18 Ekim 2014

Müge Anlı’nın görünmezleri, bulunmazları ile acı acı!

Kaybın kayıp sayılması ve televizyonda çıkmayı hak etmesi için devlet işleriyle ilgili fikir yürütmemesi ve cinsel tercihini kadın ya da erkek olarak seçmesi gerekiyor

Televizyonda görünür olmak çok önemlidir. Ne de olsa ekran yüzleri seyircilerinin temsili ve var oluşlarının ispatı olurlar veya kaybolurlar. Türkiye özellikle sabah kuşağı yayınlarda yıllardır kayıplarını arıyor ve buluyor. Bu işi en iyi iktidara paralel faşizan söylemlerle kendisini araştırmacı gazeteci ilan eden ve kendi programını aynen iktidar gibi öve öve bitiremeyen televizyon kahramanı Müge Anlı yapmaktadır.

Tabii ki tüm kayıplar da ayıplar da eşit değil ve her kayıp yakını eğer hegemonyayı doğrulayıp yüceltmiyorsa ekrana çıkamıyor. Pekiyi kimler ekrana çıkmayı çabucak başarıyor dersiniz; elbette anneler ve elbette tüm anneler değil! Müge Anlı’nın ‘hani marjinal bizdik’ dedirten canlı sorgusuna çıkmak için çocuğunu kaybetmiş olmak yetmiyor!

Annelikten nemalanmak ve televizyon ekranlarında yer bulmak için çocuğunuzu kapı önünde bırakmış, gençken başka kocaya kaçmış, komşunuzu doğramış veya eliniz dardayken uygun bir fiyata satmışsanız ekranda olmanızda sakınca görülmüyor. Öte yandan Müge Anlı ve taklitleri gerçekten çok çetrefilli ve muhteşem işler çıkarıyorlar ancak inatla siyasi, eşcinsel, travesti, transseksüelleri aramıyorlar, bulmuyorlar ve bulunan delik deşik cesetleri gündemlerine almıyorlar. Oysa tecavüzcü, gaspçı, cani, sapık, vahşi veya duyarsızlar el birliğiyle aranıyor. Bütün Türkiye tek yürek oluyor ve arıyor belasını! Çoğunlukla birkaç günlük ekran görünürlüğü sonrası, canlı yayının gücüyle kurulan bağlantılar ve emniyetten alınan destekle kayıplar bulunuyor. Yani çok başarılılar gerçekten! Televizyonun üstlendiği en değerli sosyal sorumluluklardan birini gerçekleştiriyorlar belki de. Ancak tekrar etmekte fayda var ki ekrana giden yolu herkese açmıyorlar!

Çünkü tekrar, tekrar etmek gerekir ki sadece ‘seçilmiş’ kayıplar aranıyor ve bazı kayıplar inatla, kayıptan bile sayılmıyor. Örneğin Cumartesi Annelerinden hiç biri neden bu programlardan birine yıllardır katılmıyorlar ya da neden davet edilmiyorlar? Televizyon hırsıza, caniye, her türlü vahşete açıkken neden görüşleri nedeniyle sebebi ve faili belli bazı kimselere kapalı olmaya devam ediyor? Varsayalım ki Cumartesi Annelerinin çocukları vatan hainidir, bölücüdür, teröristtir o halde diğer kayıplardan daha mı kıymetsizdir ya da zararlıdır? Yüce devletin işine karıştıkları düşünülen ve hatta çoğunlukla ülkenin doğusuna ait olduğu bilinen bu üvey evlatlar sapıklardan, hırsızlardan, canilerden daha mı yanlışlar? Kaldı ki bu anneler artık kayıplarını değil kayıplarının kemiklerini istiyorlar sadece. Gerçi bir gün Ahmet Kaya modası başlayınca tüm televizyonlar nasıl çark ettiyse Cumartesi Anneleri de moda olunca Müge Anlı ve benzerlerinin hızla olayları fark etmelerine pek şaşırılmayacak belki de! Tuhaf ama şimdi fark etmemelerine de şaşırılmıyor!

Ne yazık ki bazı kayıplara sokak demirbaşları, şehir çöpleri, hayalet veya bulaşıcı bir hastalık gibi uzaktan bakılıyor ve tabii ki yine haber olmuyorlar. ‘Hani marjinal bizdik’ dedirtenler normalleştirilip bir meselenin, kimliğin peşinden gidenler marjinalleştiriliyor. Oğlunun yanmış kafatası bulunduğu için sevinen anneler sabah programlarına konuk edilmiyorsa ve flaş haber olmuyorsa belli ki televizyoncular her annenin babanın arayışına kamerasını çevirmiyorlar.  Çünkü sadece Cumartesi Annelerinin evlatları değil heteroseksüel ilişki dışında cinsel tercih kullanan kayıplar da aranmıyor ve nedense çok kayboluyorlar! Yine varsayalım ki bu insanları aileleri bile aramıyor ama bir şekilde aramasanız da cesetleri bulunan travesti, transseksüel, lezbiyen, homoseksüel insanların haberler de haber olmaması asıl haber değil mi?

Kaybın kayıp sayılması ve televizyonda çıkmayı hak etmesi için devlet işleriyle ilgili fikir yürütmemesi ve cinsel tercihini kadın ya da erkek olarak seçmesi gerekiyor. Bu da yetmiyor, sık sık egemen olana şükranlarını sunması, pof poflaması, yüceltmesi dayatılıyor ki kaybı bulunsun. Kısacası görünülür olmak için iyice hiçleşilmeli ve egemen sınıfın paraziti olmayı alenen ve yüksek sesle bağırmayı kabul etmelidir. Televizyonun vahşi ideolojik doğasında kadraja girmek, bireyin kendini komple inkarının somutlaşmasıdır. Tek tipli itaatkârlığın kraliçesi Müge Anlı ve taklitçileri kayıplarınızı bulsun istiyorsanız ezcümle uzlaşın, benzeşin, hiçleşin ve var olun!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

Galataperform, 20. yılında kayıp sahnelere saygı duruşunda bulundu

Naum Tiyatrosu olmadan kudurur musunuz? E kudurmuşlar bunlar yahu! Buraya çiçek gibi bir ‘Çiçek AVM’ ne güzel olur mesela! Olmaz mı? Olur olur! Çıtınız çıkmaz!