23 Ekim 2016

Taş yürekli şehir

Kalbinin kırılacağını bile bile kalktın getirdin onu bu taş değirmenine

 

ŞEHİR TELLALI

New York - Londra - Roma 

 

 

Gümbür gümbür, zangırdadı yer gök tren tekerleri dövdükçe demiri taş yürekli şehir gri. Kaşları çatık. Karanlık giysili. Yapı iskeleleri kuşatmış bütün gökdelenleri. Sokaklarda yükseliyor hepsi iskelet gibi. Çoğu dökülmüş parke taşları. Sayısı iyice artmış büyük çukurların. Dükkânlar, mağazalar boş. Kiracı, yeni girişimci, taze kan peşinde. O her zamanki vızır vızır Çin mahallesi ıssız, işsiz şimdi. Durgunluğa dayanamayıp gitti gidecek İtalyan mahallesinin peşinden belki Queens’e belki Brooklyn’e. Çoğu derme çatma yerden bitme dükkânları hep ayaküstü. Ne sızlanıyorsun dercesine her köşe. Kalbinin kırılacağını bile bile kalktın getirdin onu bu taş değirmenine. Eğitecek, öğütecek bütün kalpleri taş üstüne taş kalıncaya dek.

D’Angelo “Şekeh Baba” yı söylüyor diskodan:

Dünyevi bakışları kızın

Deler geçer için dışın

Biriyle paylaşmak için değil aşkın

Verdim gitti diyor şeker babam olursan

Felsefemi dikkate alırsan

Karşılayacağım neyse ihtiyacını onun

Çiğ eti almak kolay değil kaplanın ağzından

Yavaş yavaş

Yumuşata yumuşata

Beşiğini tatlı ile doldura doldura bu baba isteğini verir ona

Ve gelince uykusunda onu sallamaya

Hiç niyetim yok yorulmaya…

Gümbür gümbür sarsıyor yeri göğü trenin demir tekerleri.  Taş yürekli şehir gri. Kaşları çatık karanlık giysili. Çöpleri karıştırıyor siyah genç bir kahvehanenin önünde. Sonra utandığı için bir torbayı yükleniyor. Taşıyor bir kaç sokak ötede kuytu bir köşede rahatça eşelemeye.

Yapı iskeleleri kuşatmış bütün gökdelenleri. Üzerlerinde inşaat işçileri Meksika’nın saçları begonvilli esmerleri diye bir şarkı tutturuyorlar ara sıra. Yanık seslerini boğuyor matkap. Deldikçe betonu demiri, ambulans, itfaiye sireni.

Ne sızlanıyorsun dercesine her köşe. Kalbinin kırılacağını bile bile kalktın getirdin onu bu taş değirmenine. Eğitecek, öğütecek bütün kalpleri taş üstüne taş kalıncaya dek.

Aniden bir fırtına patlıyor yerde ne kadar torba, kağıt çöp varsa havaya kalkıyor . Döne döne bir dans tutturuyor rengi sonbahara dönmüş yaprakların arasında. Kağıt tabaklar, karton kahve kapları, sigara izmaritleriyle dönüyor hava. Bütün cesareti kırarcasına nefes almaya kalkana. Hırçınca yırtıyor bütün şemsiyeleri. Kamçılıyor karanlık yüzleri.

Valiz dükkanları doldurmuş köşeleri. Yüzde doksan indirim “kapatıyoruz” ilanları kaplamış camekanların üzerini. Herkeste bir acele bir an önce yetişmeli trene. Takur tukur valizlerin tekerleri. Boşaltırcasına bütün şehri.

Hınzır hınzır uğurluyor şehir arkadan, rüzgâr, itfaiye, inşaat, ambulans, vasıta, taşıt korosuyla. Ne sızlanıyorsun dercesine her köşe. Kalbinin kırılacağını bile bile kalktın getirdin onu bu taş değirmenine. Eğitecek, öğütecek bütün kalpleri taş üstüne taş kalıncaya dek.


www.sebnemsenyener.com

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Geçmişte yaşanmayana özlem

Hâlâ Portekizce’den bir türlü başka hiç bir dile tam çevrilemeyen, “saudade"...

Geleceğin hatıratı

"Gazeteler iflas etti, hükümetin propagandacılarıyla dolduruldu, muhabirlik tamamen manen ve malen çökertildi, her şey reklama indirgendi"

Bir intiharın anatomisi: Yollar, köprüler, barajlar, metrolar

Garcia, Peru’da hem büyüyen ekonominin hem de çöken ekonominin mimarı.  Bir zamanlar Peru’nun JFK’si (Kennedy’si) umudu iken sonu tarihe Odebrecht kurbanı lakabıyla yazılan adam.