25 Temmuz 2016

Ekonominin geleceği demokrasinin geleceğine bağlı

Türkiye ekonomisini darboğaza sokacak muhtemel gelişmeleri durdurmak son tahlilde AKP iktidarının elinde

Menfur darbe girişiminin hemen ardından (18 Temmuz Pazartesi) ilk izlenimlerimi kaleme aldığım yazıda kısa ve orta vadeyi ayrıştırarak bir değerlendirme yapmanın doğru olacağını vurgulamış ve özetle şu noktalara dikkat çekmiştim:

1- Darbe girişiminin püskürtüldüğü çoktan belli olmasına rağmen döviz kurunda, borsada ve tahvil piyasasında gelişmeler yabancı yatırımcıların ciddi endişelerinden kaynaklanan güçlü sermaye çıkışlarına işaret ediyor.

2- Bu ortamda Merkez Bankası’nın bu hafta yapacağı PPK toplantısında üst bant faiz indirimlerine devam etmesi pek akıllıca olmaz ama siyasal mülahazalarla 25 baz puan indirim yapabilir, bundan da kıyamet kopmaz.

3- Kısa vade büyük çapta istikrarsızlık ya da ekonomik kriz gündemde değil. Sorgulanması gereken orta vadede ne olacağıdır. Ekonominin geleceği Türkiye’de demokrasinin ve hukuk devletinin ne yönde hareket edeceğine, bu bağlamda ABD ve AB ile ilişkilerin nasıl gelişeceğine bağlı olarak şekillenecektir.

4- Kanlı darbe girişiminin yarattığı büyük travma AKP iktidarı tarafından kuvvetler birliği üzerine kurulu bir başkanlık rejimini yerleştirme fırsatı olarak kullanılabilir. Batı demokrasilerinin temel değerleri ile çelişen gelişmeler özellikle AB ile zaten limoni olan ilişkileri kopma noktasına getirebilir.    

Aradan bir hafta geçti. Gerek finans piyasası gerek siyasal düzlemde gelişmeler bu saptamaları ana hatlarıyla doğrular nitelikte oldu. Sermaye çıkışlarının sürmesiyle Türk Lirası değer kaybetmeye, borsa düşmeye, piyasa faizi de artmaya devam etti. Bu sarsıntıların uluslararası derecelendirme kuruluşları Moody’s’in ardından da Fitch’in artan riskler nedeniyle Türkiye yatırım yapılabilir seviyedeki notunu yakın takibe aldıklarına dair açıklamalarından kaynaklandığı kanaatinde değilim.

Nihayetinde bu kuruluşlar not indirimi yapmadı. Gelişmeleri izleyip Ağustos ayında karar vereceklerini söylediler. (Fitch’in dün yaptığı “not düzeltmesi” yerli para cinsinden kredi notu ile ilgili teknik bir düzeltmeydi.Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 23 ülke için uygulandı). Standard&Poor’s’un Türkiye notunu kırmasının ise açıkladığı gerekçelerin tutarsızlığı ve sığlığı nedeniyle etkili olduğu kanaatinde değilim. Merkez Bankası’ın 25 baz puanlık faiz indirimi de kıyamet koparmadı.

Yatırımcıların tedirginliğinin devam etmesinin esas nedeni neydi diye sorarsanız, demokratik rejimin geleceğine dolayısıyla AB ile ilişkilerin geleceğine dair duyulan endişelerin sürekli canlı tutulması derim. Kur ve borsa endeksindeki dalgalanmalar mercek altına alındığında, piyasalar tam yatışmak üzereyken temel hak ve özgürlükleri hiçe sayan (10 binlerce devlet memurunun ve öğretmenin gözaltına alınması, OHAL ilânı, ardından OHAL kararnamesinde yer alan dehşetengiz kararlar) gelişmeler ortaya çıktıkça piyasalarda bozulmaların her defasında yeniden depreştiği açıkça görülüyor.

Bununla birlikte finans piyasalarında bozulmanın daha fazla devam edeceğini, daha açık konuşursak bir kriz yaratacağını sanmıyorum. Nitekim son 48 saatte durulmaya ve sakinleşmeye yönelik işaretler gözlemleniyor. Ancak siyasal endişeler devam ettiği sürece tam bir istikrara dönüş de beklenemez. Döviz kurunda aşağı yönlü hareketin sınırlı kalacağını, bu nedenle zaten beklenen enflasyon artışının biraz daha güçleneceğini, bu koşullarda para politikasında tedrici gevşemenin durmak zorunda kalacağını, özel yatırımlarda isteksizliğin devam edeceğini, nihayetinde ekonomik büyümenin 3. çeyrekten itibaren zayıflayabileceğini kestirebiliriz.

Ama esas sorun AB ile müzakere sürecinin göstermelik de olsa devam edip edemeyeceği. OHAL kararnamesinden sonra AB’den resmi bir tepki geldiğini duymadım. Sanırım geri dönülmesi zor bir adım atmaktan çekiniyorlar. Haksız sayılmazlar. Kapalı kapılar arkasında AKP hükümetini AB’nin kırmızı çizgileri konusunda uyarmakta oldukları tahmin edilebilir. AB’nin tavrını anlamak için üst düzey yetkililerin resmi açıklamalarını beklemek gerekiyor.  

Türkiye ekonomisini darboğaza sokacak muhtemel gelişmeleri durdurmak son tahlilde AKP iktidarının elinde. “Merak etmeyin, piyasalar tıkır tıkır işliyor, Türkiye ekonomisinin temelleri sağlam (ki sadece kısmen doğru), demokrasimiz 15 Temmuzdan sonra daha da güçlendi” şeklindeki iddialar Batı’yı dolayısıyla yabancı yatırımcıları ikna etmeye yetmez. Demokratik rejimin başlıca yapı taşları olan hukuk devleti,  temel hak ve özgürlükler konusunda ortaya çıkan haklı endişeleri dağıtacak adımlar atılmaz, politikalar izlenmez ise AB ile müzakere süreci çökebilir.

İktidar cephesinden Batı ile, özel olarak da AB ile, yakın ilişkileri bitirmenin zamanın geldiğini, bundan Türkiye’nin daha da güçlenerek çıkacağı yönündeki mesnetsiz iddiaları ciddiye almayın. Türkiye ekonomisinin çarkları yabancı sermaye desteği olmadan dönemez. Ekonomi bakanlarının bu zorunluluğun fazlasıyla farkında oldukları tedirginliklerini ve endişelerini zımnen açığa vuran açıklamalarından anlaşılıyor. Ancak stratejik bakışlarda bir süredir derinleşmekte olan tezatlar yıkıcı restleşmeleri gündeme getirebilir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum