20 Şubat 2015

Başka meleğin kanadı kırılmasın

Kadın ve erkeklerin el ele dolaşması kınanan değil, takdir gören bir yaşam biçimi olursa, inan olsun, kriminal olaylar istina sayılır

Bir genç kızın, bir genç erkek tarafından cinsel amaçlı saldırı sonucu öldürülmüş olması, toplum vicdanını ve hepimizi derin bir acıyla sarstı, aynı oranda kızgınlığa neden oldu. Ardından gazeteler, tiviler, paneller, sokaklar, pankartlar ve politik demeçler öfke, şiddet, asma, kesme, kınama, öneri ve ıstıraplı yorumlarla doldu taştı. Bu yoğun tepki kalabalığı ve gürültüsü arasında yitip kaybolmayan bir sağduyu sesi işitildi, genç kızın acılı babasının ağırbaşlı sözleri; Bir olma zamanı, bir olursak başka meleğin kanadı kırılmasın, katili kastederek, zulmedilmesin, adalet versin cezayı.

Diğerlerinde ana tema, cinsiyet, taciz, kadın cinayetleri, istatistikler, intikam, idam, hadım, zihniyet, eğitim, müfredat, yasalar, hukuk ve böylece çoğalıp gidiyor. Ancak baş rolde erkekler ve erkek doğası vardı,  bir de cinayet işleyen çocuğun tüm erkek cinsini temsil ettiği gibi bir algı ve genelleme. Acılı baba ise, “güzel gönüllü insanlar var” diyor.

En çok ihtiyaç duyulan ve üzerinde durulmak istenen ama konuşmaktan çekinilen, kaçınılan ve etrafında ürkekçe dolaşılan konu ise, cinsellik. Ben de, bu konuyu biraz kurcalamak niyetindeyim.

Ama en sonunda diyeceğim şeyi, en başta söyleyip geçeyim. Eğer kadın ve erkeğin  el ele dolaşmaları kınanmak yerine her zaman teşvik edilen, doğal bir yaşam biçimi sayılsaydı, sonuç böyle mi olurdu, yoksa  kriminal olaylar istina mı sayılırdı?  

Devam ediyorum, cinsellik denilince ilk akla cinsel ilişki, eski deyimle cinsî münasebet gelebilir. Değil. Cins ve bu cins’in, bu tür’ün nitelikleri ve doğası’na ilişkin, işe yarayacağını düşündüğüm şeylerden söz etmek istiyorum. Sözlükler  bu konuyu tanımlarken, “bireylerin cinslik gereği olarak gösterdikleri, iki cinslikten her birinin ötekini araması, kendine çekmesi, birleşimdeki özel rolleri, yavrular karşısındaki davranışları ve her birinin yaşamadaki ruh halleri gibi, cinsel özelliklerin topu” diyor.

Cinayet işleyen adamın niteliğinin bütün erkek cinsini kapsadığı varsayılıyor. Yazan, çizen, konuşan çoğunluğun birleştikleri anlayış bu. Öyle ise bunu kabul ederek, sakınmadan, konuma devam ediyorum.

Cins yada tür derken insan türüdür kastımız. Türümüzde erkek, çoğu türlerde olduğu gibi, her zaman genetik açlık içindedir ve kadını cevap olarak görür. Çünkü türün devamı buna bağlıdır. Ancak yine de genetik güvence, bunu seçicilik şartına bağlamıştır. Bunu da toplumsal düzen, elbette kurallar ve sınırlar içinde biçimlendirir. Meselâ erkek, kız tavlamaktan söz eder, cevap alabilmek için nazik olmak, sabırlı olmak zorundadır. Bunun için de birarada olmaları gerekir ve  göz teması, sohbet, el ele tutuşmak, flört etmek gibi ritüellerle yanıtlar aranır. Kabul yada red bunlardan sonra ortaya çıkacaktır. Eğer bu masum ve sevimli yaklaşımlar tukaka edilir, ayıplanır, suçlanır hatta yasaklanırsa, erkek cevabı zorla almaya yeltenir, alamayınca tekrar denemeye yada zor kullanmaya yönelecektir. Lâf atma, asılma, el atma, taciz, sarkıntılık, sırnaşıklık, mobing ve ne yazık ki daha ötesiyle cevap peşinde koşacak ve rezil olacaktır. Günün konusu olan katil gencin savunulacak hiç bir yanı yok. İlk sorgusunda ağzından kaçan itiraf ise düşündürücü, “çok istiyordum, olmadı” diyor.

Bütün böylesi acılar ve tatsızlıkların sigortası “toplumsal düzen”dir hiç kuşkusuz. Binlerce yılın deneylerinden süzülüp gelen kültürel birikimin ve doğanın biçimlendirdiği gelenek, görenek ve ilişki biçimleri ile bunları kağıda geçiren yasalar, iki cinsin karşılıklı cilveleriyle türümüzü bu günlere kadar getirmiştir, daha da götüreceği gibi.

Demek ki, “adam asmak” bu genetik müthiş gücü ne yok eder, ne caydırır, ne de engeller. Ancak  anlayışlı, özgürlükçü, doğayı kavrayan, sevgi ve sevda temeline yönelik sosyal düzenin toleransla yönetilmesi gibi bir zihniyet, kadın ve erkeğin saadetini de türün devamını  da güvence altına alır. Yine son olaydan sonra gündemde tutulan ve değiştirilmesi istenen “zihniyet” kavramının diğer yanını da biraz irdeleyelim.

Kadın tarafı erkekleri saldırganlıkla suçlarken, erkek yanı da, buna bağlı olarak, kadınları açılmakla yada kapanmakla itham ediyor. Kadın süslenir, boyanır, ya açılır yada kapanır, ikisi de dikkat çeker, istenen de budur. O kadar ki moda bu işi her iki anlayış için de çok güzel yönetir. Son yıllarda ülkemize gelen Arap kadınları, örtünmede modanın nasıl farklılaştığını ve çeşitlendiğini gösterdi. Zaten moda, aynı anda hem herkes gibi olmak, hem de herkesten farklı olmak gibi zor bir sorunu çözer. Moda bu amaçla dikkat çeker,  yani kışkırtır. Oysa kadınlar da erkekler de, kadının erkeği tahrik ettiğini söylüyor ve onu  suçluyor. Öte yandan bir kadına “çekici” olduğunu söylemek iltifat sayılır, hoşa gider. Çünkü var olduğunu, farklı olduğunu hatırlatır ona. Dediklerimizi toplarsak, erkeğin uyarılması türün devamı için gerekli görülür ve hiç bir toplumda bundan vazgeçilmez. Üç çocuk istemek de aynı şeydir.Tabii ki sosyal kural şartı vardır ve o da sadece bu işin sigortasıdır.

İyi güzel de rahatsızlıklar neden hiç eksilmiyor? Yine aynı nedenlerle. Özgürlüklere karşı çıkmak, yine  genetik kıskançlıktan başka bir şey değil. Olumlu cevabı başka bir erkek değil ben almalıyım dürtüsü. Geçende biri ekrana çıktı, tivide bayan spikerleri izlemek caiz değildir, dedi. Yani diyor ki, sadece ben izlerim ve düşlerimi onu izleyen başka erkeklerle paylaşmak istemem. El ele dolaşmak caiz değildir, diyen muhteremler de var, o eli kuytu bir yerde ancak ben tutarım, demek istiyor.

Bu konuların konuşulması, açığa vurulması, paylaşılması hiç hoş karşılanmaz, biliyorum. Bu zihniyettekiler, konu sadece benim gizli dünyamı ilgilendirir, der. Doğrudur!.. Cinsel konular, hem tüm insanların, aynı biçimde ortak olduğu ve sahip olduğu bir genellemedir, hem de her kişinin en gizli özelidir. Bu nedenle hem durmadan konuşulur herkesle, hem de üstü örtülür boyuna.

İşte devasa sevda edebiyatı, şiirler, romanlar, filmler, türküler dediklerimin kanıtlarıdır. “Sevmekten başka çare yok”  diyor acılı baba.

Çözüm; Genetik cevabımı dilediğim zaman, dilediğim yerde ve kendi arzu ettiğime, kendi isteğimle vermeliyim, zorla değil!..     

Eğer kadın ve erkeklerin el ele dolaşmaları kınanmak yerine her zaman teşvik edilen, takdir gören bir yaşam biçimi olursa, inan olsun, kriminal olaylar istina sayılır ve hiç bir meleğin kanadı kırılmaz, belki gönlü kırılır bazen, hepsi o!..

Yazarın Diğer Yazıları

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor