21 Eylül 2013

Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi

Okulların açıldığı bu günlerde, gündemden düşmüş gibi görünen bir konuyu yeniden ele almak istiyorum

 

Okulların açıldığı bu günlerde,  gündemden düşmüş gibi görünen bir konuyu yeniden ele almak istiyorum.  Önümde lise 9, 10, 11 ve 12. sınıflar için hazırlanmış, 1 saatlik ders süresine karşın hepsi epeyce kapsamlı olarak hazırlanmış görünen, din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitapları duruyor. 12 Eylül Cuntasının anayasal bir zorunluluk haline getirdiği ve o gün bugündür, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Danıştay kararlarına rağmen sapasağlam ayakta duran bu  9 yıllık dersin son 4 yılında neler öğretiliyor öğrencilere birlikte bakalım.

Önce, ana başlıklarıyla süreci anımsayalım isterseniz.

Bir devlet okulunda okuyan kızının zorunlu din derslerinden muaf tutulmasını isteyerek Milli Eğitime başvuran Hasan Zengin adlı yurttaş, bu başvurusunun reddedilmesi üzerine  konuyu AİHM’e taşımış ve mahkeme 2007 yılında verdiği kararla TC ‘ yi bu uygulama konusunda mahkum etmişti. Mahkeme, ders içeriği düzenlenirken anne babanın dinsel inançlarının dikkate alınmamasını, dersi almak istemeyenlerin, inanç ve kanaatlerini açıklamak zorunda kalmayacak bir şekilde düzenleme yapılmasını gerekçe göstererek mahkumiyete karar vermişti. Bu kararın hemen ertesinde Danıştay da, Alevi yurttaşların başvurularını değerlendirirken, dersi içerik yönünden incelemiş ve, bu derslerin amacının “dinler hakkında  yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek” olması gerektiğini vurgulayarak, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin çoğulculuk anlayışı içerisinde, nesnel ve rasyonel bir şekilde verilmediği sonucuna ulaşmış ve dileyen öğrencilerin bu dersten muaf tutulması gerektiğine karar vermişti.

Mahkumiyetin yol açtığı bu tartışma ortamında hükümet, zorunlu din dersinin içeriğinin düzenlendiğini ve mahkumiyete neden olan durumun değiştiğini söyleyerek uygulamayı savunmuş ve dersin devam ettirilmesi kararını vermişti. Hükümete göre, müfredat 2007 yılında tamamen değiştirilmiş, zorunlu olarak okutulan ders bir kültür dersi olacak şekilde düzenlenmiş ve sadece İslamiyet değil bütün din ve mezhepler hakkında bilgi veren bir içerikle donatılmıştı. Durum bu noktaya gelince, Türkiye’nin sürekli değişen gündeminde konuyla ilgili tartışmalar bir süre devam ettikten sonra yavaşça etkisini kaybetti ve aslında her şey olduğu gibi kalmaya devam etti.  En son bu yaz, yeni  anayasa uzlaşma komisyon tartışmalarında gündeme geldi, zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılıp seçmeli ders haline getirilmesi. Fakat,  AKP ve MHP var olan durumun devamında ısrarcı olunca, öneri üzerinde bir uzlaşma sağlanamamış oldu.

Böylece 12 yıllık temel eğitimin 9 yılında haftada bir saat olmak üzere zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi herkes için zorunlu olmaya devam ediyor. (Sadece gayrimüslim  vatandaşlar belirtmeleri halinde dersten muaf olabiliyorlar) 

Peki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi neden bir sorun?

Zorunlu olması, içeriği ve süresi nedeniyle. Yaşadığımız kültürel coğrafyada çocuklarımız din kültürü bilgilerini bir dersle okulda almalarına karşı değilim, hatta İslamiyetin diğer dinlere göre biraz daha ayrıntılı olarak verilmesini de anlayabilirim, ama bu ders gerçekten bir “Din Kültürü” olmalıdır. Bütün dinlere ve inanma biçimlerine eşit mesafeden bakabilmelidir. Böyle bir dersin bütün öğrenciler tarafından alınmasının bir sakıncası olmadığı gibi son derece yararlı olabileceğini de düşünüyorum. (Bu arada dersin adındaki “ahlak bilgisi” bölümüyle ilgili yorum yapma gereği bile duymuyorum, bana öyle geliyor ki, bu biraz, 12 Eylül’cülerin  zorunlu din dersi koyma utançlarını hafifletmek için yaptıkları bir eklenti.)

Ama durum böyle değil.

1982 darbe Anayasa’sının bir dayatma olarak koyduğu ders, belli bir inanışın, o inanışın ibadet biçimlerinin ve değerlerinin bütün öğrencilere verilmesini hedefleyen üstelik inanma ve ibadet konusunda çeşitli telkinler içermektedir. Diyelim ki dindar bir Alevisiniz ve çocuğunuz zorunlu olarak gönderdiğiniz okulda, zorunlu olarak sizin inançlarınıza uymayan bir din eğitimi almaya zorlanıyor, çocuğunuza dinsel telkinler yapılıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Aynı şekilde  inançsız biriyseniz de, çocuğunuzun 9 yıl boyunca İslami telkinler almasını,  bunlardan sınava girmesini vb istemezsiniz. Bu durum çocuğun aileden ve okuldan aldığı değerler konusunda çatışma yaşayacağı anlamına gelmektedir.

Dersin içeriğine bakınca, ki Milli Eğitim 2007 yılında yayınlanan yeni müfredatla dersin içeriğinin bir “din kültürü” dersi olarak düzenlendiğinı ve böylece mahkumiyetlere neden olan durumun zaten ortadan kalktığını söylemektedir.

Bakalım öyle mi?

4 yıllık lise dönemi için müfredatta  7 ana öğrenme alanı saptamıştır.
Bunlar, “ İnanç, İbadet, Hz. Muhammet, Vahiy ve Akıl, Ahlak ve Değerler, Din ve Laiklik, Din, Kültür ve Medeniyet” olarak saptanmış.  Bu öğrenme alanları 4 yıl boyunca içeriği farklılaştırılarak sürdürülmektedir. Ders kitaplarını inceleyip bu öğrenme alanlarında işlenecek konulara bakıldığında, yeni müfredatın MEB’in iddia ettiği özellikleri taşımadığı açıktır. Örn en çok üzerinde durulan ve milyonlarca Alevi inancına sahip yurttaşı rencide eden, bu inancın yok sayılması durumu, müfredatta aynen devam etmektedir. Aleviliğin adı ancak ortaöğretim müfredatının12. sınıfında, “İslam Düşüncesinde Tasavvufi Yorumlar” ünitesinde geçmektedir. Müfredatta yer alan 28 üniteden, yalnızca dördünde farklı inançlara yer verilmektedir, Yalnızca 12. sınıf derslerinin son ünitesi olan “Yaşayan Dinler ve Benzer Özellikleri”nde, çoğulcu bir yaklaşımın varlığı gözlemlenmektedir. İçeriğe bir bütün olarak bakıldığında, ders  müfredatının, nesnellik, çoğulculuk ve eleştirellik kriterlerini karşılamaktan da çok uzak olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Gelelim süresine, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi, ilkokul 4. Sınıfta haftada 2 saat olarak başlar,  ortaokul da 4 yıl olarak yine 2 saat olarak sürer ve lisenin dört yılında haftada 1 saat olarak tam 9 yıl boyunca devam eder. Bu, 504 saatlik bir ders anlamına gelmektedir. Anayasanın ilgili 24. Maddesi “Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.” derken “bütün yıllarda” dememektedir aslında. Lise yılları boyunca öğrencinin mesleki yönelimine göre aldığı dersler lise 1 den itibaren farklılaşsa da din dersi her yıl varlığını sürdürmektedir. Bir çok temel kültür dersi, öğrencilerin alan tercihleri nedeniyle giderek fiilen uygulamadan kalkarken din dersinin dokunulmazlığı sürmektedir.

Sonuç olarak, daha çok gündemde olacağı ve tartışılacağı kesin olan zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, ilk ve orta öğretimin 9 yılının değişmezi olarak yerinde durmaya devam ediyor.
Bunun değişmesi olasılığının şimdilik ufukta bile görünmediğini de söylemek mümkün.

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti