18 Temmuz 2016

Darbe girişiminin ardından ekonomi

Cuma gecesinden itibaren hayretler içindeyim...

Cuma gecesinden itibaren hayretler içindeyim. Tarihimizde yer alan tüm askeri darbelerin hangi gerekçelerle olursa olsun, hangi kanattan gelirse gelsin demokrasi çabalarına büyük zarar verdiğini düşünen biri olarak bu darbe girişiminin de şiddetle karşısındayım. Dahası, amacını da anlamakta güçlük çekiyorum. Başarı şansı sıfır böylesine amatör bir darbeye nasıl kalkışılır sorusu benim hafsalamı fazlasıyla aşıyor. Kaldı ki “başarılı” ( ne demekse?) olsaydı ülkenin tam bir kaosa sürükleneceğinden de hiç şüphem yok.

Bu kanlı girişimin yorumunu ve analizini konuya aklı erenlere ve zamana bırakıp üstüme vazife olan ekonomiye yapacağı muhtemel etkiler konusunda ilk izlenimlerimi ve düşüncelerimi paylaşmak istedim. Normalde T24’e pazar günleri yazıyorum.

Yazıyı bugüne erteleyip piyasalarda ne olup bittiğini, ne gibi sıcak yorumlar yapıldığını görmek istedim. Etki değerlendirmesinin kısa ve orta vadeyi ayrıştırarak yapılması doğru olur.

Bu tür beklenmedik ve sert siyasal şokların finasal piyasalarda aşırı hareketlere neden olması doğaldır. Cumartesi günü sığ piyasada dolar kurunun 3 liranın bir hayli üstüne zıplaması normaldir. Ancak tartışılmaya değer nokta, darbe girişiminin püskürtüldüğü daha cumartesi sabah erken saatlerden itibaren belli olduğu halde kurda geri dönüşün tam olarak gerçekleşmemiş olmasıdır. Son dönemde 2,90’nın altında  seyreden dolar Pazartesi günü 2,96’nın üzerinde kalmakta ısrar ediyordu.

Keza İstanbul Borsası da pazartesi açılışına büyük kayıpla başladı. Öğleden sonra endekste kayıp yüzde 6’nın üzerindeydi. Gösterge piyasa faizinde de (Hazine tahvil faizi) yükseliş söz konusu. Bu gelişmeler kısa vadeli yabancı sermaye çıkışlarına işaret ediyor. Darbe girişimi akamete uğramış olsa da yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik endişelerinin Merkez Bankası’nın ve başbakan yardımcısı Şimşek’in Pazar günü yaptıkları toplantılara rağmen tam olarak giderilemediğini gösteriyor.

Bugün, Para Politikası Kurulu’nun toplantısından naslı bir faiz kararının çıkacağı da finasal piyasaların istikrara kavuşması için önem arzediyor. Bir kısım yorumcular PPK’nın mevcut tedirginlik ortamında faiz indimine gitmeyeceğini savunurken (örneğin Deutsche Bank analistleri) kimi yorumcular da iç talebi canlı tutmak için indirimlere devam edileceğini savunuyor. PPK’nın alacağı kararın nasıl yorumlanacağını kestirmek için para politikasının mevcut bağlamını kısaca göz atmakta yarar var.

Son aylarda gerçekleşen 175 baz buanlık üst bant indirimi Merkez Bankası’nın yüzde 9’a yakın olan fiili fonlama faizini ancak yüzde 8’in biraz üzerine geriltebildi. Bu da büyük bir gevşeme sayılmaz. Ama öte yandan enflasyonda gidişat ve enflasyon beklentileri itibariyle indirim sınırına çok yaklaşıldığı aşikar. Darbe şoku olmasaydı bile PPK’nın üst bant faizini indirmeye davam etmesi çok tartışmalı olacaktı. Mevcut durumda yeni bir faiz indiriminin özellikle döviz kuru istikrarına olumlu etki yapması beklenemez. Bununla birlikte PPK siyasal mülahazalarla sınırlı bir indirim (25 baz puan gibi) yapabilir. Kıyamet de kopmaz.

Kısacası, kısa vade büyük çapta istikrarsızlık ya da ekonomik kriz gündemde değil. Kabak yine umutlanan turizm sektörünün başına patladı. Bence sorgulanması gereken orta vadede ne olacağı. İkinci çeyreğe dair son göstergeler ekonomik büyümede canlılığın  devam ettiği yönündeydi. Kara Cuma yaşanmamış olsaydı ekonomide bu gelişmeleri tartışıyor olacaktık. Ama 2. Çeyrek uzak geçmişte kaldı. Bundan böyle ekonomik performans Türkiye’de demokrasinin ve hukuk devletinin ne yönde hareket edeceğine, bu bağlamda ABD ve AB ile ilişkilerin nasıl gelişeceğine bağlı olarak şekillenecek.

Kanlı darbe girişiminin demokrasiyi garanti altına aldığı iddialarına katılmıyorum. Olsa olsa, ve umarım, bundan böyle böyle askeri darbeye kimse kalkışmaz. Buna karşılık AKP iktidarının darbe girişimini büyük çapta kuvvetler birliği üzerine kurulu bir başkanlık rejimini yerleştirmek için fırsat olarak kullanması muhtemel. Bu kullanışa dair işaretler belirmiş vaziyette. Böyle bir tasavvur toplumsal gerginlikleri daha da derinleştireceği gibi özelikle AB ile ilişkileri kopma noktasına getirebilir. AB’den hukuk devletine sadakate dari uyarılar gelmeye başladı bile. AKP iktidarı fırsat bu fırsattır anlayışıyla hareket ederse zaten sürünmekte olan AB çıpası yerinden çıkacaktır. Böyle bir ortamda yabancı yatırımcıların tedirginliği yerini güven bunalıma bırakır... Tasarruf fukarısı Türkiye ekonomisinin böyle bir şoku kaldırması mümkün değildir..

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum