06 Mayıs 2017

“Gatakulli” yoktu, al sana şimdi “Katakulli”

Ergenekon ve Balyoz’dan tutuklu yüzlerce insan arasında pek çok hasta var; cezaevi yönetimi hasta olanların hastaneye gönderilmesini yasaklıyor

Serdar Öztürk, üsteğmen, o tarihlerde Ergenekon’dan tutuklu. Uyku apnesi var. Doktorların görüşüne göre, “tehlikeli, ilerde telafisi mümkün olmayan durumlara sebebiyet verebilir”. Buna rağmen, tahliye edilmiyor.

Taylan Çakır, Deniz Kurmay Albay, o tarihlerde Balyoz’dan tutuklu. Uyku apnesi var. Doktorların görüşüne göre, “tehlikeli, ilerde telafisi mümkün olmayan durumlara sebebiyet verebilir”. Buna rağmen, tahliye edilmiyor.

Ömer Faruk Kavurmacı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı. FETÖ’den tutuklu. Uyku apnesi var. Doktorların verdiği rapora göre, “tehlikeli, ilerde telafisi mümkün olmayan durumlara sebebiyet verebilir”. Tahliye ediliyor.

Bu tahliye ile birlikte kamu vicdanı ayağa kalkıyor. O kadar ki, troller bile “böyle şey olmaz” diyerek, isyan bayrağını çekiyor. Ne kadarı danışıklı dövüş bilinmez ama, ağır eleştiri bombardımanı ile.

 

Başka örnekler var

 

Sonradan kumpas olduğu kanıtlanan Ergenekon ve Balyoz’dan tutuklu yüzlerce insan arasında pek çok hasta var.

Cezaevi yönetimi hasta olanların hastaneye gönderilmesini yasaklıyor.

Aralarında ağır hasta olanlar var.

Kuddusi Okkır kanser, tahliye edilmiyor, cezaevinde hayatını kaybediyor.

Cem Çakmak, tuğgeneral, ağır hasta ve çok ilerlemiş, tahliye edilmiyor.

Kerim Uça, Deniz Kurmay Albay, beyin ameliyatı geçiriyor, tahliye edilmiyor.

Mehmet Göleli, albay, ağır hasta. tahliye edilmiyor.

Mehmet Haberal, dünya çapında profesör, hastaneden çıkartılıyor, cezaevine konuyor.

Fatih Hilmioğlu, profesör rektör, Ergenekon’dan tutuklu, kanser, aylarca çekiyor, tahliye edilmiyor.

Tuncay Özkan, gazeteci, Ergenekon’dan tutuklu. Silivri Dispanseri “kan değerlerinin hastanede analizi gerekir” diyor, cezaevi yönetimi, bir anlamda Adalet Bakanlığı hastaneye gitmesine izin vermiyor. Özkan yıllardır tedavi görüyor.

Asker ya da sivil, Ergenekon ve Balyoz tutuklularına hastane yasak.

 

Ra ra rapooor

 

Ama, şimdi “Kavurmacı Damat” hastaneye gönderiliyor, rapor alıyor ve tahliye ediliyor. Rapora gelince:

-“Kavurmacı Damat” raporu özel bir hastaneden alıyor.

-Oysa raporun Adli Tıp’tan alınması gerekir.

-Adalet Bakanlığı kural ve yasal olarak, tahliyelerde özel hastane raporlarını kabul etmiyor. Ama, “Kavurmacı Damat” şıkıdım şıkıdım tahliye ediliyor, Adalet Bakanlığı buna izin veriyor.

Kaldı ki, yukarıda benim bulabildiğim somut örnekler var, uyku apnesi gerekçesiyle tahliye edilmeyen tutuklular var, onlar tahliye edilmiyor, buna karşılık “Kavurmacı Damat” tahliye ediliyor.

Referandumda “hayır” oyu kullanan değil yüzde 49, “evet” oyu veren yüzde 51’in de yarısının vicdanı

kanıyor. Hatta, bazı AKP milletvekilleri attıkları tweetlerle tahliyeyi alaycı dille protesto ediyor.

O taraftan yükselen dozu ağır sesler bunun göstergesi.

Dün TV’lerde herkes aynı soruyu soruyor:

-“Kavurmacı Damat” bu raporu nasıl alıyor?

-Yasanın açık hükmüne rağmen, bu raporu Adalet Bakanlığı nasıl kabul ediyor?

-“Kavurmacı Damadın” tahliyesine kimler karar veriyor?

-Tahliye etmeselerdi, o yargıç ya da yargıçlar görevlerinden mi alınacaktı?

Şu geldiğimiz sefalete bakın!..

Kim inanır “bağımsız yargıya” bundan sonra?

Ve bundan sonra insanların işi yargıya düştüğünde, kendisini “adalet” açısından nasıl güvence altında görür?

 

Ya diğer hastalar

 

“Kavurmacı Damat” tahliye edilirken, hapishanelerde durum ne?

“İnsan Hakları Derneği Hapishaneler Komisyonu” tarafından hazırlanan bir rapor var. Ona göre, “323’ü ağır olmak üzere, hapishanelerde 905 hasta var”. (5 Mayıs 2017 Cumhuriyet, s.6).

Ve onlara tedavi olanağı sağlanmıyor, hastanelere gitmelerine izin verilmiyor. Eskiden olduğu gibi.

“Kavurmacı Damat” tahliye edilince, yetkililere sorular yağmur gibi. Bütün yanıtlar sade suya tirit, böyle zamanlarda hep olduğu gibi, Başbakan Binali Yıldırım da dün aynı yolu izliyor, “yargı kararıymış da, onlar yargıya teslim edermiş de, gerisini yargı bilirmiş de”  gibi, “yersen” türünde yanıtlar.

Madem yargı biliyor, birilerinin tahliyelerine kızdıklarında, tahliye kararı veren savcı ve yargıçlar aynı gün görevlerinden neden alınıyor?

Kamu vicdanının bu ölçüde yaralanması karşısında, bu tahliyeye neden hiç biri itiraz etmiyor?

Hapisteki hastalara karşı bu kadar duyarlı iseler, 323’ü ağır hastanın neden bir teki bile hastaneye gönderilmiyor?

Bu sefer mızrak çuvala sığmıyor. Her şey sırıtıyor.

 

FETÖ’nün çağrısı

 

Askerlerin tedavi gördüğü yer “GATA”, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, adı şimdi “Sultan Abdülhamit Eğitim ve Araştırma Hastanesi” olarak değiştirilen hastane.

Ergenekon ve Balyoz kumpasları sürecinde bir, iki kişi GATA’ya gidecek gibi oluyor, FETÖ ve takımı olaya derhal el koyuyor, kendi ürettikleri kavramlarla:

“Bunlar Gatakulliye gidiyor”.

Yani, hastaneye gidenler hasta değil, GATA’da katakulli ile hapisten kurtulmaya çalışıyorlar, nağmesi.

Utanmazlığın dik alası.

“Gatakulli” lafıyla birlikte, ölümcül hasta olan tutuklulara hastane kapısı iyice kapanıyor.

Gatakulli değil, “katakullinin” alasını yaşıyoruz şimdi hep birlikte.

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim yasağı 1 Mayıs yasağı değil!..

31 Mart seçimlerini genel olarak kaybetmenin hazımsızlığı var, derin yoksulluk ve ekonomik krizin hırçınlığı var, İktidarın sallandığı korkusu var...

"Hava kurşun gibi ağır", "demokratik ve sivil anayasa" mı!..

Sıkıyönetim ve OHAL'i andıran türde, 1 Mayıs'ın bir gün öncesinden her yer polis kaynarken... Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmazken... Bir de demezler mi: "Demokratik ve sivil anayasa yapacağız!.."

“Yeni Anayasa” tam da bu hafta, öyle mi?

“Demagoji?” Türk Dil Kurumu’na göre “laf cambazlığı” demek. İlgisiz konuları birbiriyle bağdaştırmak, sapla samanı karıştırmak anlamında