11 Şubat 2016

Kaos

Bu ülkede hep kaoslarla yaşamadık mı, kaoslarla yaşlanmadık mı?

Kaos 'birilerinin' işine yarayan bir 'düzen' olabilir mi? Nereden çıktı diye sormayın. Ben de az önce düşünmeye başladım. Sahi olabilir mi?

Ekranın açılmasıyla o tümce geldi önüme:

"Kaos henüz anlaşılamamış bir düzendir…"

Nasıl yani…

Durdurdum filmi. İnternette haberlere bakıp bu arada az düşüneyim.

Günlerdir bir apartmanda sıkışıp kalan insanların yanmış bedenleriyle dolu sayfalar. Kadın, çocuk, gençler kavrulmuş.

CHP İzmir Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Toplu infaz şüphesi var" demiş bir yerde.

ABD'ye "Ben miyim senin ortağın yoksa Kobani’deki teröristler mi?” diye soran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Biz onları terörist örgüt olarak görmüyoruz ve kendilerini desteklemeyi sürdüreceğiz" yanıtı verilmiş.

Esad güçlerinden kaçan binlerce kişi sınırlarımıza dayanmış. Kadınlar, çocuklar perişan...

Cihangir'i 'eli sopalılar' basmış, bir kişi "Eli sopalılar var sokakta, lütfen eve dönmeye çalışmayın ilk eve sığının" mesajı paylaşmış.

Edremit açıklarında 11'i çocuk 27 mülteci soğuk sularda yaşamdan kopmuşlar...

"Çatışmalar dursun, barış olsun" diyen İzmirliler, İstanbullular gözaltına alınmış.

Bunaldım...

Filme kaçtım. Kaçmaz olaydım.

Profesör öğrencilerine anlatıyor:

"Her diktatörlükte bir takıntı vardır"

"Bu takıntı da kontroldür…"

Biraz duraklıyor sonra soluksuz sürdürüyor Profesör:

"Eski Roma'da insanlara ekmek ve sirk verdiler. Halkı eğlenceyle meşgul ettiler. Ama diğer diktatörlükler, fikirleri ve ilmi kontrol altında tutmak için farklı stratejiler uygularlar. Peki bunu nasıl başarıyorlar? Eğitimden kısarak, kültürü kısıtlayarak, bilgi edinmeyi yasaklayarak, bireylerin her söylemini yasaklayarak."

Bir de uyarısı var:

 "Şunu unutmamak çok önemli, bu olay tarih boyunca kendini tekrar eden bir düzen biçimi…"

Demek düzen devam ediyor…

Kuzey Kore füze denemesi yapıyor. Nefesler tutuluyor.

Dünyanın her yerinde biri birini öldüren insanların ellerinde 'büyük' devletlerin silahları.

Kanlar bütün geri kalmış ülkelerde su olup akıyor, sonra 'kurtarıcılar' devreye giriyor. Durum daha da felaket oluyor, kaos oluyor…

Filmi boş verdim. Merak edenler Enemy'yi (Düşman) izlesin. Aslında filmin konumuzla da pek ilgisi yok, ama neyse...

Eveeet kaosa takılmıştık değil mi?

Bizim yetkililer de dahil dünyanın bütün egemenlerinin ağzından hiç düşürmedikleri o tümce boşuna mı?

"Şunu yapmazsanız, bunu vermezseniz, beni sevmezseniz kaos olur…"

Oluyor da…

7 Haziran seçimleri öncesi en çok duyduğumuz tümceler ' bol kaoslu' değil miydi?

Şu an ülke kaosun tam göbeğinde desek abartmış mı oluruz?

İnsan Hakları İzleme Örgütü İcra Direktörü Kenneth Roth'un saptamaları sorumuza yanıt gibi:

"Otoriter rejim için zemin yaratılıyor. Gidişat çok tehlikeli."

Roth, Güneydoğu'daki çatışma ortamına ilişkin olarak da "Sokağa çıkma yasakları yüzünden ciddi bir soruşturma yürütülemiyor. Özellikle tedavi hakkını kullanamayan yaralılar konusunda kaygılıyız" diyor.

Filmdeki o başlığın yanlış olduğuna en başta karar vermiştim.

Kaos, 'anlaşılamamış bir düzen' değil, tam tersine 'birilerinin' işine gelen anlaşılır bir düzen…

Bu ülkede hep kaoslarla yaşamadık mı, kaoslarla yaşlanmadık mı?

Bize kaos düşerken birileri 'ballı, börekli, kaymaklı yaşamlara' boğulmadı mı?

Sizi bilemem, ama bu ülkede, hiç mutlu olamadım…

Sizi bilemem, ama bu ülkenin hukukuna hiç güvenemedim, hiç yanılmadım.

Az önce baktım sanatçı Uğur Yücel de sanki duygularıma tercüman olmuş:

"Memleket bir gün yüzü görmedi, dünyanın en güzel kara parçasında umutsuz göçüp gidiyoruz"

Maalesef...

Yazarın Diğer Yazıları

"Sözlerim varsa, var demeksin"

Eğer dokunamıyorsak, içine akamıyorsak, anlaşılmadığımızı sanıyorsak, anlayamıyorsak, iletişim kurmayı başaramıyorsak sözcüklerimizi yeniden gözden geçirmeye, daha derinlere inmeye ihtiyacımız var demektir

Şifreli aşklar...

Kafelerde iki sevgili oturuyor. Siz öyle görüyorsunuz. Aslında onlar çok kalabalık. İki sevgili de ellerindeki "sevgiliye" gömülmüş. Yani masada gezinen yığınla insan, yığınla söz var. İki sevgilinin sözleri arada kim vurduya gidiyor. Gözler zaten birbirini görmüyor

Yarım kaldık, sakat kaldık...

Hayallerimin orasını burasını didikleyip öykülere çeviriyordum. Güzel bir film izlemeye hazırlanıyordum. Ta ki, Birhan Keskin'le burun buruna gelinceye kadar