07 Ocak 2024

Evren Paşa'nın marangozla imtihanı

Sizde de öyle mi bilmiyorum -yani 1980 öncesini hatırlayanları kastediyorum- bazen kendimi özlerken buluyorum o günleri ve sıkı bir tokat patlatıyorum kendime; çıtayı bu kadar düşürmek de neyin nesi!

2023'ü Furkan Karabay'ın tutuklanmasını anlatarak bitirmiştim. Karabay, Sarallar grubundan Barış Saral'ın yargılandığı davadaki yolsuzluk ve rüşvet iddialarını ele aldığı haber nedeniyle "terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef gösterme" gerekçesiyle tutuklanmıştı. Sonra oturup 2023'te neler yazmışım diye tek tek yazılarıma baktım ve kendimden sıkıldım, hem de fena halde. O yüzden bu hafta gündemden bağımsız bir şeyler yazmaya karar verdim. Ne yazayım diye bakarken kendimi 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında namlı paşaların Milli Güvenlik Konseyi (MGK) toplantı tutanaklarını okurken buldum -biliyorum çok eğlenceli!

Dediğim gibi, bu hafta güncel olaylardan bağımsız bir yazı yazmaya karar verdim. Okuduğum tutanak sevgili darbeci paşalarımızın adalet bakanlığı ve yargıdaki korkunç gidişata dur deme karar ve azmini ve dahiyane çözümlerini içeriyordu. Hah, dedim, işte güncelden bağımsız bir konu!

Sizde de öyle mi bilmiyorum -yani 1980 öncesini hatırlayanları kastediyorum- bazen kendimi özlerken buluyorum o günleri ve sonra sıkı bir tokat patlatıyorum kendime; çıtayı bu kadar düşürmek de neyin nesi!

Darbeci General Kenan Evren'in siyasi tutukluların idamı ile ilgili olarak, 3 Kasım 1984'te Muş'ta yaptığı konuşma siyasi tarihten asla silinmeyecek: "Şimdi ben; bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım! Bu vatan için kanını akıtan, bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?"

Neyse lafı fazla uzatmayayım. Sözünü ettiğim tutanakta eski hükümetin bakanlarının usulsüzlükleri ve kayırmacı atamaları konuşuluyor. Uzun konuşmaların ardından sıra Adalet Bakanlığına geliyor. Malum, güncelle ilgili bir şey yazmamaya kararlıyım ya, hemen atladım üzerine. Darbecibaşı Kenan Evren konuyu açıyor:

"Efendim, bundan evvel biliyorsunuz, usulsüz atamalar yaptığından dolayı, adam kayırmalarından dolayı eski bakanlar hakkında soruşturma komisyonları kurulmasına dair kararlar aldık. Adaletle ve hukukla hiçbir ilişkisi olmayan bu gibi kişileri bu makamlara getiren bakanlar hakkında da bir soruşturma açmayalım mı? Bu konuda Adalet Bakanlığı Temsilcisi arkadaşımız ne der? Bunların içinde marangoz falan da vardır."

Tutanağı başından itibaren ciddi ciddi okurken bu marangoz işi birden zıplattı beni yerimden ve daha bir şevkle okumaya sarıldım.

Saçma sapan diyalogları uzun uzun yazıp şu güzel pazar gününde kimsenin canını sıkmak istemiyorum, konuyu özetleyeyim. Efendim, adalet bakanlığının dışarıdan on beş kişilik danışman alma hakkı varmış ve bu kadroların da onu doluymuş. Ama danışman olarak alınanlar arasında marangoz bile varmış.

Darbeci Evren'in konuyu açmasıyla, Adalet Bakanlığı Temsilcisi Kemalettin Ali Kâşifoğlu bu tür kadroların cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kullanıldığını darbecilerin anlayacağı dilde kısaca özetledikten sonra son durumu aktarır:

"İlk uygulama, işaret ettiğiniz gibi Sayın Başkanım, bir marangozun atanması şeklinde kendisini gösterdi ve bu devam etti. Birinci dönem imam-hatip okullarından mezun olanlar, yani ortaokul seviyesinde mezun olanlar; daha sonra, lise seviyesinde mezun olanlar; daha sonra da yüksek tahsilli olmakla beraber, hukukçulukla alakası olmayan sahalardan mezun olanlar buraya intikal ettirildi…"

Ziyadesiyle çirkin bu atamalar neyse ki bugün artık hayatımızda yok. Kaşifoğlu bu istisnai atamalarla ilgili olarak darbeci paşaların paşa gönüllerini sıkmamaları gerektiğini de ekler konuşmasına. Artık bakanlık kadrosundaki bu fuzuli on kişiyi bertaraf etmenin yolunu bulmuşlardır:

"Sayın Başkanım, değerli Konsey Üyeleri; fakat daha sonra gelen bakanlar sayesinde bunların bir kısmını tasfiye etmek imkânı bulundu. Burada şöyle bir kolaylık bulduk: Eğer bunların emeklilik kazanımları az ise, bunları hemen Hakkâri'ye, Çölemerik'e vesair yerlere zabıt kâtibi tayin etmek suretiyle atadık, zaten bünyemizden ayrıldılar…"

Burada parantez açıp, bir hatırlatma yapmalıyım. Bu Çölemerik konusu yaklaşık yedi yıl önce yine gündeme gelmişti Meclis'te hatırlayanlar olacaktır. Ağustos 2016'da TBMM'ye verilen bir yasa teklifi verilmişti. Teklife göre, Hakkâri ve Şırnak il olmaktan çıkartılacak, Hakkâri'nin adı Çölemerik, Şırnak'ın adı ise Nuh olarak değiştirilecekti. Teklifin gündeme gelmesiyle Google'da bir anda Çölemerik nedir, neresidir yollu aramalar hızla üst sıralara tırmanmıştı.

Neyse biz paşalara dert olan adalet bakanlığına gereksiz yere atanan on kişiden özlük hakları yüksek olanlar için bulunan çözüme dönelim. Aslında onlar için de çözüm aşağı yukarı aynı olur: Son tahlilde Çölemerik! Tabii Kaşifoğlu benimki kadar kötü ifade etmez bunu:

"Fakat, bizi zorlayan ve bugün huzurunuza getiren konu, bazılarının emeklilik kazanımlarının da son derece yüksek olmasıydı. (…) Onları da icra memurları ve cezaevi müdürleri için kullanıyoruz. Şimdi bunları taşraya veya merkezde bir kadroya atayacağız. Emeklilik kazanımları 1 bile olsalar, 1'inci dereceden maaş alacak; fakat ek gösterge alamayacaklar. Tabii, büyük bir şekilde, eğer taşraya tayin edersek pek çoğu gitmeyecek; kendi bünyesi içerisinde bu mesele halledilecek. Saygıyla arz ederim."

Paşalar Çölemerik'e yollanacak on kişi konusuna pek takılmazlar, ne de olsa konu bakanlığın kendi içinde sessiz sedasız halledilmiştir ama asıl sorun ortada durmaktadır: Çölemerik yolcularını kim, hangi bakan işe almıştır ve onların boyunları nasıl kırılacaktır. Ağdalı cümlelerle uzun uzun tartıştıktan sonra konuyu bir alt komisyona havale etmeye karar vererek öğle yemeğine çıkarlar.

Zaten hakkında işten atılma kararı verilecek 7 bin 200 düz devlet memuru, 3 bin 800 öğretmen, bin güvenlik görevlisi, 270 din görevlisi, 120 öğretim üyesi, 35 mülki amir ve 47 hâkim-savcı vardır daha sırada, işleri başlarından aşkındır.

Şengün Kılıç kimdir?

Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi'nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı'na devam etti.

1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı. 

Biz ve Onlar/Türkiye'de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP'li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

Otomobil uçar gider

1960’larda dede Turan Feyzioğlu’nun makam aracı en az yirmi yaşındaki Chevrolet SW iken, 2000’lerde torun Metin Feyzioğlu’nunki sıfır yaşında Volkswagen 2.0 TDI idi. Türkiye’nin makam aracı itibarı tam çözülmüşken nereden çıktı bu tasarruf tartışmaları

Dağlılar’dan Yaylacılar’a

Muhalefet zor, parti içi muhalefet daha zor, lidere karşı çıkmak ise çok çok zor ve de bir kişinin ne kadar keskin muhalefet yaptığı bir ölçü değil… Örneğin; bir bakanlık kaptı mı, partisinin en önde savunucusu olabilir!

Diyarbakır ilçe, Van belde olsun

Bir yerde seçim mi kaybettin, eskiden olsa illiğini elinden alır, rütbesini ilçeliğe indirirdin! Neyse ki Türkiye büyük bir gelişme kaydetti de sadece seçilenin mazbatasını vermeyerek iş hallediliyor. Peki fatura kime kesilecek? Onun da kolayı var: Sarol Formülü!