15 Aralık 2023

Kuzeyli güzel

Güzelliğin bir vitrinin kuytusunda parlak elmaslar arasında kaybolmuş bir yeşim taşı gibiydi

Sana ilk kez geç bir sonbahar akşamında rastlamıştım. Ben köpeğimi gezdiriyordum. Sen uzaktaki iskeleye dayanmış, sırtını karaya vermiş, denizin ufkuna bakıyordun. Küçük bir yağmur yağıyordu, güneyli esen ılık rüzgar bedenini okşar gibiydi. Saatlerce denizi izledin, bense gizlice seni. Akşamın geç saatinde seni orada bırakıp döndüm evime. 

Ertesi gün yine aynı saatte indim deniz kenarına, oradaydın. Başka kimse yoktu etrafta, bir sen, bir ben, bir de uçuşan sonbahar yaprakları, bir de gel git akıntısının fısıltısı. Bu kasaba sanki ıssız. Nadiren birine rastlıyorum sokakta. Lokantalar kapalı, dükkanlar kapalı, bir tek uzakta arabayla gidilen süpermarkette yaşam belirtisi var, orası dolu her zaman. Ekmekçi kadınla, otistik oğlu olan krepçi kadın var bir de. Ekmekçiden her sabah baget alıyorum, öğlen yemeğim de krep. Her gün aynı rutin tekrarlanıyor. Seni sormaya niyetlendim geçen krepçi kadına, çekindim, aklımdan geçenle ayıp bir şey yapmışım gibi çıktım dükkandan. 

Birkaç gün inemedim sahile, hava kötüydü, fırtına ve yoğun yağış. Köpeğimin ihtiyacı için bahçede bir tur atmaktan fazlasını yapamadım. Rüzgar biraz içine kapanıp kendisiyle meşgul olmaya başladığında, attım kendimi dışarı. Sen yine oradaydın. Bu kez yaklaşmaya cesaret ettim. Uzaktan göründüğün gibi değildin, çok yıpranmıştın, çökmüştün adeta. Kim bilir ne fırtınalar atlatmıştın. Belki de baş belası adamlar girmişti hayatına. Güzelliğin bir vitrinin kuytusunda parlak elmaslar arasında kaybolmuş bir yeşim taşı gibiydi. Sevgiyle bakan biri görebilirdi ancak ve ben artık bundan sonra senden başka birini sevmeyecektim biliyordum.

Artık kış bastırmıştı, sen deniz kenarındaydın hep. Günlerden bir gün, köpek gezdirme arkadaşlığı yaptığımız kasabanın yaşlılarından birinden, hikâyenin bir kısmını ve en önemlisi de adını öğrendim. Freyja. Kuzeyli olduğunu biliyordum. Deniz tanrısı Njord'un kızı, bereket tanrıçası Freyja'nın adı yakışmıştı sana. Artık kar kış demeden her gün sana geliyordum.

Bir gün yanına oturdum. Köpeğim koşturuyordu etrafta. Bir şey söylemeden sana dokundum. Beraber olduğun biri var mıydı, düşünmedim bile. İçimdeki bütün sevgiyi parmak uçlarıma aktarıp senle birleştirdim. O anda aramızda bir elektrik oldu eminim. Sisten göz gözü görmez bir günde de ilk kez sana sarıldım.

Yaz gelmişti ve sen de artık bana taşınmıştın. Bahçede saatlerce seninle konuşuyordum. Yaraların olduğunu bilmiyordum. Deştikçe ortaya çıktı. Yavaş yavaş, sabırla ve sevgiyle sardım yaralarını. Kaç dolunay geçti böyle bilmiyorum. Seninle nerelere gideceğimizi hayal ederdik. Benim aklımda hep Venedik vardı. San Giorgio Maggiore Adası'nda kalıp tam karşısından bu büyülü şehri seyredelim istiyordum. Senin aklın uzaklardaydı. Ne de olsa Viking atalarının ruhu vardı. Kuzey'de buzların, fiyortların arasında dolaşmak istiyordun.

Böyle iki yaz, iki kış, sekiz mevsim bitti. Hayallerimiz her gün daha yakın, daha canlı hale geldi. Köpeğim de alışmıştı sana. Etrafında koşturup, havlıyordu. Patilerini gövdene koyup neşeyle sana bakarken yakaladım kaç kez.

Sonunda yola çıkma zamanımız gelmişti. O ilk karşılaşmamızdaki halinden eser yoktu. Yenilenmiş, tazelenmiştin. Bir an evvel denize kavuşmak istiyordun sen de benim gibi. Bir sonbahar akşamında karşılaşmıştık, bir ilkbahar sabahında çıktık yola. Gel gitin tam ortasıydı. Akıntı durmuştu, bembeyaz yelkenlerini açtım, dümeninin yekesine yapıştım. Artık el ele süzülüyorduk sonsuz mavilikte kuzeyli iki kuğu gibi. Dalgalar, rüzgar, yunuslar hepsi seni çok özlemişti. Bordana çarpan dalgalar seni kucaklıyordu adeta. Denizin ortasındaki feneri bordaladık. Nereye gideceğimizi konuşmamıştık, rüzgar nereden eserse oraya. Ilık bir nisan yağmuru başladı, yoksa sevinçten gözlerimiz mi yaşarmıştı, bilmiyorum. Uzaklarda bir balinanın fıskiyesi yükseldi gökyüzüne doğru, taze bir gökkuşağı eğilip suya dokundu, usulca seni okşadım, ufukta denizin üzerinde koyu mavi bir hat belirdi, uzanıp esintiyi yakaladın, bir ezgi denizin üzerinde uçuşmaya başladı ve ben kendimi sonsuza kadar sana teslim ettim Freyja...

Talat Kırış kimdir?

Talat Kırış, 1961 yılında İstanbul'da Süleymaniye Doğumevi'nde dünyaya geldi. Sırasıyla Ataköy İlkokulu, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi.

Öğrenciliği sırasında yurtiçi ve yurtdışında kaza cerrahisi ve beyin cerrahisi kliniklerinde staj yaptı. Prof. Dr. Türkan Saylan'la birlikte Van'da lepra hastalığı üzerine saha çalışmalarına katıldı. Konya Devlet Hastanesi Acil Bölümü'nde mecburi hizmetini; 1986-1992 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda ihtisasını tamamladı. Uzmanlık tez çalışmasıyla Beyin Araştırmaları Derneği ve Japon Nörotravma Derneği'nden ödül aldı. Uzmanlık sonrası Kartal Eğitim Araştırma ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanelerinde çalıştı.

1995-1996 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri, Arizona, Phoenix'te bulunan Barrow Nöroloji Enstitüsü'nde burslu olarak, kafa kaidesi tümörleri ve beyin damar hastalıkları üzerine üst ihtisas yaptı. İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda 1999 yılında doçent, 2006 yılında profesör oldu.

2006 yılında 9. Uluslararası Serebral Vazospazm Kongresi'nin başkanlığını yaptı. Türk Nöroşirurji Derneği Yeterlik Kurulu kurucu üyeliği, Nörovasküler Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Nöroonkoloji Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Temel Kurslar eş başkanlığı, yönetim kurulu üyelikleri, Türk Nöroşirurji Dergisi ve Turkish Neurosurgery dergileri baş editörlüğü, Nöroonkoloji Derneği ikinci başkanlığı ve Türk Nöroşirurji Derneği başkanlığı yaptı.

Avrupa Nöroşirurji Dernekleri Birliği Araştırma Komitesi üyeliği görevinde bulundu. Akdeniz Beyin Cerrahları Derneği Eğitim Komitesi Başkanı olan Kırış, 2017-2021 yılları arasında Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu Beyin Damar Hastalıkları Komitesi Başkanlığı yaptı.

Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu'nda Türk Nöroşirurji Derneği'ni temsil eden delege olan Prof. Dr. Talat Kırış, meslek yaşamını Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi Beyin Cerrahisi bölümlerinde sürdürüyor.

Kırış'ın editörleri arasında bulunduğu İngilizce iki kitabı, 100'den fazla kitap bölümü, ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı; çok sayıda ülkede beyin cerrahisinin çeşitli alanlarında eğitim kursları ve konferanslar verdi, yurtiçi ve yurtdışında eğitim amacıyla çok sayıda beyin cerrahının izlediği canlı ameliyatlar yaptı.

Tıbbiye öğrenciliği yıllarından itibaren 40 yılı aşan öğretim üyeliği ve hekimlik hayatını, 2021'de yayımlanan "Beyne Giden Yol / Bir Beyin Cerrahının Anıları" adını verdiği kitabında anlattı. TEDx ve farklı sosyal platformlarda konuşmaları yayımlanan Kırış, aynı zamanda kıdemli bir denizci olarak Güney Amerika'dan Antarktika'ya kadar uzanan yelkenli seyahatler yaptı, Grönland'da kanoyla Kuzey Kutup dairesi geçiş yaptı. Anılarında hayalini, "Bir Şehir Hatları Vapuru'na ismimin verilmesini isterim. Kimbilir, kısmet..." sözleriyle paylaştı.

Gençlik yıllarından itibaren yazın dünyasıyla ilgilendi, 1984 yılında Düşün dergisi masal yarışmasında mansiyon kazandı. Argos sanat dergisinde öykü ve denemeleri, Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde yazıları yayımlandı. 2012 yılından Yacht Türkiye dergisinde yazmaya başladı.

Ağustos 2019'dan itibaren T24'te düzenli yazılar yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Endülüs’te Solan Bahçe

Her şey Flamenko’nun ezgilerinde kalsaydı, kalabilseydi keşke. Ama bizzat flamenko da böyle bir şeydi. O huzurun, sükunetin müziği değildi

Seçimden seçmeler saçmalar

Enteresan ülkeyiz vesselam, biri kendini devletin sahibi sanır, diğeri bir yüzyıldır falan kendinden başka bu ülkede vatansever olmadığını iddia eder

Bir devlet görevlisiyle bir vatandaşın diyaloğu

"Yok Can Atalay, yok Osman Kavala, yok Selahattin Demirtaş... Onlar ne isterse, nasıl isterse öyle oluyor, olacak"