11 Kasım 2023

İzmir neden futbolda yok?

İzmir hak ettiği gerekli kaynaklara ulaşabiliyor mu? Ulaşabiliyorsa bu kaynakları ne kadar etkin ve verimli kullanıyor? Kritik başarı faktörü olarak büyük bir öneme sahip genel bütçe kaynak aktarımının yanı sıra, İzmir kendi ekonomik, finansal ve ticari olanaklarını ne ölçüde kullanabiliyor?

2023-24 sezonunda Süper Lig'de İstanbul'u tam sekiz kulüp temsil ediyor. İzmir'den ise tek takım yok.

2021-22 sezonunda Göztepe ve Altay Süper Lig'den düşünce, Türkiye ekonomisinin can damarı, tarımsal ihracatın lideri, Türkiye'nin en büyük üçüncü kenti İzmir'in Süper Lig'de temsilcisi kalmadı.

Bunu basit bir sportif sonuç olarak ya da tesadüf olarak mı değerlendirmeliyiz?

Avrupa'nın bütün büyük liman kentlerinin, mutlaka o ülkenin en üst düzey liglerinde temsilcileri olur ve bu takımlar istikrarlı bir şekilde en üst ligdeki mücadelelerini de sürdürürler. Ülkemizin en büyük liman kentlerinden İzmir'in tek takımının Süper Lig'de olmaması ya da Süper Lig'de olanların ise burada tutunamamaları İzmir takımlarının futbolda performanslarının sorgulanmasına neden oluyor. İzmir takımlarının Süper Lig'de kalıcı olamamaları, onları adeta bir asansör takım kimliğine büründürüyor.

İzmir'in Süper Lig ile olan inişli çıkışlı ilişkisini, bu ligde bir tek kulübünün bulunmayışını nasıl açıklamalı ve yorumlamalıyız?

Aslında sorun Göztepe ve Altay gibi takımların Süper Lig'den düşmesinden daha çok, futbolumuzun en üst ve en değerli ligi olan Süper Lig'de İzmir'in kalıcı bir performans sergileyememesidir. Kaldı ki, bir sonraki sezon İzmir veya çevresinden takımların Süper Lig'e yükselmeleri de sorunun çözüldüğü anlamına gelmiyor.

Daha geniş perspektiften bakarsak, Ege bölgesi ve İzmir takımları neden Süper Lig'de kalıcı ve başarılı olamıyor?

Oysa bırakın bugünü, 19. yüzyıl başlarında savaş ve işgal yıllarında bile İzmirli Türk takımları işgal kuvvetleriyle yapılan futbol maçlarında muhteşem başarılara imza atmışlardı. Kazanılan bu maçlar, ulusun kırılmış gururunu okşamış, ulusal kurtuluş mücadelesine bir motivasyon kaynağı olmuştu. Bu başarıları yaşatan insan ve kulüplerin olduğu İzmir'den söz ediyoruz.

Bu yazımızda biz İzmir'in sporda ve özellikle de futbolda sahip olduğu potansiyelini neden harekete geçiremediği üzerinde duracağız. Bu konuya ilişkin bazı analizler yapacağız.

Bu konuyu tartışmadan önce futbolun İzmir'de geçirdiği tarihsel süreci baz alarak, futbolun İzmir'deki gelişimini kısaca irdeleyeceğiz. Çünkü, futbolun ülkemize giriş kapısı İzmir. Futbol bu bağlamda köklü bir tarihe sahip İzmir'de. Cumhuriyet'in kuruluşundan önce önemli tarihsel geçmişi olan kulüpleri irdelemeden İzmir'de futbolu anlamak çok mümkün değil. Bunu yaparken, aynı zamanda tarihsel süreçte İzmir'in sportif performansına da göz atmak gerekecek. Zira, önemli bir futbol geçmişi olmasına karşın İzmir'in neden futbolda yol alamadığını sorgularken, İzmir'in bir futbol kenti olup olmadığını da irdeleyeceğiz.

Bu araştırma konusunun şüphesiz ki, en önemli bölümünü İzmir'in ekonomik ve ticari potansiyeli oluşturuyor. İzmir'in merkezi genel bütçeye katkısı ve bu bütçeden aldığı pay doğal olarak, futbola ve spora yatırımı finanse ettiği, gibi sportif başarıyı da doğrudan etkiliyor.

Paranın konuştuğu günümüz futbolunda yeterli finansal destek olmaksızın, sportif başarıya ulaşmak çok olanaklı görünmüyor. Bu kapsamda İzmir'in merkezi bütçeden aldığı destek ile merkezi bütçeye katkısını iyi analiz etmemiz gerekiyor. Çünkü, bugün bütçe aracılığıyla dağıtılan kaynaklar politik bir karar olarak kendisini pratikte somutluyor.

Aslında sorgulanmak istenilen şey şu: İzmir hak ettiği gerekli kaynaklara ulaşabiliyor mu? Ulaşabiliyorsa bu kaynakları ne kadar etkin ve verimli kullanıyor? Kritik başarı faktörü olarak büyük bir öneme sahip genel bütçe kaynak aktarımının yanı sıra, İzmir kendi ekonomik, finansal ve ticari olanaklarını ne ölçüde kullanabiliyor?

Olaya salt merkezi bütçe açısından bakılmaması gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Aynı zamanda İzmirli kulüplerin vizyon ve misyonlarını da analiz etmeliyiz. İzmir'i futbol aracılığıyla önümüzdeki on yıllara taşıma gibi bir misyona sahipler mi? İzmir'in sahip olduğu kamusal olmayan olanakları harekete geçirebilecek, onları ortak bir hedefte birleştirebilecek bir vizyon İzmirli kulüplerde bulunuyor mu? Kendi aralarında ortak bir güçbirliği oluşturabilecek anlayış ne ölçüde gelişmiştir?

Ekonomik kısımda da ifade edileceği üzere, ekonomiye çok önemli katkı sağlayan İSO 500 içinde yer alan bir çok önemli İzmirli özel sektör şirketi olmasına karşın, bu kurumların var olan gizli güçleri bu konuda İzmir futbol çevresi, tarafından harekete geçirilebiliyor mu? İzmir Ege bölgesinde merkez bir konuma sahipken, periferisinden bu bağlamda yeterince yararlanabiliyor mu? Yararlanamıyorsa, bunun nedenleri nedir?

Öz itibariyle, futbolun bugün İzmir'de yol alamamasının sebepleri neler? Önünü tıkayan faktörleri bugünkü yönetsel futbol anlayışıyla aşmak mümkün mü?

Gelecek yazımızda bu sorulara yanıt bulmaya çalışacağım ve İzmir'in futbolda nasıl var olabileceğine ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.

Tuğrul Akşar kimdir?

Tuğrul Akşar 1962 yılında Niğde'de doğdu. 1988'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü'nden mezun oldu. Aynı fakültenin İşletme Anabilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 

1989'dan itibaren bankacılık sektöründe yönetici olarak çalıştı.

2000 yılından itibaren "futbolun görünmeyen yüzü" olarak bilinen futbol ekonomisi, finansı, yönetimi ve felsefesi üzerine çalışmalar yaptı, makaleler yazdı, kitaplar yayımladı, üniversitelerde dersler verdi, yurt genelinde konferans ve seminerlere katıldı, radyo ve televizyon programlarına konuk oldu. Futbolun genel ekonomik, finansal ve yönetsel sorunları ve çözüm önerilerini içeren video içeriklerini paylaşmayı sürdürüyor.

Konusunda referans olan ilk kitabı "Endüstriyel Futbol" 2005 yılında yayımlandı. 2006'da Doç. Dr. Kutlu Merih ile birlikte "Futbol Ekonomisi", 2008'de "Futbol Yönetimi" adlı kitapları çıktı. 2010'da "Futbolun Ekonomi Politiği", 2013'te "Krizdeki Futbol", 2020'de de altıncı kitabı "Endüstriyel Futbolun En Üst Aşaması: Finansal Futbol" yayımlandı. 

Doç. Dr. Kutlu Merih ile birlikte 2005 yılında Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi'ni kurdu.

2005 yılında Meclis Araştırma Komisyonu tarafından düzenlenen Sporda Düzensizliğin ve Şiddetin Araştırılması Raporu'nun 25 sayfalık kısmı "Endüstriyel Futbol" adlı kitabından alınan Akşar, 2011yılında davet üzerine TBMM Araştırma Komisyonu üyelerine "Türk Futbol Kulüplerinin Finansal Yeniden Yapılanması ve Yönetişimsel Sorunlarına Çözüm Önerileri" konusunda bir brifing ve rapor verdi.

Nisan 2011'de Teşvik ve Şikeyi Önleme Yasası'nın çıkmasına katkı sağladı, kulüplerin finansal yeniden yapılandırılmasına ilişkin raporunda sunduğu çok sayıda öneriye yasada yer verildi.

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği'nin (TKYD) oluşturduğu Kurumsal Yönetim ve Futbol Endüstrisi Çalışma Grubu'nda da yer alan Akşar, 2010'da yayımlanan "Kurumsal Yönetim İlkeleri Işığında Türk Futbol Kulüpleri Yönetim Rehberi"nin iki bölümünü kaleme aldı.

"Futbol Ekonomisi" ve "Futbol Yönetimi" kitapları bazı üniversitelerde seçmeli derslerde ana kaynak olarak okutulan Akşar, Türk futbolunun sorunlarına çözüm olabilecek araştırmaları yayımlama, araştırmacılara referans sağlama, futbolun entelektüel boyutuna katkıda bulunma amacıyla www. futbolekonomi.com sitesini hayata geçirdi.

Bir süre Radikal ve Cumhuriyet Spor eklerinde ve Tamsaha'da yazdı, halen Dünya gazetesinin haftalık "Ekospor" köşesinde ve Mayıs 2015'ten itibaren T24'te yazıyor.

Evli ve iki çocuk babası.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Futbol nereye gidiyor?

Küreselleşen dünyada futbol kulüpleri ekonomik-finansal örgütlere dönüştü. Bu değişim kulüpleri küresel olmaya zorladı. Finansal futbol, küreselleşen kulüplere her alanda fazladan rekabet üstünlüğü sağladı

Renkler farklı, dertler ortak: Kulüpler faiz - döviz - enflasyon kıskacında kıvranıyor

Kulüplerimiz net borçlu; yükümlülükleri gelirlerinin üzerine çıkmış, zarar eden ve döviz pozisyon açığı taşıyan bir mali yapıya sahip. Borç baskısı altındaki futbol mali yapısı dengesini tamamen kaybetmiş ve sürdürülebilir olmayan bir yapıya evrilmiş durumda

Vergi oranını düşürmek, yasa dışı bahsi azaltır mı? Bahis ekonomisine genel bir bakış

Yasa dışı bahse karşı mücadele yapısal bir nitelik kazanmadan, vergi oranlarının düşürülmesi, yasal bahis gelirlerini artırmayacağı gibi vergi gelirlerinin düşmesine neden olur. Bu alanda bahis oynayanlarının gelirini maksimize artırır