26 Aralık 2014

Değişen din ve değişen değişikler

Bakın bu konu Tuğçe Kazaz’ın boyun ve sırt ağrılarının namazla sona ermesinden çıkmadı...

Dininizi değiştirmeye gerek yok, az bekleyin zaten din değişiyor ve tam da herkese göre İslam ülkemiz koşullarında bolca yetişiyor. Parti liderleri, kanaat önderleri, iktidar sahipleri ve popüler ikonların hepsinin dindar olması ortada bir çelişki gibi dursa da aslında durmayan şey din! Çünkü kişiye göre değişiyor galiba ya da kişiler çok değişikler ama bir de üstüne bu değişikler, sürekli değişiyorlar. (Biliyorum hızlı değişimi anlamakta anlamakta zor, zaten anlatmaya yetemiyorum.)

Bakın bu konu Tuğçe Kazaz’ın boyun ve sırt ağrılarının namazla sona ermesinden çıkmadı. Ya da Ivana Sert’in henüz Müslüman olmasa da Kuran okuyup namaz kıldığını açıklamasından da açılmadı. Zamanında Almeda’nın ‘Yok Böyle Dans’ yarışmasına katılmak için namaza başlaması ve tabii ki yarışmaya seçilmesi de ilgi çekici gelmemişti. Zaten namaz kıldığı için ne istese oluyormuş ve tabii namazı bırakmıyormuş artık! Kaldı ki Athena’nın aykırı görünümlü popüler şarkıcısı Gökhan’ın namaz kılması da bu konuyu yazmaya itmedi. Ya da Seren Serengil’in namazı bıraktığında başına kötü şeyler geldiğini açıklaması beni etkilemedi. Veya hacca, umreye giden Nihat Doğan, Burcu Güneş, Seda Sayan, Ceylan, Sibel Can, İpek Tanrıyar hatta Gülben Ergen’in yeni kocasıyla el ele fotoğrafı bile hiç meselem olmadı. Vallahi zamanında aşkı için dinini değiştirebileceğini söyleyen, sonra bir gün programında ‘başbakanım şeriat gelecek mi’ diye hanım hanımcık soran ve şimdilerde Aksaray’a ev görmeye gider gibi gittikten sonra ‘anlatıldığı kadar ihtişamlı değil’ diyebilen Hülya Avşar da bu yazıya neden olmadı.

Ama nedense bazılarının dualarının kesinkes kabul olması ilgimi çekiyor. Çünkü hepsi birbirinden çok farklı yaşamlar sürüyorlar ekranlarda ve yeni Türkiye’nin inşasında aktif, dinamik ve heyecanlı mühendislikler icra ediyorlar. Üstelik hepsinin olmuş ya da olası ayıbını, günahını, yasağını da inançları aklamaya yetiyor. Allah’tan başkasından korkmadıklarını ve kimseye hesap vermeyeceklerini hatta kimseyi takmadıklarını açıkça ilan ediyorlar. Çünkü onların Allah’ı var ve hemen sığınıyorlar, dahası seni beni korumayan Allah onları hemen koruyor. Belli ki din de çok değişiyor.

Aslında benim bildiğim inanç yaşamının temelleri aile ortamında şekillenir, ancak artık aileler de televizyonda biçimleniyor. Televizyon bu dindar isimler vesilesiyle topluma temsili olarak ihtişamlı, mutlu, renkli, güçlü ve zengin yaşamlar vaat ediyorlar. Plazalar, rezidanslar, yalılar, saraylar da yaşıyorlar. Yeni Türkiye’nin ihtiyaçları, beklentileri, duyarlılıkları doğrultusunda televizyon kanalları yeni formlar, kodlar, türler icat ediyorlar ve bizim eski ikonlar yeni duruma göre anında değişiyorlar.

Bu süreçte TRT’nin tarihi dizi atakları, reklamları, sohbetleri ve güncelin içine yerleştirdiği huşu içindeki ibadet sahnelerinin diğer kanallara da sirayet ettiği görülüyor. Hem de en korkunç haliyle! Örneğin Ezra dizisinin sözde esprili, zeki, güçlü ve yürekli baş komiser Mustafa’sı döveceği adamın başında ezanın bitmesini bekliyor. Ezan bittikten sonra neşeyle adama girişiyor. Şiddetin olağanlaşması, keyif veren bir eyleme dönüşmesi bir yana dini de yanına alması ve iyice olumlaması ve neredeyse sevap kıvamına getirmesi ayrıca ciddi değişimleri ispat ediyor. Döverek ibadet oluyor demek ki! Ne de olsa değişimine göre sevap, günah, yasak ve ayıp da değişiyor. Değişen yeni Türkiye’de geceleri eşinle/sevgilinle doğum kontrollü ilişkiye girince bile vatana ihanet ediliyorken, geleneksel roller dini referanslarla şenlendirilirse ibadet etmiş olunabiliyor. Çok şey değişti yani! Yukarıda namazı kabul edildiği her halinden belli ekran yüzleri bir yandan en mahrem konuları tartışırken diğer yandan en muhafazakar ve dindar olabiliyorlar. Sevgili ve koca sayısı Guiness rekorlar kitabını zorlayacak hatun kişiler ailenin geleneksel yapısında dinî norm ve değerleri öğretebiliyor mesela.

Galiba artık din, içinde şov yapılan ve iktidarı desteklediği sürece her türlü esnemeye izin veren, şekilci, menfaatçi ve dolayısıyla alabildiğine pragmatik bir seçim. Ne de olsa iktidara itaatlerini ve dindar olduklarını reklam eden ekran yüzleri gösterişçi tüketimi ve sahte modernleşmeyi şekilcilikle dayatan ısrarlı pratiklerle her kanalda karşımızdalar. Anlaşılıyor ki yeni Türkiye’de din de bayağı yenileniyor yani bu kadar dönmeye gerek olmayabilir. Bu yazı da bu yüzden yazıldı zaten, o kadar dönmeye gerek yok! Belki beklerseniz din sizin olduğunuz noktaya da gelebilir…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

Galataperform, 20. yılında kayıp sahnelere saygı duruşunda bulundu

Naum Tiyatrosu olmadan kudurur musunuz? E kudurmuşlar bunlar yahu! Buraya çiçek gibi bir ‘Çiçek AVM’ ne güzel olur mesela! Olmaz mı? Olur olur! Çıtınız çıkmaz!