21 Temmuz 2017

“Big Brother” taksiye bindi, evlere doğru yola çıkıyor

Taksilerde, minibüslerde, otobüslerde, kim, kiminle, ne konuştu, bundan böyle hepsi kayıt altına alınıyor

Elde bir örnek var, Giresun. İkinci örnek İstanbul. Giresun’daki karar tarihi 24 Mart 2017. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin aldığı karar yeni.

Önce Ankara’ya gitmek gerekiyor, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 16 Şubat 2017 tarih ve 35662 sayılı genelgesine:

“Başta terör olayları olmak üzere, meydana gelen adli olayların araştırılması, delillere ve faillerine ilişkin bilgilere hızla ulaşılması ve nihai olarak suçların aydınlatılabilmesi amacıyla şehir içi yolcu taşımacılığında kullanılan taksi, minibüs ve otobüs cinsi taşıtlarda en az yedi gün süreyle kayıt yapabilen, ön dış ve iç kamera ile kayıt cihazlarının bulundurulması ve aktif halde tutulması...”

Yani, bütün bu taşıtlara kamera yerleştiriliyor:

Bu taşıtlara binen yolcuların ses ve görüntüleri kayda alınıyor, istendiğinde savcıya ya da polise verilmek üzere.

Taksilerde, minibüslerde, otobüslerde, kim, kiminle, ne konuştu, bundan böyle hepsi kayıt altına alınıyor.

Korkunç bir kıskaç. Hiç kimse, bundan böyle arabada telefonuyla ya da arabadaki arkadaşıyla istediği gibi konuşamayacak, çünkü her şey denetim altında.

Giresun Valiliği bir adım daha ileriye gidiyor.

Taksi, otobüs ve minibüslerle yetinmiyor, bunlara okul servis araçlarıyla personel servis araçlarını da dahil ediyor.

Giresun’da bütün bu araçlara kayıt cihazlarının takılması için 1 Eylül 2017 tarihine kadar süre veriliyor. Takmayan araç, trafikten men ediliyor, para cezası da cabası.

 

İstanbul’un acelesi var

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise, “herkesi dinleme ve izleme” projesine, hemen “inandırıcı” (!) bir isim bularak, yaratıcılığını gösteriyor, hepimiz safız ya, “Güvenli Taksi Projesi”.

İstanbul’un acelesi var, Giresun gibi Eylül’e kadar beklemiyor, hemen gelecek hafta tüm taksilere ücretsiz güvenlik kamerası takacağını açıklıyor.

 

Taksiciler Odası'nı ziyaret

 

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bu kararını bildirmek ve ayrıntılarını anlatmak üzere, Emniyet Genel Müdür Yardımcılarından biri Taksiciler Esnaf Odasını ziyaret ediyor:

“Sistemde öncelikle sürücüler ve yolcuların can güvenliğini ve trafik güvenliğini sağlamak, suçu önleme açısından caydırıcılığı etkin kılmak amacıyla taksilere kamera takılması kararı alınmıştır”.

Ne kadar masum bir gerekçe.

Arabalara ayrıca “panik butonlar” yerleştiriliyor, basıldığında alarm merkezinden izleniyor ve duruma göre, o taksiye acil yardım geliyor.

Gördüğünüz gibi, devletimiz hepimizi düşünüyor, hepimizin can ve mal güvenliği için, hepimizi izlemeye alıyor, aldığımız nefesi dinliyor.

Dünyada demokrasinin (d’si) olan herhangi bir ülkede böyle bir önlem var mı, bilen varsa, beri gelsin.

Ruhu şad olsun Çetin Altan’ın, onun romanı gibi, tam anlamıyla “Büyük Gözaltı”.

 

İBB açıklaması

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi kararında ayrıntıya iniyor:

“Son bir haftaya ait kamera kayıtları, hiç kimsenin ulaşamayacağı şekilde, İTaksi cihazında şifrelenmiş halde tutulur ve Taksi Yönetim Merkezine iletilir. Kayıtlar sadece kaza ve güvenlik soruşturmalarında kullanılmak üzere, talep edildiğinde güvenlik birimlerine iletilir”.

Kaza belki tamam da, şu “güvenlik soruşturması” hangi kapıya çıkıyor, orası açık. “Güvenlik soruşturması” adı altında, taksilerdeki bütün kayıtlar doğru “Büyük Gözaltı Merkezine”.

 

30 ilde uygulama

 

Emniyet Genel Müdürlüğü Şubat ayında bu uygulamanın “otuz ilde başlayacağını” bildiriyor.

Hangi otuz il, onu dün araştırıyorum ama, o bilgiye ulaşamıyorum. Muhtemelen büyük iller başta  olmalı.

Otuz il dediğinizde ve illerin büyük iller olacağını düşündüğünüzde, seksen milyonluk ülkede, yaklaşık altmış milyon insanı dinlemek üzere hazırlanmış bir proje.

 

İlgezdi Meclis’e getirdi

 

CHP İstanbul milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi önceki gün ve dün verdiği soru önergeleriyle konuyu Meclis’e taşıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya verdiği soru önergesinde “özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini” belirten İlgezdi, “insanlarının ses kaydının rıza alınmadan kayıt altına alınmasının anayasa açısından kabul edilemez olduğunu” vurguluyor.

Daha sonra sorularını sıralıyor:

1-İncelenen kayıt olmuş mudur? İncelenen kayıt sonucunda yakalanan şüpheli var mıdır?

2-İncelenen görüntüler ne kadar süre ile ve nerede muhafaza edilecektir?

3-Kayıt altına alınan ses ve görüntülerin silinmesi işlemi yargıç teminatı altında yapılacak mıdır? Yapılmayacaksa, kayıtların tamamen imha edilip edilmediğine ilişkin kaygı ve şüpheler nasıl giderilecektir?

4-Bu kayıtların yasa dışı elde edilmesi ve kullanılması halinde doğacak zararlar nasıl karşılanacaktır?

5-Kayıt cihazları alımı için ihaleye çıkılmış mıdır? Bir cihazın fiyatı ne kadardır?

Ve İlgezdi’nin geleceğe dönük, can alıcı sorusu:

“Toplu taşıma araçları dışında, resmi kurumlara, iş yerlerine, lokantalara, market, kafe, tiyatro, sinema ve hatta evlere kamera ve ses kayıt cihazları yerleştirmeyi düşünüyor musunuz?”

Yerinde sorular.

 

Danıştay’a dava

 

Olay olağanüstü ciddi, bundan sonra ifade özgürlüğünü hiç kimse istediği gibi kullanamayacağı gibi, özel hayatın gizliliği de sizlere ömür.

Bunu dikkate alan İstanbul Barosu Emniyet Genel Müdürlüğü’nün taksilerde ses ve görüntü kaydının yapılımasını zorunlu kılan genelgesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Ankara 17. İdare Mahkemesine başvurmuş bulunuyor.

Anayasaya ve yasalara aykırılık gerekçesiyle.

Benzer başvuruyu İlgezdi’nin de yapacağı belirtiliyor.

Hepimizi dinleyen “Big Brother” (Büyük Birader) şu anda taksiye, otobüse, minibüse binmiş, evlerimize doğru yola çıkmış bulunuyor.

Günün birinde bir de bakmışız ki, “Big Brother” kayıt cihazlarının evlere konulmasını zorunlu kılıyor. Peki, nereye? Benim önerim var:

Yatak odalarına ve tuvaletlere.

Yazarın Diğer Yazıları

Anayasa, milli irade, hukuk artık hepsi “Gonzales!”

Ajanlık suçlamasının ucu açık, buna paralel, o yasanın bugünlerde getirilmesinin başka bir anlamı var: “Muhalif sesleri daha çok kesmek, toplumu daha çok baskı altına almak, daha çok korkutmaya çalışmak, daha da otoriterleşmek”

Apo istedi, DEM yapmadı, Erdoğan bir övgü hazinesi!..

Erdoğan Bahçeli’nin önerisini destekliyor, dolayısıyla Apo’nun önce DEM, sonra Kandil ile fiili diyaloğunu onaylıyor. Öyle ya, terörü sonlandırmaya katkı verecekse, Apo Kandil ile diyaloğa girmeden nasıl çözecek?..

Kandil önce Apo’yu mu dinler, yoksa Amerika’yı mı?

Apo gelecek, DEM Grubunda konuşacak, PKK’ya “silah bırak” diyecek, PKK ve YPG de silah bırakacak!.. Meclis’e gelip konuşması gibi, hiçbir politika ile örtüşmeyen öneri bir yana...

"
"