31 Aralık 2018

Türkçüler darılmayın, Gökalp'i “sattınız”!

Ama, “O, Yahudi'ydi bir kere” diye söze girdiğiniz noktada, pöh, yapacak bir şey yok. Allah selâmet versin!..

Kadir Mısıroğlu son sohbetlerinden birinde bu defa Ziya Gökalp’i hedef tahtasına oturtarak,“Ziya Gökalp’i Türkçüler adam zannederler” dedi. Arkasını da “dolu dolu” getirdi:

“Türkçüler darılmasın, Ziya Gökalp, dinsiz münevver yetişmesinde birinci derecede mes'uldür. Ziya Gökalp’in Türkiye’ye naklettiği sosyoloji, dini, bütün metafizik hakikatleri ile ademe mahkûm eden bir sistemdir. Durkheim sosyolojisidir. Durkheim bir Yahudi’dir. Bir Yahudi’nin sistemini Ziya Gökalp Türkiye’ye adapte etmiştir.”

Bu sözlere bildiğimiz kadarıyla bir “tıs” çıkmadı Türkçü-ülkücü çevrelerden de MHP cenahından da…

“Türkçülüğün Esasları”nı yazmış, Türk milliyetçiliğinin ve Türk ulus-devletinin ortaya çıkmasında en önemli “müstahsil” olmuş, yapıtı yıllar boyu ülkücü camianın başucunda yer almış bir zata yönelik bu sözlere nasıl bu kadar bigâne kalıyorlar?

Hariçten gazel okuyan biri olarak taaccüb ediyorum doğrusu!..

***

Oysa yaklaşık yirmi sene önce İngiltere’de İslamcı ve milliyetçi gençlerin karma vaziyette yer aldığı bir toplantıda konuşurken Türkçülüğe şimdikine benzer bir aşağılayıcı yaklaşım sergilediğinde aldığı tepkileri hatırlıyorum Mısıroğlu’nun… Söylediklerine karşı çıkan ülkücü gençleri, “Ölçü İslam’dır oğlum, ölçü İslam” diye ikna yolunda akla karayı seçmişti. Bilgi düzeyi kendisiyle yarışmayacak noktada olsa da bu gençler, söylediklerine hiç mi hiç kayıtsız kalmamıştı.

Heyhat, her şey ne kadar değişti!

Aslında göreli perspektiften, mesela Yusuf Akçura ile kıyaslandığında Türkçülük anlayışında İslami duyarlılığa fazlasıyla yer vermiş Ziya Gökalp’e (üstelik kendilerini “Türkçüler darılmasın” diye mevzuya dâhil de ederek) vurucu/devirici reddiyede bulunan Mısıroğlu karşısında gık çıkarmıyor ülkücü-milliyetçi cephe…

Bunda içine yavaş yavaş girdiğimiz yerel seçim sürecinde kurulmuş ittifakta bir çatlak yaratmama hususundaki hassasiyetin bir payı var mıdır dersiniz?!..

Herhalde ne Bahçeli göze alabiliyor Gökalp üzerinden Türkçülüğe yönelik yenilir-yutulur cinsten olmayan sözleri nedeniyle Mısıroğlu’nu tekdir etmeyi şu süreçte…

Ne de Erdoğan ya da diğer “post-İslamist” iktidar seçkinleri, yetişmelerinde yadsınamayacak payı olan “İslamcı” Mısıroğlu’na yönelik bir “hizalama” girişiminde bulunmaya yeltenebiliyorlar.

Yani Mısıroğlu adeta iki ucu keskin bıçak gibi!..

***

Şunu teslim etmek gerekir ki Mısıroğlu yıllar boyu ne söyledi ve yaptıysa bugün 85 yaşında hâlâ onları söylüyor ve yapıyor. Ama dün onu can kulağıyla, kalp ateşiyle dinleyen, onunla aynı yolda yürümüş bugünün dinbaz iktidar sahipleri, şimdi dikkatle bakıldığında söyledikleriyle de yaptıklarıyla da ondan farklı rotadalar.

Ve o rotada bugün Türkçülüğe lâf etmek, kaldırılabilecek bir “marifet” değil onlar için… Sonuçları ağır olacak bir “münasebetsizlik”.

Ama Mısıroğlu’na lâf etmek de kimin haddine!..

Sonuçta “Cumhur İttifakı”nda her iki taraf da bu “oyunbozan” adamı “siyaseten” duymamazlıktan geliyor.

Olan da hem Gökalp’e hem de garibim Durkheim’a oluyor.

***

Ziya Gökalp, evet, Fransız sosyolog Emilé Durkheim’ın takipçisidir. Ama bu düşünsel bağ karşısında getirilebilecek eleştiri, yapılacak sorgulama ya da sorunsallaştırmada Mısıroğlu’nun bu son derece vasat, sathi ve seviyesiz “mülâhaza”sının bir veri olarak alınması mümkün değildir.

Durkheim bir Yahudi olduğu için değil, yaşadığı çağın ve dünyanın gerekleri, şartları, isterleriyle uyarlı geliştirdiği düşünceleriyle Gökalp’in ilgisini çekti.

Mısıroğlu gibi, modern dönem insanlık tarihini “Yahudi-fitnesi”nden ibaret olarak değerlendiren bir zihinsel dar kafalılık içinde yaklaşmadı Gökalp, Durkheim’a…

Émile Durkheim (1858-1917)

***

Durkheim da dünyaya bir “Yahudi” olarak bakmadı hiç. Aksine sosyolojik yapılanmasında olsa olsa bir ölçüde “Yahudilikten-kaçış”ın rol oynadığını iddia edebilirsiniz, illaki bu bağlamda bir takıntıya sahipseniz!..

Evet, bir Yahudi hahamın oğlu olarak dünyaya gelmiştir, ama okulda da bir Katolik öğretmenin etkisiyle ciddi bir inanç krizi, manevi bunalım yaşamış, sonuçta da ateizmde karar kılmıştır!..

(Hem bu konuda hem de Durkheim, Durkheim sosyolojisi ve Durkheim’in dine yaklaşımı üzerine derli toplu bilgi için, çevirisini yaptığım şu kitaba bakılabilir: Brian Morris, “Din Üzerine Antropolojik İncelemeler”, İmge, 2004).

Durkheim’da bir inançtan bahsedilecekse eğer bu inanç, olsa olsa “toplum”dur.

Durkheim bir toplum fetişistiydi. O, “insanı toplum yapar” demeye getirmiştir.

Sosyal olayların birey üzerindeki belirleyici/biçimleyici etkisi; sosyal sistemin organik ve işlevsel mükemmelliği; sosyal yapının “korporatist” sürekliliği gibi iddialarla ortaya çıkmış ve bunları temellendirmeye çalışmıştır.

Gökalp de Durkheim sosyolojisinin temelinde yer alan sosyal tesanüt (dayanışma/“solidarity”), sosyal tutunum (“cohesion”) gibi kavramlaştırmaları “millet” realitesine varma yolunda Türklük “ideali” üzerinden işlemiş de işlemiştir.

***

Elbette Ziya Gökalp’in Durkheim sosyolojisine bu kadar bağlı olması eleştiriye, sorgulamaya, reddiyeye uğratılabilir. Lâkin böyle bir girişimde hiç ama hiç vurguda bulunulamayacak nokta, Durkheim’ın Yahudi kökenidir. Bu, trajikomik bir İslami-antisemitizm takıntısıdır.    

Durkheim’ı bir sosyolog ve düşünür olarak Yahudilik “yapmadı”. Onu “Modernite” ve “Aydınlanma” var etti.

19’uncu yüzyıl Fransa’sında “Muhafazakârlık”, Aydınlanma’nın radikal yanlarını törpüleme yolunda gelenekçiliğin, krallığın ve Katolikliğin ihyasına yeltendiğinde de Durkheim, bilimden, laiklikten, demokrasiden yana tutum takınmıştır.

Ha, Mısıroğlu buralardan yüklenmeye kalksa Durkheim sosyolojisinin Ziya Gökalp dolayımıyla modern bir ulus-devlet olarak Cumhuriyet Türkiye’sinin altyapısındaki düşünsel-kuramsal rolüne, bunu tartışabilir, gereken cevabı da verebiliriz.

Ama, “O, Yahudi’ydi bir kere” diye söze girdiğiniz noktada, pöh, yapacak bir şey yok. Allah selâmet versin!..

Ben, karşısında onu dinleyen biçarelere acırım.

Bir de Gökalp’i sahiplen(e)meyen “yıllanmış” Türk milliyetçilerine yazıklanırım. 

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil

"
"