23 Aralık 2015

Beş yılda 864 bin kişi göç etti

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yirmi üç ilin nüfusu 14,2 milyon kişi ile Türkiye nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturuyor

 

2007, Bakanlar Kurulu Güneydoğu’da toplanıyor, bölge milletvekilleri, bürokratlar, cem-i cümle medya ala ile vala ile herkes orada. Başbakan Erdoğan muzaffer  bir eda ile  “Güneydoğu Kalkınma Paketini” açıklanıyor.

Tarih böyle bir paketi yazmıyor, her ne kadar, 70’lerden bu yana yirmi ikinci paket olsa bile. Kürsüdeki söz malum:

“Bu paketle Doğu ve Güneydoğu’nun kaderi değişecek, teröre kaynaklık eden sosyoekonomik yapı iyileşecek, bölgeler arası gelişmişlik farkları giderilecek”.

Yaşasın!.. Şak, şak, şak, alkışlamayan namerttir.

 

Gerçekler farklı

 

O güven veren nutuktan sonra, inanmayan kafirdir, sekiz yıl sonra, Eylül 2015’te CHP’nin geçen dönem sıra dışı milletvekillerinden Umut Oran Doğu ve Güneydoğu’da kapsamlı bir çalışma yürütüyor. İşte, Oran’ın çalışmasından günümüz gerçekleri:

-Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yirmi üç ilin nüfusu 14,2 milyon kişi ile Türkiye nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturuyor.

 

Yüzde on pay

 

Salt ekonomik nedenle bu iller son beş yılda 864 bin kişi dolayında “net göç” veriyor. Kars, Ardahan, Ağrı, Muş göç hızı en yüksek illerin başında geliyor.

-2002-2015 arasında Türkiye genelinde toplam 312 milyar liralık kamu yatırım tahsisinde Doğu-Güneydoğu’daki yirmi üç il 33 milyarla yüzde on pay alabiliyor.

Tahsislerin büyük bölümü bölge insanına iş yaratmayan, daha çok ülkenin elektrik ihtiyacını karşılama amacına dönük enerji yatırımları.

-2003-2014 döneminde 3,1 trilyon liralık merkezi yönetim bütçe harcamasının sadece yüzde sekizi Doğu ve Güneydoğu bölgesine yapılıyor.

 

Paralar topa, tüfeğe

 

-Bu harcamaların büyük bölümü “savunma ve güvenlik” harcamaları. Yani, top, tüfek ve devamı.

-Bu yılın ilk altı ayında bütçeden Tunceli’ye yapılan her 100 liralık harcamanın 59 lirası, Hakkâri’ye yapılanın 64, Şırnak’a yapılanın 55, Bingöl ve Siirt’e yapıla harcamanın 40 lirası güvenlik harcaması.

-2011 verilerine göre, kişi başına gelir Türkiye’de ortalama 9.244 dolar.  Bu değer Mardin, Batman, Şırnak, Siirt’te 4.689, Diyarbakır’da 3.282, Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan’da 4.001,  Van, Muş, Bitlis, Hakkâri’de 3.515 dolara düşüyor.

 

Yoksulluk orada

 

-Resmi işgücü verilerine göre 2014’te ülke genelinde yüzde 9,9 olan işsizlik oranı, Güneydoğu Anadolu’da yüzde15,6’ya, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt’te yüzde 24’e çıkıyor.

-2013 itibariyle ülke genelinde sayıları 16 milyon 578 bin olan yoksulların 7 milyon 584 bin kişi ile yaklaşık yarısı Doğu ve Güneydoğu bölgesinde bulunuyor. Yoksulluk oranı Güneydoğu’da yüzde 28.

-Doğu ve Güneydoğu illeri, okuma yazma oranı, doğumda yaşam beklentisi, kadınların toplumsal konumu ve diğer insani gelişmişlik göstergelerinin çoğunda son sıralarda yer alıyor.

 

Ah GAP, vah GAP

 

-İktidarının ilk altı yılında adeta yok saydığı GAP’ı 2008’de hatırlayan AKP, 2008-2012 Eylem Planı’nda 27 milyar liralık harcama vaat ediyor, ancak harcama 14 milyarda kalıyor.

GAP’ta 1,8 milyon hektar arazinin sadece yüzde 20’si sulanabiliyor.

Aradan geçen yıllarda bölgesel fark daha da derinleşirken, AKP bölgeden sadece “din kardeşliği” ekseninde oy topluyor.

Bu verilerden sonra, o oturaklı cümle, “terörü önlemek için sosyal ekonomik yapıyı değiştirmek, işsizliği azaltmak gerek”.

Al sana, sosyal yapı. İşte tüm haşmetiyle huzurlarınızda.

Umut Oran’a bu çalışmasından dolayı teşekkür ediyorum. (O ne yazık ki, yeniden aday gösterilmiyor, bu da ayrı bir konu).

 

“Bizle görüşmüyorlar”

 

Bu analizden bugüne geliyoruz. İki gün önce, saat 11.00, Diyarbakır Mali Müşavirler Odası toplantı salonu. Bölgenin esnaf temsilcileri anlatıyor:

Muhammed Fakioğlu, (tekstil üreticisi): Sivil kanaat grubu olarak Cumhurbaşkanı ve Başbakana sorunlarımızı anlatmak istedik, bizimle görüşmüyorlar. Sur içinde 11 bin esnaf var.

İhsan Uğurlu, (Tekstilci İşadamları Derneği Başkanı): Barış sürecinde insanlar yatırım yaptı. Ben, yetmiş seksen milyon dolarlık yatırım yaptım. Şu an yatırımlarımız durmuş vaziyette.

Ali Yüce, (etek üreticisi): Hendek sürekli artıyor. Güvenlik hiçbir şekilde çözüm getirmiyor. Terörist öldürdük diyorlar, nerede cenazeler. Aksine Hendekler çoğalıyor.

Süleyman Cevahirli, (lokanta işletmecisi): Şiddete dayalı durum devam ederse, esnaf yok olacak. Benim işletmem dededen kalma. Sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde dahi kapatılmadı. Seksen yıldır kesintisiz hizmet veriyorduk. İlk kez dört aydır kapalıyız.

Bu toplantı Diyarbakır esnaf temsilcileri ile CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu arasında. Tanrıkulu daha sonra CHP Genel Merkezine bir rapor sunuyor.

 

İç acıtıyor

 

O raporda şu gözlem çok iç acıtıyor:

“Bölgedeki çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları ile ilgili Türkiye’de duyarsızlığın söz konusu olduğu algısı hâkim.  Olanların sanki sıradan adli vaka ve toplum bunu artık kanıksıyor, gibi bir inanç var”

Çok daha çarpıcı bir gözlem:

“Olayların devam etmesi halinde kopuşun ve ayrışmanın hızlanacağı kaygısı çok yaygın”.

 

Valiliğe dilekçe

 

Ekonomik sıkıntıların giderilmesi için esnaf Diyarbakır Valiliğine dilekçe veriyor. Dilekçede hangi kurumdan, ne istendiği yazılıyor.

Bankalardan; Kredi ödemelerinin faizsiz ertelenmesi, Sur ilçesi esnafına bir yıl ödemesiz, üç yıl geri ödemeli faizsiz kredi vermesi.

Vakıflar Genel Müdürlüğünden; Kiracı olanlardan 2016 yılında kira alınmaması,

Gelir İdaresi Başkanlığından; KDV, muhtasar, geçici vergi formları verilemediği için idari para cezası uygulanmaması, vergi borçlarının faizsiz, 2017 yılına ertelenmesi,

Sosyal Güvenlik Kurumundan; Sur ilçesinde işverenden alınan sigorta işveren payı ve işçi prim payının beş yıl süreyle alınmaması, sigorta prim borçlarının faizsiz ertelenmesi.

Adamlar feryat ediyor, görüşsenize bu insanlarla!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Binlerce hukukçuya çağrı: Bunun adını siz koyun!..

Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek, yasa teklifi hazırlıyorlar. Çünkü, Anayasa ve Anayasa’ya aykırılık artık bir şey ifade etmiyor. Hukuk başta, bütün idari ve siyasi kavramların içi boşalıyor

“An itibarıyla” geri çekildi: Uçuk kaçık etki ajanlığı

Dezenformasyon Yasası, Sıkıyönetim ve Savaş Yönetmelikleri, Ceza Yasasında değişiklikler, avukatlara getirilen ek yükümlülükler, şirketlere kayyım atanması, belediyelere kayyım atanması, Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe saymak derken... “Devletin güvenliği, iç ve dış yararları” başlığı altında otoriter düzeni kurmaya girişiyorlar

Beş çocuk faciası: Frenler artık tutmuyor

Yoksullukta çocukların “en savunmasız” olduğunu Türkiye dün çok acı bir haberle bir kez daha görüyor. Birileri de çıkıyor, “Bakanlık on sekiz kere gelmiş, çocukları almak istemiş, aile vermemiş” gibi, yönetimin sorumluluğunu azaltmaya çalışıyor. Bu söylenen doğru olabilir ancak, yönetimi sorumluluktan kurtarmaz

"
"