05 Ocak 2024

Bu ülkede "Adalet" yalnızca bir kadın ismi midir?

Ben hekim halimle Google'a yazınca Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun konuyla ilgili Ahmet Şık kararına şıp diye ulaşabiliyorum da siz onu bulamayıp taaaaa Pakistan hukukunun içtihadlarına gömülüp arkeolojik kazı yapıyorsunuz, ordan da bula bula İmran Khan'ın güven oylaması sonucu başbakanlıktan düşmesini buluyorsunuz ya, şaş şaş şaş şaşırıyorum

Yüksek yargıda olup bitenler sizi de tedirgin ediyor mu? Adalete olan inancımız yok oluyor. Ben kendimi bildim bileli bu ülkede siyaset, adalete müdahale etmeye çalışırdı, ederdi de. Ama hukukun bu denli ayaklar altına alındığı bir durum hatırlamıyorum. 100. yılını devirmiş Cumhuriyet'e yakışmayacak şekilde Anayasa Mahkemesi'ni, amiyane tabirle iplemeyen bir ağır ceza heyeti ve Anayasa Mahkemesi'nin kararına bırakın uymayı militanca bir tavırla Anayasa Mahkemesi'ne savaş açan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ayar vermeye çalışan bir Yargıtay Ceza Dairesi var karşımızda.

Çizgi: Tan Oral

Anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleriyle güvence altına alınmış "hukuk devleti" kavramının içi, adaleti koruma adına en büyük güvencemiz olan yargıçlar tarafından daha ne kadar boşaltılabilir bilmiyorum. Distopik bir romanda okuyabileceğiniz kabus bir durum. Ben hukukçu değilim ama iyi kötü okur yazarlığı olan bir akademisyenim. Yargıtay kararını okuduğumda yok artık diyorum. Yüksek Seçim Kurulu'nun onayıyla seçime girmiş, milletvekili seçilmiş bir insanı, bir hukukçuyu rehin tutmak için verilen örnekler akıl alacak gibi değil. Yargıtay'ın 3. Ceza Dairesi diyor ki, "Biz şimdi Can Atalay'ı serbest bırakırsak yarın bir gün Fethullah Gülen, Adil Öksüz, Ekrem Dumanlı, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok falan da aynı haktan yararlanır." Güzel Türkçemizde "alakaya limon sık" diye bir deyim vardır. Vallahi buraya cuk oturuyor. Kararın bu bölümündeki kurnazlığı anlıyoruz, Can Atalay'ı, adı anılan teröristlerle aynı potada göstererek, imajın esas olduğu çağımızda olmayan bir şeyi sanki öyleymiş gibi kamuoyuna yutturmaya çalışmak. Açık söyleyeyim, koskoca Yargıtay üyesi olmuş yargıçlara hiç ama hiç yakışmıyor.

Yargıtay kararını okumaya devam ediyorum. Efendim "Pakistan'da bir tarihte muhalefet mecliste çoğunluğu ele geçirmiş ve güvensizlik oylaması yapılarak seçilmiş başbakanı değiştirmek istemiş. Başbakan da erken seçim ve meclisi fesh etme kararı çıkartmaya çalışmış. Konu Pakistan Anayasa Mahkemesi'nin önüne gitmiş. Siyaseti dizayn etme çabasındaki Pakistan Anayasa Mahkemesi de, efendime söyleyeyim meclis çoğunluğu doğrultusunda karar vermiş ve yapılan oylama sonucu başbakan güven oyu alamayarak düşmüş." 

Yine güzel memleketimin güzel insanlarının böyle durumlara uygun bir sözü geliyor insanın aklına. Hoppala Paşam, Malkara Keşan. Anlıyorum ki kıymetli Yargıtay üyeleri konuyla ilgili içtihad ararken bayağı emek sarf etmişler. Uykusuz geceler, bol kahve falan. Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili epey zengin arşivini değerli bulmadıklarını biliyoruz. İyi de mesela Yargıtay Ceza Genel Kurulu, mesela Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadları falan dururken, gidip Pakistan'daki alakasız bir meseledeki, alakasız bir kararı örnek göstermek, gösterirken de muhalefet çoğunluğu ele geçirmiş, güven oylamasıyla seçilmiş başbakanı düşürmeye kalkmış falan gibi cümleler kullanmak, sonra önüne gelmiş konuda yorum yapan mahkemeyi siyaseti dizayn etme çabası içinde diyerek suçlamak... Sayın üyeler yapmayın zekâmızla, aklımızla alay etmeyin. Muhalefet seçilmiş başbakandan memnun değilse ve düşürmek istiyorsa ne yapacak? Meclis'te çoğunluk sağlayıp güvenoyu isteyecek, başbakan da siyasi manevrayla durumdan kurtulmaya çalışacak, hukuki olarak çıkmaza girilince de anayasa mahkemesi karar verecek. 

Yine böyle imaj çalışmaları, cümleleri allayıp pullayıp, soslayıp başka şeyler düşündürtmeye çalışmak; bak ben diyeyim size, harbiden yakışmıyor. Mesela ben hekim halimle Google'a yazınca Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun konuyla ilgili Ahmet Şık kararına şıp diye ulaşabiliyorum da siz onu bulamayıp taaaaa Pakistan hukukunun içtihadlarına gömülüp arkeolojik kazı yapıyorsunuz, ordan da bula bula İmran Khan'ın güven oylaması sonucu başbakanlıktan düşmesini buluyorsunuz ya, şaş şaş şaş şaşırıyorum. (Hadi bir de wikipedia notu: 21 Ekim 2022'de, Pakistan Yüksek Seçim Komisyonu, Imran Khan'a yabancı ülkelerin liderlerinden ve temsilcilerinden aldığı resmi hediyeleri yasa dışı bir şekilde sattığı gerekçesiyle 5 yıl boyunca siyasi yasak getirmiş. Esası var mı bilmem. Yabancı ülke liderlerinden alınan hediyeler konusunu Mehmet Y. Yılmaz bilir. Yanlış hatırlamıyorsam bir sene falan her cuma bu konuda birilerine soru sormuştu da galiba yanıt alamamıştı.)

Benim anladığım şu: Yukarda bir yerlerde bir şeyler dönüyor. Bir yandan Gezi'ye olan hınç, bir yandan yargıdaki klikleşme, cepheleşme 100. yılını geride bırakan Cumhuriyet'imizde adalete güveni yerle yeksan etmiş durumda. Adalet mülkün temelidir diyecektim de, rezerv yapı alanı falan derken ona çoktan geçmiş oldu zaten.

Biz sade vatandaş öyle dımdızlak kaldık ortada. Anayasa Mahkemesi'ni takmayan, üstelik, ne biçim karar veriyorsun, karar altında imzası olan herkes hakkında suç duyurusunda bulunuyorum diyen bir yüksek yargı, mazallah bize neler yapmaz. Gaye de biraz o anlaşılan. Kork, sesini kıs, bizim belirlediğimiz haklardan fazlasını da aramaya kalkma, anladın sen onu vaziyetleri.

Ya kardeşler biraz dünya tarihi okuyun, valla işler hep sizin hayal ettiğiniz gibi gitmiyor. Çok örnek var, çok. Hadi dünya tarihi zor geliyor, memleketin son yıllarında olup bitenleri şöyle bir aklı selimle değerlendirin.

Tarih, Bastil'e tıkanları değil, Bastil'i yıkanları alkışlıyor.


Not: Bastille Hapishanesi'nin yazılışını bilirim de dilimizde söylediğimiz gibi yazdım. Dikkatli okurlarım hemen düzeltiyorlar da, var olsunlar, yormak istemedim.

Talat Kırış kimdir?

Talat Kırış, 1961 yılında İstanbul'da Süleymaniye Doğumevi'nde dünyaya geldi. Sırasıyla Ataköy İlkokulu, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi.

Öğrenciliği sırasında yurtiçi ve yurtdışında kaza cerrahisi ve beyin cerrahisi kliniklerinde staj yaptı. Prof. Dr. Türkan Saylan'la birlikte Van'da lepra hastalığı üzerine saha çalışmalarına katıldı. Konya Devlet Hastanesi Acil Bölümü'nde mecburi hizmetini; 1986-1992 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda ihtisasını tamamladı. Uzmanlık tez çalışmasıyla Beyin Araştırmaları Derneği ve Japon Nörotravma Derneği'nden ödül aldı. Uzmanlık sonrası Kartal Eğitim Araştırma ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanelerinde çalıştı.

1995-1996 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri, Arizona, Phoenix'te bulunan Barrow Nöroloji Enstitüsü'nde burslu olarak, kafa kaidesi tümörleri ve beyin damar hastalıkları üzerine üst ihtisas yaptı. İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda 1999 yılında doçent, 2006 yılında profesör oldu.

2006 yılında 9. Uluslararası Serebral Vazospazm Kongresi'nin başkanlığını yaptı. Türk Nöroşirurji Derneği Yeterlik Kurulu kurucu üyeliği, Nörovasküler Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Nöroonkoloji Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Temel Kurslar eş başkanlığı, yönetim kurulu üyelikleri, Türk Nöroşirurji Dergisi ve Turkish Neurosurgery dergileri baş editörlüğü, Nöroonkoloji Derneği ikinci başkanlığı ve Türk Nöroşirurji Derneği başkanlığı yaptı.

Avrupa Nöroşirurji Dernekleri Birliği Araştırma Komitesi üyeliği görevinde bulundu. Akdeniz Beyin Cerrahları Derneği Eğitim Komitesi Başkanı olan Kırış, 2017-2021 yılları arasında Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu Beyin Damar Hastalıkları Komitesi Başkanlığı yaptı.

Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu'nda Türk Nöroşirurji Derneği'ni temsil eden delege olan Prof. Dr. Talat Kırış, meslek yaşamını Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi Beyin Cerrahisi bölümlerinde sürdürüyor.

Kırış'ın editörleri arasında bulunduğu İngilizce iki kitabı, 100'den fazla kitap bölümü, ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı; çok sayıda ülkede beyin cerrahisinin çeşitli alanlarında eğitim kursları ve konferanslar verdi, yurtiçi ve yurtdışında eğitim amacıyla çok sayıda beyin cerrahının izlediği canlı ameliyatlar yaptı.

Tıbbiye öğrenciliği yıllarından itibaren 40 yılı aşan öğretim üyeliği ve hekimlik hayatını, 2021'de yayımlanan "Beyne Giden Yol / Bir Beyin Cerrahının Anıları" adını verdiği kitabında anlattı. TEDx ve farklı sosyal platformlarda konuşmaları yayımlanan Kırış, aynı zamanda kıdemli bir denizci olarak Güney Amerika'dan Antarktika'ya kadar uzanan yelkenli seyahatler yaptı, Grönland'da kanoyla Kuzey Kutup dairesi geçiş yaptı. Anılarında hayalini, "Bir Şehir Hatları Vapuru'na ismimin verilmesini isterim. Kimbilir, kısmet..." sözleriyle paylaştı.

Gençlik yıllarından itibaren yazın dünyasıyla ilgilendi, 1984 yılında Düşün dergisi masal yarışmasında mansiyon kazandı. Argos sanat dergisinde öykü ve denemeleri, Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde yazıları yayımlandı. 2012 yılından Yacht Türkiye dergisinde yazmaya başladı.

Ağustos 2019'dan itibaren T24'te düzenli yazılar yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Endülüs’te Solan Bahçe

Her şey Flamenko’nun ezgilerinde kalsaydı, kalabilseydi keşke. Ama bizzat flamenko da böyle bir şeydi. O huzurun, sükunetin müziği değildi

Seçimden seçmeler saçmalar

Enteresan ülkeyiz vesselam, biri kendini devletin sahibi sanır, diğeri bir yüzyıldır falan kendinden başka bu ülkede vatansever olmadığını iddia eder

Bir devlet görevlisiyle bir vatandaşın diyaloğu

"Yok Can Atalay, yok Osman Kavala, yok Selahattin Demirtaş... Onlar ne isterse, nasıl isterse öyle oluyor, olacak"