Yırtık, kullanılmış veya hiç giyilmemiş olabilen giysiler, günün sekiz dokuz saatini giysi yığınlarının içinde geçiren bu kadınlar tarafından sınıflandırılır. Ve renklerine göre ayrılan kıyafetler, ipliğe dönüştürülür. Ama bu, kalitesiz bir ipliktir. Ondan dokunan kumaş da kalitesizdir. Ve bu kalitesiz kumaşla, çoğunlukla ancak kasırga veya deprem gibi doğal afetlerde dağıtılan battaniyelerden yapılır. Atık giysi dağlarını eritmek için, kuşkusuz bu da iyidir. 2010’larda zirve yaptığında, geri dönüştürülmüş kıyafetlerden üretilen battaniyeler, yardım battaniyesi pazarının yüzde 90’ına erişmişti. Ve afetler için değilse, yoksullar için ucuz battaniye olarak satılıyordu. Geri dönüşüm tamamlanıyor ve kıyafetler, onları üreten işçilere, ucuz battaniye olarak geri dönüyordu.
Afet battaniyesi veya değil, ama atık giysi dağlarından bu şekilde kurtulmak, yine de hikâyeyi ‘sürdürülebilir’ bir sonla bitirebilirdi. Oysa, devamı vardı. İlerleyen yıllarda Çin’in afet battaniyelerini daha ucuza üretmeye başlamasıyla, geri dönüştürülmüş battaniyeler devre dışı kaldı. Bunun için Çin’i suçlamak kolaydır. Ki bu, mağazalarına geri alım kutusu koymayan markaları suçlamakla eşdeğerdir.
Akla, Robert Owen’ın ütopik sosyalist köyü New Lanark gelir. Baştan yarattığı köyü ve köydeki fabrikasını sosyalist bir anlayışla kuran, üretilen artı değerin önemli bir kısmını işçilere ve işçilerin sağlık, eğitim ve konut gibi ihtiyaçlarına harcayan Owen’ın New Lanark’ının tek başına ne kadar yaşama şansı vardıysa, moda endüstrisinin yarattığı atık krizine, yine endüstri içi çözüm önerilerinin de o kadar şansı var gibi görünür!
New Lanark, Ütopik Sosyalist Köy