçmişteki Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK gibi operasyonlara çok benzediğini görüyoruz, ki bunların arkasında büyük ölçüde Cemaat, daha doğrusu onun yargı, polis ve medyada kurmuş olduğu üçgen vardı. Tabii dün olduğu gibi bugün de operasyonun arkasında siyasi irade, daha açık konuşulacak olursa bizzat Başbakan Erdoğan var. Kaderin garip cilvesi şu olsa gerek: Dün siyasi iradeden gördükleri teşvik, aldıkları destekle bir döneme damga vuran polis şefleri, bugün aynı irade tarafından benzer yöntemlerle tasfiye ediliyor.

Her şeyin 180 derece tersine dönmesinin, Cemaat ile hükümet arasındaki ilişkilerin iyice bozulup aleni bir savaş halini almasının miladı 17 ve 25 Aralık 2013 tarihleridir. Eğer Cemaat’in o malum üçgeni, bazı bakanları, Başbakan’ın bazı yakın arkadaşlarını, bazı aile fertlerini ve dolayısıyla kendisini doğrudan hedef alan rüşvet/yolsuzluk soruşturmaları için start vermeseydi belki bütün bunlar hiç yaşanmayacaktı.

 Bununla iç içe geçmiş üçüncü bir yanlış da Erdoğan’ın gücünü, direnç gösterme ve cevap verme kapasitesini tam hesap edememeleriydi. Buna bağlı olarak en yakınlarının, hatta belki de Erdoğan’ın ellerine kelepçe vurmasını bekledikleri polis şeflerini AKP lideri kelepçeleyebildi.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Güngör Mengi - Vatan

Paralele ilk darbe

Başbakan’ın “inlerine gireceğiz” sözü bir erken uyarı mıydı yoksa tehdit mi?

Bu soruya cevap aramanın gereği kalmadı.

Çünkü uzun zamandır beklenen “paralel devlet”e yönelik operasyon dün sabaha karşı başladı.

Polisin Terörle Mücadele Şubesi tarafından 22 ilde yürütülen operasyonda 200 adrese baskın yapıldı.

İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nin eski müdürü Ömer Köse’nin de aralarında bulunduğu yüze yakın kişi gözaltına alındı.

Yurt genelinde 134 kişi hakkında gözaltı kararı var.

Gözaltına alınanların büyük çoğunluğu rütbeli polisler.

Aralarında emniyet müdürü rütbesi taşıyanlar da var.

Delil yok, kurgu var

Gözaltına alınan polislerin tamamının 2010-2013 döneminde Selâm-Tevhid örgütü soruşturmasında görev yaptığı dikkatleri çekiyor.

Bu polislere ağır suçlamalar yöneltiliyor:

Casusluk, usulsüz dinleme resmi belgede sahtecilik, suç uydurma, özel hayatın gizliliğini ihlâl, konut dokunulmazlığını ihlâl ve delil üretmek...

Emniyet operasyonu ile ilgili olarak İstanbul C. Başsavcılığı kafa karışıklığı yaratan bir yazılı açıklama yaptı dün.

Başsavcılığın ifadeleri, “kumpas“ olgusunun Silivri mahkemelerinden sonra burada da kendini tekrarlamış olduğunu düşündürüyor.

Başsavcılığın açıklamasında “Ortada terör örgütü kurulduğu yönünde delil olmadığı halde bir kurgu oluşturularak 2010’da soruşturmaya başlandığı, 2280 kişinin dinlendiği, Başbakan’ın ve bakanların diğer ülke yetkilileri ile görüşmelerinin kaydedildiği, MİT Müsteşarı’nın kot adıyla örgüt üyesi olarak dinlenip kaydedildiği” iddialarına yer verildi.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Rasim Ozan Kütahyalı - Sabah

Bugünler için uyarmıştım

22 Temmuz 2007 demokrasi tarihimiz açısından çok önemli bir gündü. 7 sene sonra yine demokrasi adına önemli bir 22 Temmuz yaşandı. Yaşananları takip ederken Türkiye tarihinin gördüğü son darbe teşebbüsü olan 17 Aralık 2013'ten bir gün önce 16 Aralık'ta malum polis şeflerini uyaran şu satırlarımı hatırladım: 

Emniyet- Yargı cuntasından arkadaşlar bu aralar öyle coştu ki artık kendilerini kamufle etme ihtiyacı duymadan Başbakan'a ve sivil hükümete saldırabiliyorlar. Sonuna kadar bu mücadelesinde meşru ve seçilmiş Başbakan Tayyip Erdoğan'dan yana olduğum için bana da saldırıyorlar. Talimatla attırdıkları manşetlerin ve yaptırdıkları kara propaganda haberlerinin hepsinin tespit edildiğini anladılar besbelli. 

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

İbrahim Karagül – Yeni Şafak

Büyük operasyon ve o konuşmalar..

- Yurtdışından talimat geldi mi?

- Başbakan'ı ne zaman alıyoruz?

- Nefes aldırmayacağız onlara..

- Kabineyi toplayacağız burada..

Galiz küfürler, hakaretler, çirkinlikler, laubalilikler, arsızlıklar...

Başbakan'ı dinleyen emniyet mensuplarının, yani 'paralel örgüt' üyelerinin kendi aralarındaki yazışmalarından örnekler bunlar.

17 Aralık operasyonunu yapan ekibin adamları söylüyor bu sözleri. Birbirleriyle bunları konuşuyorlar. Bakanlar Kurulu'nun her üyesini gözaltına alıp, kabineyi emniyette toplayacaklarmış!

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Mustafa Karaalioğlu – Star

Ellerdeki paralel kiri temizlenmedikçe...


Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasında iki köprü var; birisi Kürt meselesi, diğeri paralel yapılanma... Demokrasi, hukuk devleti ve özgürlüklerin olmazsa olmaz şartı bu iki köprünün yıkılmasıdır. İki Türkiye arasında bir bağlantı kalmamasıdır.

Devlet gücünü ele geçirerek veya paylaşarak veyahut da parça parça kendi organizasyonlarına transfer yoluyla demokrasiyi devre dışı bırakanların sonu gelmeden eski Türkiye nefes alıp vermeye devam edecektir. Bir ülke için bundan daha büyük bir tehlike, daha acil bir problem ve daha hassas bir mesele olamaz.

Nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için paralel yapının, askeri vesayetten boşalan ünitelere pervasızca yerleştiğini unutmayalım. Toplumun kaldırmak için mücadele ettiği ve lanetlediği vesayeti, devletin derinliklerinde saklanarak sessiz sedasız üstlenmeye çalışan cüretkar bir yapının varlığını unutmayalım. Eski vesayet kurt postunda kurttu; yenileri ise kuzu postuna bürünmüşlerdi; bunu da unutmayalım.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Ali Karahasanoğlu - Yeni Akit

Başbakan ile bakanı ben mi dinleyip internete verdim?

Hocanız binde birini tanımıyordu..

Siz nerden tanıyorsunuz, bu emniyet müdürlerini?

Nerden tanıyorsunuz ki, kefil oluyorsunuz?

Her biri için ayrı ayrı savunmalar hazırlıyor, “harama el uzatmadıkları/kanuna aykırı hiçbir iş yapmadıkları” iddiaları eşliğinde meydan okumalarına destek veriyorsunuz?

Nerden tanıyorsunuz ki, ulusal haber ajansı olma iddiasındaki haber servislerinizi, gözaltına alınan emniyet müdürlerinin özel ajansı gibi kullandırtıyorsunuz?

Sözüm, paralelcileri savunan internet sitelerine..

Paralelcileri savunan gazete ve televizyonlara!

İstanbul İstihbarat Daire eski Başkanı Ali Fuat Yılmazer, birkaç aydır, altın madencisi patronun ulusalcılardan kotardığı televizyona çıkıp, meydan okuyordu..

“Gelsinler gözaltına alsınlar beni.”

Dün gözaltına alındı..

Bu sefer de söylediği şu: “Şu mübarek Ramazan’da bu zulmü reva görenleri sana havale ediyoruz Allah’ım.”

Gözaltına alınmak zulüm ise, niye meydan okudun Ali Bey?

Meydan okuduysan, şimdi niye “zulüm” diyorsun

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Mustafa Balbay  – Cumhuriyet

Polisten Polise Gece Yarısı Baskını!​

Türkiye dün sabah Ergenekon, Balyoz operasyonlarını anımsatan bir güne uyandı. Onlarca ev basıldı, hemen tümü Emniyet görevlisi olan “zanlılar” kelepçelenerek Emniyet’e götürüldü. Kaçmasınlar diye etrafları sarıldı. Onları evlerinden uğurlayanlar sonucunu tam öngöremedikleri bir yaşam sürecine başladı. 

Başta da vurguladığımız gibi Türkiye’de bu tür operasyonlar 2007 yılından bu yanadalga dalga yaşandı. Hem operasyonun şekli, hem suçlamaların ağırlığı altında ezilenpek çok kişi, yaşamını yitirdi, geri dönülmez hastalıklara yakalandı. 
Türkiye’nin dün yaşadığı tablo hükümetin kendi içinde bir süredir devam eden“paralel” tartışmasının beklenen yansımalarından biriydi.
İlk bilgilere göre 17-25 Aralık sürecinde görev alan polislerin tümü iktidarın operasyon hedefinde. 
Başbakan, tıpkı önceki dönemlerde olduğu gibi yargı sürecini izlediklerini söyledi.“Arkası gelir mi?” sorusuna ise “Görünen o, tabii tabii” karşılığını verdi. 
Her şey gün gibi ortada. Başbakan’ın aylardır vurguladığı, işaretlerini verdiğioperasyon başlamış görünüyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Hikmet Çetinkaya – Cumhuriyet

Fethullahçılara Şafak Operasyonu...

Musul Konsolosluğumuza IŞİD’in yaptığı silahlı baskın, çalışanların dinci terörörgütünce “rehin” alınmaları, günlerdir kulaktan kulağa yayılan Emniyet’teki “cemaatçi”yapılanmanın çökertileceği fısıltıları, İsrail’in Gazze’yi karadan ve havadan vurması...
Ve önceki gün CHP’nin, hükümetin “insani yardım taşıyor” dediği Adana’daki TIRtutanaklarını açıklaması... 
AKP’nin üstünü örtmeye çalıştığı TIR’larla Suriye’de El Kaide ve IŞİD’e silahtaşınıyormuş. 
Evet CHP bunları belgeleriyle açıkladı... 
Silahların Esenboğa’ya yabancı bir uçakla geldiğini, orada TIR’lara yüklendiğini CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan açıkladı.
Açıkladı da ne oldu? 
Bir gün sonra gece yarısı yurdun dört bir yanında bir operasyon başlatıldı, aralarında emniyet müdürlerinin de bulunduğu çok sayıda polis gözaltına alındı. 
Zaten şaşırtıcı olan buydu... 
Gözaltına alınan adların çoğu gazetecilerin bildiği kişilerdi.
Zaten “havuz medyası” bunun sinyalini, Başbakan Erdoğan’ı 17-25 Aralık 2013’te zor duruma düşüren rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun hemen ardından vermişti.

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Kurtuluş Tayiz - Akşam

Derin devlete ilk operasyon

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla önceki gün çok sayıda emniyet mensubu gözaltına alındı. Şüphelilerin çoğu yakın bir zaman önce ortaya çıkarılan kurgu örgüt "Selam Tevhid " soruşturmasını yürüten Emniyet mensupları. Gözaltına alınanların bir kısmı zaten kamuoyunda Cemaat'in Emniyet'teki yapılanmasının başındaki isimler olarak tanınıyor. Bu yüzden olsa gerek gelişme "Paralel yapıya operasyon"olarak yorumlandı. Kiminin "paralel devlet", kiminin "Neo-Ergenekon" dediği yapılanmaya yönelik bu operasyon, derin devlete yönelik ilk operasyon olarak değerlendirilebilir. Türkiye ilk kez kendi derin devletine bu operasyonla neşter vurdu.  

"Derin devletle hesaplaşma" iddiası kuşkusuz 2007'den beri gündemde. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk vb. pek çok dava, yakın zamana kadar "derin devletle hesaplaşma"olarak adlandırılıyordu. 

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Turgay Güler - Akşam

Ramazan günü sahur vakti belki de Kadir Gecesi!

Kimi böyle duyurdu: 
“Ve inlerine girildi”! 
Kimi de böyle: 
“Paralel yapıya ‘sessiz çığlık’ operasyonu”! 
“Operasyon başladı” diyen de oldu, “büyük operasyon”diyen de. Herkes bir şekilde duyurdu, duymayan kalmadı! 

* * *
Aslında operasyon dün sabah yapılacakmış. Lakin paralel yapının köstebekleri; “havada operasyon kokusu” var diyerek işaret fişeğini fırlatmış. 
Gazeteleri de önceden duyurmuş; “operasyona dikkat” demiş. 
El birliğiyle, dün sabah yapılacak olan operasyon kardeşlere, abilere haber edilmiş. “Vaziyet alın” denilmiş. 
Hal böyle olunca, operasyon da tedbir amaçlı birkaç saat geriye çekilmiş. 
O vakit de sahura denk gelmiş.  
Gördünüz mü zulmü?  “Operasyonu sahur vakti yapıyorlar, hem de Ramazan’da(!)”! 
Dahası bir de Kadir Gecesi’ni aradığımız şu günlerde! Operasyonun böylesine kutsal bir aydadahası günde ve dahi gecede yapılıyor olmasına cemaat dört elle sarıldı. 
Aranan imaj bulunmuştu. 

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Murat Kelkitlioğlu - Akşam

Sıra Kırmızı Bülten’de

Paralel hukuk, Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek hukuk kuralları karşısında boyun eğmeliydi, öyle de oldu! 

Devlet içinde alternatif devlet oluşturmaya çalıştığı belgelenen, bu hedefi gerçekleştirmek için her yöntemi mübah sayan bu örgüte ilk darbe vuruldu. Bir süredir büyük titizlikle yürütülen çalışma sonucunda düğmeye basıldı ve gözaltılar başladı. 
Örgütün emniyet içindeki kirli yapı unsurları için şimdi hesap verme zamanı! 
Başbakanı dinleyen, devletin en önemli kurumlarının başında gelen MİT’in başındaki ismi kelepçelemek isteyenler, şimdi gerçek bir devletin gerçek savcılarına, hakimlerine ifade verecekler. Şu anda ortada, kendilerinin suçu kılıfına uydurmaya çalışmak için kurdukları hayali ‘Selam Terör Örgütü’ne benzer bir örgüt yok. Tüm yapılanmasını tamamlamış, ülkeyi ele geçirmeye çalışan bir örgüt var. 
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Pensilvanya’da temelleri atılan ‘çatı devlete’ benzemez. 

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Fatih Altaylı - Habertürk

Operasyon karanameyle başladı

DÜN sabaha karşı başlayan "Cemaat operasyonu" için "Cemaat nasıl oldu da önceden haber aldı" tartışmaları yapılıyor. Cemaat'in önceden haber almasına gerek yok, 6 gün önce biraz etrafa bakan, meselelerin gelişimini izleyen herkes, Cemaat'e yönelik...

Yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Fehmi Koru - Habertürk

Keşke bunlar yaşanmasaydı...

Sabaha karşı evlerinden toplandılar... Yakın geçmişte, farklı kesimlerden kişileri yine böyle erken saatlerde evlerinden toplamalarına alıştığımız polis şefleri, bu defa, yakınlarda aynı görevlere atanmış meslektaşları tarafından kendileri gözaltına alındılar...

Gerçekten de üzücü bir durum bu.

İşin bu noktaya varacağı belliydi oysa: Haklarında en hafifi ‘yasal olmayan yollarla telefonları dinlemek’ ve en ağırı da ‘örgüt haline dönüşüp hükümeti darbe yoluyla devirmek’ türü iddiaların dillendirildiği devlet görevlileri bunlar... Bulundukları konumu bağlılık duydukları örgüt adına istismar ettikleri, başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar partisinin yetkili ağızları tarafından sürekli tekrarlanıyordu zaten...

Yazının tamamı için tıklayın

 

Umur Talu - Habertürk

Polis devletinde iç savaş

Polis, polisin “inine” girdi!

Oysa polis polisin eleştirilmesine tahammül edemezdi.

Şimdi polisler polisleri “darbecilik, paralel yapı, casusluk, sahte delil” vesaireden gözaltına alıp evlerinde arama yapıyor; arkadan kelepçe takıyor, başkalarına da arkadan kelepçe takmış bileklere.

Ben polisin (ve savcıların) polislere (ve savcılara) yaptıkları tüm suçlamaları ciddiye alıyorum.

Ama bu karşılıklı.

O polislerin ve o savcıların iktidar mensuplarına suçlamalarını da ciddiye almamamız için bir neden yok ki!

Darbecinin darbeci olması bile; hilecinin hileci, tamahkârın tamahkâr olması gerçeğini değiştirmiyor.

Tamahkârın günahkârlığının da “başkalarının hayatıyla kolayca oynayanlar”ı masum kılmaması gibi.

O yüzden…

Ortada sadece (iddialara göre) 1 adet suç örgütü yok…

O vakit 11 yıllık bir suç ortaklığı da mevcut olmalı!

Yazının tamamı için tıklayın

Doğu Perinçek- Aydınlık

Yedi yıl önce, yedi ay sonra

Hrant Dink suikastinin tarihi 19 Ocak 2007. İşçi Partisi hemen bir Araştırma Komisyonu kurdu. İlk bulguları 31 Ocak 2007 günü basın toplantısı yaparak açıkladık. Yedi yıl sonra o bulgular keşfedildi. Ama eksikler var. O suikasti tezgâhlayan kadronun polis şefleri yedi yıl sonra gözaltına alındılar. Ancak bir de tepedeki BOP ricali var. 31 Ocak 2007 günlü basın toplantısı açıklamasını veriyoruz. Peki yedi yıl sonra ne olacak? O tertibin tepesindekilerin saltanatları sorgulanmayacak mı? O da kaçınılmaz.

31 Ocak 2007 İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:

Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Fethullah sicilli Ramazan Akyürek'in Hrant Dink suikastindeki rolü ABD ve MOSSAD'ı ele veriyor

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek bugün (31 Ocak 2007) İşçi Partisi İstanbul İl Merkezi'nde bir basın toplantısı yaptı. Perinçek'in açıklaması şöyle:

İşçi Partisi, Hrant Dink suikastini aydınlatmak üzere bir araştırma komisyonu kurmuştur. Saptadığımız olguların bir bölümünü kamuoyunun bilgisine sunuyoruz:

Yazının tamamı için tıklayın

 

Mustafa Mutlu- Aydınlık

İki yumurta!

Polis dün Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen meslektaşlarının evine baskın yaptı. Tıpkı onların bundan beş altı yıl önce bazı yurtseverlerin evine yaptığı gibi...

Sonra da çok sayıda polis gözaltına alındı. Yine onların gazetecileri, siyasetçileri, askerleri, hukukçuları gözaltına aldığı gibi...

Peki; suçları ne bu polislerin?

Fethullah Gülen cemaatine hizmet etmek ve casusluk yapmak!

Devlet içinde devlet kurmaya çalışmak...

Ve en önemlisi bunun için "silahlı güç" oluşturmak veya silah kullanmak!

Zaten operasyon da bu yüzden "polis"ten başlatılıyor...

Çünkü var olduğunu kimsenin yadsıyamayacağı örgütü, "silah"lı hale getiren en önemli kanıt, bu polisler!

Yazının tamamı için tıklayın

 

Sabahattin Önkibar - Aydınlık

Operasyon sırası onlarda!

Tayyip Erdoğan'ın ama 17 Aralık intikamı ama gündem değiştirme ama ulusalcı ve milliyetçi oylara göz kırpma adına ne olursa olsun yaptığı F tipi operasyonu destekliyorum.

Niye mi?

Devlete sızan emperyal ve alçak bir örgütün tasfiyesi adına!

Evet her şerden bir hayır doğar misali AKP şerrinden F Tipi örgütün tasfiyesi hayrı doğsun istiyorum.

Başkentteki fısıltılara göre bu operasyon seçimlere kadar sürecek ve bazı yargı mensupları ile bürokratlar, gazeteciler, işadamları ve TSK mensupları tutuklanacaklar.

Dahası, açılacak örgüt davası ile pek çoklarının devletle ilişkisi kesilecek ve cemaatin finans kaynakları kurutulacak.

Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aday yapılması sonrasında küresel irade tarafından üstünün çizildiğini düşünerek emperyalizmin tabancası olan F tipi örgüte karşı harekete geçti ki bu konuyu seçim sürecinde alanlarda yine kullanacaktır.

Yazının tamamı için tıklayın

 

Mehmet Ali Güller- Aydınlık

F Tipi'ne operasyonun anlamı

Erdoğan'ın işaretini verdiği "paralel yapı"ya yönelik operasyon dün sabah başladı. Olayı, kumpas savcısının kumpas polislerine operasyonu olarak niteleyebiliriz. Kumpasçıların tamamı hesap verinceye kadar da bu tür operasyonları destekleyeceğiz.

Peki, kumpasın savcısı, kumpasın polislerine neden operasyon yaptı? Yanıt, kumpasçıların tamamının hesap verebilmesi için sürdürülecek mücadelede pusula olacaktır. O nedenle yanıtı bulmaya çalışalım.

ABD zayıfladı, taşeronları savruldu

Bize göre kumpasçıların birbirine düşmesinin 3 temel nedeni var:

1) Kumpasçıların bağlı olduğu merkez, yani ABD güç erozyonuna uğradı. Merkez zayıflayınca, uydular yörüngeden savrulma eğilimi gösterdi, çarpıştı...

ABD zayıfladıkça, hâkim sınıflar arasındaki çelişmeler derinleşti ve devlet aygıtı içindeki güç mücadelesi eksenli bir çarpışma başladı. Bu aynı zamanda Gladyo'nun merkezinde de çatlaklar yarattı. CIA Başkanı'na "gönül ilişkisi" üzerinden görev bıraktırıldı, geri çekilmeye itiraz eden generaller görevden alındı, Pentagon ile Dışişleri arasındaki çelişmeler derinleşti vs.

Yazının tamamı için tıklayın

 

Ahmet Sağırlı - Türkiye

O savcının tweetleri aslında kimi hedef almış oluyor

-Vay be, emniyette ne biçim yapılanmışlar, hükümete kafa tutacak hâle gelmişler.

Böyle bir algıdan sonra polis tayin ve nakillerine, görevden almalara.. paralel medya olarak özel bir önem verdiğiniz zaman, bu haberlerle yatıp kalktığınız zaman, 10 haberden dördünü HSYK, Yargıtay ve Polise ayırdığınız zaman ne yapmış olursunuz?

O insanlara destek olmuş sayılmazsınız. Bir yanlışı, varsa bir adaletsizliği duyurmuş sayılmazsınız. Siz o işe o şekilde el attığınız zaman kamuoyunda mağduriyet algısı oluşmaz. Bu adamlar bu adamlara bu kadar sahip çıktıklarına ve bunlarla yatıp kalktıklarına göre demek ki iç içeler ve aynı halkaya dahiller algısı oluşur. Oluştu da zaten. Bu halkanın hedefi korkutuyor insanları.. Sivil toplum örgütü poliste yargıda niye yapılansın?

Yazının tamamı için tıklayın

 

Melih Altınok - Türkiye

Köşk’e çıkan yolun paraleli başka yere varıyor

Türkiye gündemi, dün gece bazı polislere yönelik başlatılan operasyonla Gazze ekseninden paralel yapıyla mücadeleye doğru kaydı.Operasyonların gece yarısı yapılması, hedefteki grubun “sahur vakti geldiler” ajitasyonlarına neden oldu. Ancak savcılık kaynaklarından yapılan açıklamaya göre bu ivediliğin nedeni, kimi savcı ve polislerin operasyonu şüpheli meslektaşlarına bildirmeleriydi. Zaten pazartesi akşam saatlerinden itibaren de sosyal medyada ve bazı internet sitelerinde operasyona dair ön alma “haberlerine” hep birlikte şahit olduk.

Aslında gelişmeyle ilgili olarak buraya kadarki girizgâhımız bile, söz konusu operasyonun hayatiliği hakkında fikir vermeye yetiyor değil mi?

Yargının kamu görevlilerine yönelik başlattığı bir soruşturma, yine kamu görevlisi olan kişilerce engellenmeye çalışılıyor. Resmî birimlerce yasa dışı dinlenmiş olmalı ki, ülkenin İçişleri Bakanı ile İstanbul Valisi arasında geçtiği iddia edilen bir konuşma, sanki olağanüstü bir diyalogmuş gibi anında ortalığa saçılıyor. 

Yazının tamamı için tıklayın

 

Hayko Bağdat- Taraf

Devlet kararı: Operasyon

Pazartesiyi salıya bağlayan gece tüm televizyonlar “son dakika” gelişmesini duyurmaya başladı: “İstanbul merkezli operasyonlarda 200’e yakın adres arandı. Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yasadışı dinleme yapmak ve sahtecilik suçlarına karıştıkları öne sürülen 70’e yakın polis gözaltında.”

Sanırım Erdoğan’ın Gülen Cemaati’ne karşı çeşitli vesilelerle “inlerine gireceğiz” dediği büyük operasyon başlamış durumda.

Şimdi soru sorma hakkımız var.

• Devlet, kendi içindeki çetelerden arınıyor diye sevinelim mi?

• Suça karışmış, vatandaşın canına, malına kastetmiş kamu görevlilerinin yakasına yapışıyorsunuz öyle mi?

• Bu büyük “temizlik” harekâtı ile Roboski’de çoluk çocuğa bomba yağdırmış katilleri ortaya çıkaracak mısınız?

• Sekiz yıldır bir bekçinin bile sorumlu tutulmadığı, devletin tüm birimleriyle cinayetin etrafında dolaştığı Hrant Dink davasını aydınlatacak mısınız?

Yazının tamamı için tıklayın