17 Ocak 2018

Afrin: Sanki Türk - Amerikan savaşı

Amerika açıkça bir terör örgütüne yataklık ediyor

Kilis’in güney batısında, Reyhanlı’nın kuzey doğusunda, Halep’in bir ilçesi, bizim sınırımızın hemen dibinde: Afrin.

Uzun yıllar Türkiye’ye Iraktan sızan PKK, sonrasında YPG ve PYD son zamanlarda Afrin’den, yani Suriye’den sızıyor.

1-Türkiye’nin genel güvenliği açısından,

2-Terörle mücadele açısından,

3-Sınır güvenliğinin sağlanması açısından Afrin Türkiye için hayati önemde bir yer.

Afrin aynı zamanda PKK’nın Suriye kolu PYD’nin harekat merkezi.

İşe, Amerika buraya asker ve ağır silahlar yığıyor, terör örgütü PYD’ye olağanüstü destek sağlıyor. PYD’ye bir süredir silah verdiği defalarca kanıtlanıyor.

Amerika açıkça bir terör örgütüne yataklık ediyor. Müttefiki Türkiye’ye karşı bir terör örgütünü destekliyor.

Özal ve Ege krizi

Türkiye otuz yıl sonra ilk kez ciddi bir savaşla karşı karşıya. Terörle mücadele sınırlarını çoktan aşan bir durum.

Otuz yıl önce, 1987’de Başbakan Turgut Özal  Amerika’da by pass ameliyatı geçiriyor. Nekahat (sağlıklı duruma geçme) dönemi için Londra’ya gidiyor.

Londra’da iken, henüz sağlığına tam kavuşmamışken, Yunanistan’la Ege krizi patlıyor.

Aslında sık sık patlayan bu kriz, 1987’de çok ciddi boyutlara uzanıyor. Öyle ki, iki ülkenin savaş gemileri Ege’de karşı karşıya geliyor. Bir kıvılcım savaşı çıkartacak.

NATO ayakta, Amerika ayakta, Ankara ile Atina ve Özal Londra’da bulunduğu için Londra arasında arabulucular mekik dokuyor.

Özal CNN International kanalını oteline çağırıyor ve TV’den o ünlü mesajını veriyor, tam onun kullandığı sözcüklerle, İngilizce:

“İf they touch us we touch them”.

Yani, onlar bize dokunursa, (vururlarsa demek istiyor), biz de onlara dokunuruz, (biz de onları vururuz).

Bu mesaj Ege’de suları aniden serinletiyor ve iki ülkenin savaş gemileri merkezlerine dönüyor. Savaşın eşiğinden dönüyoruz.

Amerika’nın “Kürt hesabı”

Bugün Afrin’e Amerika’nın asker yığmasının Ege krizi ile uzak yakın ilgisi yok. Tek benzerlik, savaşın eşiğine gelmiş olmamız. Ve bu çok ciddi bir eşik.

Ancak, bu sefer karşıda Yunanistan değil, Amerika var.

İnanılacak gibi değil ama, Türkiye ile Amerika karşı karşıya, sanki ikisi arasında bir savaş.

Türkiye sonuna kadar haklı, Amerika terör örgütüne destek vererek, Türkiye’nin düşmanlarının yanında yer alıyor.

Türkiye’ye düşmanca tavır alıyor. Bir anlamda Türkiye’yi hedef alıyor.

Çünkü, Suriye’nin bir yerinde bir Kürt Devletinin uzantısını kurmaya çalışıyor. Terör örgütü üzerinden bir “Kürt hesabı” var.

Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası.

Rusya ikili oynuyor

Rusya ise, tam ikili oyunda.

Bir yandan, asker yığmasıyla ilgili Amerika’dan açıklama beklediğini bildirirken, diğer yandan o da PYD’ye destek veriyor.

Ve de Türkiye’den asıl ayrıldığı nokta, Esad’la al takke ver külah vaziyetinde.

Türkiye ise, Esad’la kanlı bıçaklı.

Türkiye için asıl sıkıntı bu.

Afrin konusunda yalnız.

Tam bu aşamada, Türkiye’nin son dört yılda Suriye, daha doğrusu Esad’la ilgili yanlış politikası devreye giriyor.

Yalnız kalmasının nedeni, Esad’la durup dururken kavgası. “Bu cuma namazını Şam’da kılarız” safsatası o anlamsız kavganın simgesi.

Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bize bugünlere armağanı.

Asıl iki soru

Böyle bir yalnızlık içinde Türkiye arayışını sürdürüyor.

Bir yandan bölgeye askeri yığınak yaparken ve açıkça Afrin’e müdahale edeceğini defalarca tekrarlarken, diğer yandan Brüksel’de askeri çerçevede NATO’da ve Kanada’da Dışişleri Bakanları düzeyinde çözüm arıyor.

Brüksel’de askeri açıdan son sözünü söylerken, Kanada’da diplomatik kanalları harekete geçiirmeye çalışıyor.

Bütün bu çabalara rağmen, gelinen noktada Türkiye için artık geri dönüş yok gibi. Kendisini o kadar bağlıyor ki, Afrin’e şu anda askeri müdahale dışında bir seçenek kalmıyor.

Bu da Amerika ile fiilen karşı karşıya gelmek demek.

Asıl iki soru şu:

Amerika sadece Kürtleri desteklemek için mi PYD’ye o kadar destek veriyor?

Suriye’yi zaten bölmüş durumda, PYD üzerinden asıl amacı Türkiye mi ve neden?

Türkiye ile Amerika arasında, askeri ambargolar dahil, belki de bütün zamanların en kötü ilişkiler dönemi yaşanıyor, çeşitli alanlarda.

Şimdi buna bir de askeri alan ekleniyor ki, insanı ürkütüyor.

Türkiye kırk yıldır terörle mücadele ediyor ancak, bu kez mesele terörle mücadeleyi çoktan aşıyor.

Eğer Afrin’e girersek, Amerika buna fiilen karşı çıkarsa, iş nerelere kadar uzanır, düşünmek bile insanı ürpertiyor.

Son anda

Bütün bunları olup biterken, Amerika Afrin’e ve bölgesine yığınak yaparken, daha önce YPG’ye silah verirken, dün akşam saatlerinde çok garip bir açıklama geliyor Pentagon’dan. Bugüne kadar yaptıklarının tam tersini söylüyor:

“Biz PYD / PKK unsurlarını desteklemiyoruz”.

E peki, bugüne kadar yaptıkları ne? “Desteklemiyoruz” dedikleri “unsurlara” silah veren onlar değil mi?

Amerika geri adım mı atıyor ya da kendine göre bir manevra mı?

Tam Arap saçı.

Ne olduğunu anlamak için biraz beklemek gerek.

Yazarın Diğer Yazıları

Üst kattaki odalardan birinde Ali oturuyordu

Ali Sirmen gözümün önünde hep aynı sahnelerle canlanıyor: Elinde sürekli oynadığı kalemi, piposu, koltuğunun altına sıkıştırdığı Fransa'nın ünlü gazetesi Le Monde, yüzünden eksik olmayan hınzırca tebessüm. Ali Sirmen adı geçtiğinde de... Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Oktay Akbal, Hasan Cemal...

Üç büyük devrimin yüzüncü yıldönümü

Yarın 3 Mart 2024... Cumhuriyet'in temellerini oluşturan üç büyük devrimin yüzüncü yıldönümünde bu yasaları saptırmaya uğraşanlar var. Boşuna!.. Ne hilafet, ne medrese, ne şeriat!.. Laik Cumhuriyet!..

Bir Türkiye klasiği: Ankara Mimarlar Odası seçimi

Geçen pazar günü Ankara Mimarlar Odası seçimleri bir yandan benzer baskılara tanıklık ederken...