10 Ağustos 2023

66. sezona merhaba derken, sorunlar Süper Lig'in yakasını bırakmıyor!

İç karartıcı ve sportif keyfimizi kaçırtacak konular ve sorunlar kapı önünde bizi bekliyor. Trendyol Süper Lig perdelerini bu hafta açmış olacak. Ancak, perdenin arkasında bir başka fırtına sürüyor

Bu hafta oynanacak maçlarla Süper Lig'imiz altmış altıncı kez perdesini açmış olacak 

1959 yılında Millî Lig adıyla İstanbul, Ankara ve İzmir bölgesel liglerinden 16 takımın katılımıyla başlayan Süper Lig, bu sezona merhaba derken, çok önemli sorunlarla da karşı karşıya...

Sportif kuraklık ile ekonomik ve mali çöküş içinde yolunu arayan Süper Lig

Geçmiş sezonlarda olduğu gibi kulüplerimiz bu sezona da büyük sorunlarla başladılar. 

Türk futbolu kendisini sportif olarak taçlandırdığı Galatasaray'ın UEFA Kupası ve Süper Kupa'yı kazandığı 2000'den, Dünya Kupası'nda üçüncü olduğumuz 2002'den ve yarı final oynadığımızdan Euro 2008'den beri, bu topraklarda şiddetli sportif kuraklık çekiyor.

Gerek kulüpler özelinde, gerekse milli takımlar genelinde yukarıda ifade ettiğim Kupa ve turnuvalar bazında başımızı göğe erdirecek bir performansa bir daha ulaşamadık.

Sadece sportif yetersizlik mi sorun olan? Sportif başarısızlığın hüküm sürdüğü coğrafyamızda bir türlü futbolumuza can suyu olabilecek iktisadi, mali ve yönetsel alanlarda da gerekli hamleleri yapamadık. Futbolumuzu ekonomik ve mali çöküntüden kurtaramadık.

Kendi içimizde kalan düşük yoğunluklu bir rekabetin şekillendirdiği Süper Ligimiz, ne futbol, ne ekonomi, ne tribün ve gösteri olarak beklenen coşkudan çok uzak…

Bir şekilde para bulabildiğimiz, ancak onu yönetmekte zorlandığımız bu mecrada futbolumuz hâlâ çoğu kimseye gelecek için çok ümit vermiyor. Mevcut futbol yapılanmamız, oynanan futbolun kalitesini ve rekabet düzeyini artırabilecek yetkinlikte değil. Taraftar müşteri adeta bu kalitesizliğe mahkum edilmiş vaziyette.

Kötü yönetilmekten kaynaklanan finansal sıkıntılar… Giderek bozulan mali yapılar… Bir türlü ulaşamadığımız finansal denge ve bütçe disiplini… Satılamayan kombine kartlar, boş kalan statlar, düşen seyirci sayılarıyla azalan maç günü gelirleri… Kulüp gelirlerini aşan takım maliyetleri… Bir türlü tesis edemediğimiz kurumsal yapılar…kaybolup giden şeffaflık… Kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla aklanan yönetimler… Verilmeyen hesaplar… Önemsenmeyen taraftar ve paydaşlar… Rekabeti ve kaliteyi artırabilecek çözüm önerilerine ilgi göstermeyen bir futbol yapılanması… Bizden başka izleyeni olmadığı için göbeğinden yayıncı kuruluşa bağlı bir lig… Kaçan sponsorlar… Altyapıya ve üst yapıya odaklanmayan, günü kurtarmaya çalışan bir futbol anlayışı… Haksız ve dengesiz rekabetin hüküm sürdüğü bir futbol coğrafyası…gibi daha nice sorunlar futbolumuzu bir kanser gibi sarmış durumda.

Kısacası, nerden tutsak, elimizde kalan bir futbol sistemi ve yapısıyla yeni bir sezona daha merhaba diyoruz.

Altmış altı yılda devlete muhtaç hale getirilen bir lig 

Son yirmi beş yılda kulüplerimiz gerek ekonomik konjonktürün olumsuz etkisi, gerekse iyi yönetilmedikleri için borç batağına sürüklenmiş durumdalar. Son açıklamalara göre, faiz dahil toplamda 25 milyar TL borca sahip futbol kulüplerimiz bugün devletten kendilerini kurtarmayı bekler vaziyette. Borçları iki kez yapılandırılan kulüplerin hâlâ mevcut borçlarının anapara taksitleri ve faizlerini ödeyebilecek mali yeterlikleri yok. Yapılandırma sadece onlara bir soluklanma fırsatı verdi. Borç yapılandırmayla devlet kulüplerin finansal problemlerini 2019'dan bu yana öteliyor. Hâl böyle olmasına karşın, gerçekleştirilen "borç yapılandırılmalarında'' ise herhangi bir açıklık yok. Bazı kulüplerin borçlarının yapılandırıldığı gazetelerin spor sayfalarına manşet oluyor. Ancak, konuya ilişkin herhangi bir bilgi paylaşımı maalesef yok. "Ne miktarda bir borcun, ne oranda bir faizle, ne vadede ve ne tür bir teminatla'' yapılandırıldığına ilişkin ne kulüplerden, ne de Futbol Federasyonu'ndan bir açıklama var. Şeffaflık sizlere ömür!

Yayın gelirlerinden kulüpler gol yiyor!

Daha önceden yıllık 500 milyon dolara kadar yükselen naklen yayın gelirleri, yayıncı kuruluşun talepleri doğrultusunda, kurların da etkisiyle yıllık 65 milyon Dolar'a kadar gerilemiş durumda. Hala yayıncı kuruluş Süper Lig'den kar etmediğini söyleyerek, dolaylı yoldan "bu lige bu para fazla'' diyor ve kulüplerden özveride bulunmalarını istiyor. Sıcak para sıkıntısı içindeki kulüpler de, ne yazık ki, "Ölümü görüp sıtmaya razı olarak'' bugünkü 65 milyon dolarlık yıllık gelire evet diyerek, yayıncı kuruluşla uzlaşmak zorunda kalıyor. Bu süreçte, Süper lig kulüplerinin ekonomik, sportif ve mesleki haklarını koruyacak ve kollayacak ne Kulüpler Birliği vakfından, ne de futbolun patronu TFF'den bir ses çıkmıyor. Yüksek borçları nedeniyle seslerini çıkartamayan kulüpler adeta yayıncı kuruluşun insafına bırakılmış durumda.

Havuz gelirleri de düştü

Sadece yayın gelirlerinde düşüş yaşanmadı. 2021/22 sezonunda kulüpler 2.650 milyon TL havuz geliri elde ederken, 2022/23 sezonunda bu tutar 450 milyon TL azalarak 2.2 milyar TL olarak gerçekleşti. Bu sezondaki enflasyonist kayıp ise 861 milyon TL oldu. Buna göre 2022/23 sezonunda kulüplerin havuz gelirlerindeki reel azalış 1 milyar 311 milyon TL'ye ulaştı. Bir diğer ifadeyle, 2022/23 sezonunda kulüplerin reel gelirleri bir önceki yıla göre yüzde64 azalmış oldu.

Kulüpler finansal krizde

Bir yandan ekonomik konjonktürde yaşanan yüksek oranlı enflasyon ve devaülasyon, diğer taraftan kötü kulüp yönetimleri futbol kulüplerinin finansal dengelerini yitirmelerine neden oldu. Bu kapsamda kulüplerin son beş yılda gelir kayıpları 7 .1 milyar TL'ye ulaştı. Birikimli zararlar 8 milyar TL'ye, özkaynak açıkları da 6. milyar TL'ye yükseldi.

Bu futbol yapılanması Türk futbolunun sorunlarını çözemiyor!

Bugünkü futbol yapılanmamız (siz bunu futbol federasyonu olarak da okuyabilirsiniz) Türk futbolunun sorunlarına çare olabilecek çözümler üretme konusunda maalesef yetersiz kalıyor. 

Yeni federasyon yönetim kurulu, futbolumuzun ekonomik ve mali yönden sağlığına kavuşmasına yönelik aldığı bazı yeni önlemler paketi ve yaptırımlarla, futbolumuza çeki düzen vermeyi hedefliyorsa da, hayatın olağan koşulları pek bu uygulamalara izin veremeyecekmiş gibi görünüyor.

Kaldı ki, bugüne kadar Türkiye Futbol Federasyonu, futbol otoritesi olarak futbolumuza ilişkin gerekli denetimi ve yönetimi gerçekleştiremedi, alınması gereken aksiyonları alıp hayata geçiremedi. Kulübüne göre işlem yapma uygulamasını kalıcılaştırdı. Hep tercihini İstanbul takımları lehine kullandı. Siyasi iktidar kulüplerimize doğrudan ve dolaylı sübvansiyonlarla onları kolaycılığa alıştırdı. Kulüplerimiz kendi dinamikleriyle gelir yaratma çabası yerine, devletten destek almaya, devlete el açmaya alıştırıldı. Sıkıştıklarında vergi borçlarını affetti. Onlara stat ve tesis yerleri verdi. Kısacası, haksız rekabetin ligimizde yerleşmesine, kalıcılaştırılmasına uygun ortam ve olanak hazırladı. Futbolumuzun gelişimine olanak sağlayacak, rekabetçi yeteneğini yükseltecek, özkaynak yapısını güçlendirecek, genç yetenekleri bulup çıkartacak, futbolumuzu Avrupalı devlerle yarışır hale getirecek uzun vadeli stratejik planlamalar yerine, hep siyasi kaygılarla, günü kurtarmaya yönelik, içe kapalı bir lig yapılanması oluşturuldu.  

Sonuçta, yetersiz rekabet ve düşük futbol kalitesine mahkûm bir Süper Lig yaratıldı.

Süper Lig sorunlarına çözüm bulabilecek mi?

Futbolumuzu tehdit eden ve rekabet yeteneğini sınırlandıran bu sorunların nasıl aşılacağı da bir muamma! 

Sahip olduğumuz ve kronikleşmiş yönetsel, finansal ve ekonomik sorunlar Türk futbolunun ayağındaki prangalar olarak, onu aşağıya çekmeye devam ediyor. Tüm bu olumsuzluklara karşın futbol yapılanmamız adeta komaya girmiş gibi. Bu sorunların çözümüne yönelik herhangi bir tepki veremiyor.

Yıllardır pençesinde boğuştuğu bu sorunlara çare bulmakta zorlanan Türk futbolu, bu süreçte futbol otoritesi destekli naklen yayın gelirlerine göbeğinden bağımlı, kendi iç dinamikleriyle gelir yaratmakta zorlanan, reytingi düşük, futbol kalitesi vasat, rekabeti zayıf bir lig haline dönüştü.

Kısacası, iç karartıcı ve sportif keyfimizi kaçırtacak konular ve sorunlar kapı önünde bizi bekliyor. Trendyol Süper Lig perdelerini açacak ama, perdenin arkasında bir başka fırtına sürüyor. Ama tüm bunlara rağmen siyaset ve toplum için bu gösterinin de devam etmesi gerekiyor.

İyimser olmak yetmez ama… 

Yukarıda sıraladığımız sorunlar, futbolumuza ilişkin elbette bir karamsarlığı da beraberinde getiriyor ama yine de iyimser olmakta ve sorunlara karşı mücadele etmekte yarar vardır diye düşünüyorum.

Bu amaçla biz, biraz karamsarlığı dağıtmak için futbolumuzun sportif ve tarihsel bir panoramasını yaparak yazımıza devam edelim.

Geçmişten bugüne Süper Lig!

İstanbul, Ankara ve İzmir bölgesel liglerinden toplam 16 takımın katılımıyla 1959 yılında Millî Lig adıyla ilk sezonu düzenlenen lig, o sezon iki gruba bölünmüş ve bu grupların birincileri arasında yapılan iki maç sonunda şampiyonunu bulmuştu. 1962-63 sezonunda Türkiye 1. Futbol Ligi, 2001-02 sezonu başında Süper Lig adı kullanılmaya başlanırken bu dönemden sonra farklı sponsorların desteği sebebiyle lig adının başına sponsor adı eklenerek kullanıldı. Zaman içinde katılımcı sayısı ve format bakımından çeşitli değişikliklere uğradı. Lig'de 1987-1988 sezonuna kadar galibiyete 2 puan verilirken, bu sezondan itibaren galibiyete 3 puan verilmeye başlandı. 2002-03 sezonunda adı Türkiye Süper Ligi olarak değiştirilen lig, 2005-06 - 2009-2010 sezonları arasında Turkcell Süper Lig adı ile, 2010-2011 - 2018-2019 sezonları arasında ise Spor Toto Süper Lig ismiyle kullanıldı. Süper Lig, 2021-2022 sezonundan itibaren tekrar Spor Toto Süper Lig adıyla oynandı. 2023-24 sezonunda ise Süper Lig'in isim sponsoru Trendyol oldu.

Şimdiye dek 75 takımın mücadele ettiği Süper Lig'de altı takım; Galatasaray (23), Fenerbahçe (19), Beşiktaş (16), Trabzonspor (7), Bursaspor (1) ve İstanbul Başakşehir (1) şampiyonluk unvanı aldı. Ligin tamamlanan son sezonu olan 2022-23 sezonunda şampiyonluğa ulaşan takım Galatasaray oldu

Tablo:1) Süper Lig'in şampiyonları[1]

Türkiye 1. Liginin başladığı tarih TFF tarafından 1959 yılı olarak kabul edilmesine karşın, TFF Tahkim Kurulunun 09.05.2002 tarih, 2002/52E ve 2002/68K sayılı kararı tahtında BEŞİKTAŞ Kulübünün 1956-1957 ve 1957-1958 sezonlarında Türkiye Ligi şampiyonu olduğuna ve bu şampiyonlukların TFF Yıldız Kriterine dahil edileceğine karar verilmesi sebebi ile toplam şampiyonluk sayısı, toplam lig sezonu sayısından 2 fazladır.[2]

Tablo: 2) 2023-24 sezonunda Süper Lig'de yer alacak kulüpler

Yukarıdaki tablodan da görülebileceği üzere[3], Ligin kuruluşundan bu yana 75 takımın mücadele ettiği ligin ilk sezonunda yer alan 16 takımdan altısı; Beşiktaş, Fatih Karagümrük, Fenerbahçe, Galatasaray, İstanbulspor ve MKE Ankaragücü günümüzde de Süper Lig'de mücadele etmektedir. Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray, ligin kuruluşundan bu yana hiç küme düşmedi ve 65 sezonun tamamında ligde yer aldı. 1974-75 sezonunda yükselen Trabzonspor, 2016-17 sezonunda yükselen Alanyaspor, 2019-20 sezonunda yükselen Gaziantep FK, 2020-21 sezonunda yükselen Hatayspor Süper Lig'deki varlıklarını devam ettirdiler. Lig'de ilk defa yer alacak tek takım ise 2023-24 sezonunda Lige yükselen Pendikspor oldu.

Süper Lig'de bölgesel dengesizlik 

Aşağıdaki Türkiye haritasından da gözlemlenebileceği üzere Süper Lig ekiplerinin bölgesel dağılımında da ciddi dengesizlik bulunuyor. İstanbul'dan sekiz takımın yer aldığı Süper Lig'de Marmara Bölgesi'nden başka bir takımının bulunmamasının yanı sıra, ülke Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'sına katkısı yüzde 20'ye yaklaşan Ege Bölgesi'nden ve Türkiye'nin üçüncü büyük kenti İzmir'den hiçbir kulübün Süper Lig'de olmaması karşımıza büyük bir dengesizlik olarak çıkıyor.

Tablo: 3) 2023-24 sezonunda Süper Lig'de yer alan kulüplerin Türkiye dağılımı

Süper Lig'deki takım sayısına göre bölgeler arasındaki dengesiz dağılım, Türk futbolunun kalitesini de zamanla olumsuz etkiliyor, futbol kalitemizi aşağıya çekiyor. Neredeyse, İstanbul'un dışında Türkiye'nin batısından hiçbir takımın Süper Lig'de yer almaması, futbolumuzda dengesiz ve haksız rekabetin de giderek artmasına neden oluyor. Bu durum sadece demografik, coğrafik değil, aynı zamanda toplumsal olumsuzlukları da bünyesinde taşıyor ve bu durum ülke futbolumuz açısından da büyük bir sorun oluşturuyor. İstanbul'dan sekiz takımın Süper Lig'de mücadele edecek olmasına karşın, Ege Bölgesi, Doğu Anadolu gibi bölgelerin Süper Lig'de temsil edilemiyor olması, sadece sportif bir sonucun ortaya çıkarttığı bir durum olarak değerlendirilemez. Bu anomalik gelişim, Türk futbolundaki çarpık ve dengesiz gelişimin ve buna ortam hazırlayan yetersiz futbol yapılanmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Toplam geliri 10 milyar TL'ye ulaşan Türk futbolunun kaynak dağıtım ve gelir paylaşım politikasındaki yanlışlıklar, Türk futbolunun potansiyelini sınırlıyor, futbol kalitesini aşağıya çekiyor, uluslararası rekabette geride kalmasına yol açıyor. Bu olayın sadece sportif yönü. Bir de sosyo-ekonomik sorun yaratma ihtimali var ki, bunun üzerinde ayrıca durulması gerekir.

Tablo: 4) 2023-24 sezonunda Süper Lig'de yer alan İstanbul takımlarının dağılımı

Sonuç

Yıllardır pençesinde boğuştuğu sorunlarına çare bulmakta zorlanan Türk futbolu bu süreçte, futbol otoritesi destekli naklen yayın gelirlerine göbeğinden bağımlı, kendi iç dinamikleriyle gelir yaratmakta zorlanan, reytingi düşük, futbol kalitesi vasat, rekabeti zayıf bir lig haline dönüştü. 

Kısacası, iç karartıcı ve sportif keyfimizi kaçırtacak konular ve sorunlar kapı önünde bizi bekliyor. Trendyol Süper Lig perdelerini bu hafta açmış olacak. Ancak, perdenin arkasında bir başka fırtına sürüyor.

İşte bu ahval ve şerait içinde Süper Lig perdelerini açıyor. Bizler de tribünlerde, televizyon başında yerimizi alarak, bu gösteriyi izlemeye çalışacağız. Tüm takımlarımıza başarılar diliyorum.


[1] https://www.tff.org/default.aspx?pageID=545

[2] https://www.tff.org/default.aspx?pageID=545

[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/Süper_Lig

Tuğrul Akşar kimdir?

Tuğrul Akşar 1962 yılında Niğde'de doğdu. 1988'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü'nden mezun oldu. Aynı fakültenin İşletme Anabilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 

1989'dan itibaren bankacılık sektöründe yönetici olarak çalıştı.

2000 yılından itibaren "futbolun görünmeyen yüzü" olarak bilinen futbol ekonomisi, finansı, yönetimi ve felsefesi üzerine çalışmalar yaptı, makaleler yazdı, kitaplar yayımladı, üniversitelerde dersler verdi, yurt genelinde konferans ve seminerlere katıldı, radyo ve televizyon programlarına konuk oldu. Futbolun genel ekonomik, finansal ve yönetsel sorunları ve çözüm önerilerini içeren video içeriklerini paylaşmayı sürdürüyor.

Konusunda referans olan ilk kitabı "Endüstriyel Futbol" 2005 yılında yayımlandı. 2006'da Doç. Dr. Kutlu Merih ile birlikte "Futbol Ekonomisi", 2008'de "Futbol Yönetimi" adlı kitapları çıktı. 2010'da "Futbolun Ekonomi Politiği", 2013'te "Krizdeki Futbol", 2020'de de altıncı kitabı "Endüstriyel Futbolun En Üst Aşaması: Finansal Futbol" yayımlandı. 

Doç. Dr. Kutlu Merih ile birlikte 2005 yılında Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi'ni kurdu.

2005 yılında Meclis Araştırma Komisyonu tarafından düzenlenen Sporda Düzensizliğin ve Şiddetin Araştırılması Raporu'nun 25 sayfalık kısmı "Endüstriyel Futbol" adlı kitabından alınan Akşar, 2011yılında davet üzerine TBMM Araştırma Komisyonu üyelerine "Türk Futbol Kulüplerinin Finansal Yeniden Yapılanması ve Yönetişimsel Sorunlarına Çözüm Önerileri" konusunda bir brifing ve rapor verdi.

Nisan 2011'de Teşvik ve Şikeyi Önleme Yasası'nın çıkmasına katkı sağladı, kulüplerin finansal yeniden yapılandırılmasına ilişkin raporunda sunduğu çok sayıda öneriye yasada yer verildi.

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği'nin (TKYD) oluşturduğu Kurumsal Yönetim ve Futbol Endüstrisi Çalışma Grubu'nda da yer alan Akşar, 2010'da yayımlanan "Kurumsal Yönetim İlkeleri Işığında Türk Futbol Kulüpleri Yönetim Rehberi"nin iki bölümünü kaleme aldı.

"Futbol Ekonomisi" ve "Futbol Yönetimi" kitapları bazı üniversitelerde seçmeli derslerde ana kaynak olarak okutulan Akşar, Türk futbolunun sorunlarına çözüm olabilecek araştırmaları yayımlama, araştırmacılara referans sağlama, futbolun entelektüel boyutuna katkıda bulunma amacıyla www. futbolekonomi.com sitesini hayata geçirdi.

Bir süre Radikal ve Cumhuriyet Spor eklerinde ve Tamsaha'da yazdı, halen Dünya gazetesinin haftalık "Ekospor" köşesinde ve Mayıs 2015'ten itibaren T24'te yazıyor.

Evli ve iki çocuk babası.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Futbol nereye gidiyor?

Küreselleşen dünyada futbol kulüpleri ekonomik-finansal örgütlere dönüştü. Bu değişim kulüpleri küresel olmaya zorladı. Finansal futbol, küreselleşen kulüplere her alanda fazladan rekabet üstünlüğü sağladı

Renkler farklı, dertler ortak: Kulüpler faiz - döviz - enflasyon kıskacında kıvranıyor

Kulüplerimiz net borçlu; yükümlülükleri gelirlerinin üzerine çıkmış, zarar eden ve döviz pozisyon açığı taşıyan bir mali yapıya sahip. Borç baskısı altındaki futbol mali yapısı dengesini tamamen kaybetmiş ve sürdürülebilir olmayan bir yapıya evrilmiş durumda

Vergi oranını düşürmek, yasa dışı bahsi azaltır mı? Bahis ekonomisine genel bir bakış

Yasa dışı bahse karşı mücadele yapısal bir nitelik kazanmadan, vergi oranlarının düşürülmesi, yasal bahis gelirlerini artırmayacağı gibi vergi gelirlerinin düşmesine neden olur. Bu alanda bahis oynayanlarının gelirini maksimize artırır