06 Nisan 2013

Pantolon bulamadık ama bari gömlek verelim abi!

Anlayacağınız, farklı dine mensup halklar, memnun ama şaşkın ve endişeli bu süreçten… yine. Ne zaman endişesiz olmuşlar ki zaten?

21 Mart 2013 tarihinde, artık Tarih’e kayıt olmuş, Diyarbakır Newroz-Nevruz kutlamaları vesilesiyle-yine tekrarlıyoruz-duyduğumuz memnuniyeti, sarhoşluğa kapılmamak kaydıyla, çoktan özlenen, umut vaat eden ortamdan bahsetmiş, irili-ufaklı aktörlere teşekkür etmiştik… 

Âkil (sizce davranmak) nasıl bir şey?

Bilemiyoruz, zamanla göreceğiz inşallah…

Sizce, bizce âkil olmak veya olmamak nedir? Öğreneceğiz hepimiz…

Âkil diye yola çıkıp âkilsizce laflar da duyacak mıyız, onu da hep birlikte yaşayacağız…

Günahı da sevabı da, bu âkil insanları seçenlerin boynuna…

 

Farklı dine mensup halklar, memnun ama endişeli…yine! 

Ama bu arada, ne oldu, nasıl olduysa, ne kadarı orijinal, ne kadarı sansürlenmiş, ne kadarı yeniden yazılarak eklemeler yapılmış veya yapılmamış, şimdilik bir muamma olan bazı ifadeler İmralı’dan dışarıya patladı… 

Burada, özellikle şimdi Türkiye denilen Anadolu coğrafyasındaki kadim halklar olan, Rum, Ermeni, Yahudi ve Süryani halklar için, sosyalist beynelmilelci gelenekten gelen söylemle örtüşmekte çok zorlanılan ifadeler okundu, işitildi, duyuldu… 

Daha sonraki görüşmede Öcalan Yanlış anlaşıldığı için duyduğu üzüntüyü filan ifade etti ama…açıkçası o ifadeler (yapıldığı tahmin edilen tahrifatın payını da dikkate alıyoruz tabii) somut ama bu özür biraz çok soyut hatta dahası hayli hafif kaldı… 

Radikal’deki Yetvart Danzikyan’ın Bir resmi görüşümüz daha mı oluyor acaba? başlıklı yazısı ve hele Hovsep Hayreni’nin Kürt ‘Çözüm Süreci ve Ermeni Heyulası başlıklı yazıları, sabırla, dikkatlice okumanızı salık veririm… 

Bu yazılarla, sarf edilmiş talihsiz diyebileceğim ifadelerin yankısız kalmadığı da kaydedilmiş oldu böylece…

Anlayacağınız, farklı dine mensup halklar, memnun ama şaşkın ve endişeli bu süreçten… yine. Ne zaman endişesiz olmuşlar ki zaten?

Toplumda-lobi gibi- yanlış yerleşmiş kavramlarla oynama kolaycılığı…

İster kelime dağarcığı fakirliği deyin, ister bilgisizlik, ister ilgisizlik, ne derseniz deyin… Toplumumuzda Diyaspora, Lobi ve nice kavramlar sadece içi boşaltılmış değil; üstüne üstlük bir de içi abuk-sabuk doldurulmuş, adeta öcü haline dönüştürülmüşlerdir…

 Bu kavramları cesurca olumlu kullanıp, şaşıranlara da Ne şaşırıyorsunuz, doğrusu budur diye katkıda bulunmak yerine, yanlış kullanımı bile-bile tekrarlayıp, savunulan tezi güçlendirmek pahasına, bu yanlış kullanımdan medet ummak…en hafif deyimle kolaycılığa kaçmaktır.

 Anadolu İslamlaştıktan sonra, bin yıllık bir Hıristiyanlık öfkesi var. Rum, Ermeni, Yahudi, Anadolu’da hak iddia eder ifadesi gibi, Tanrım, neresinden tutulacağı bilinmeyen, çelişkiler ile dolu, her taraftan sarkan, hiçbir gerçekliğe uymayan bir söz, neden, nasıl, sarf edilmiştir?

Eğer Başbakan’a iyi niyet göstermek gerekiyorduysa, Allah aşkına başka şeyler bulunabilirdi ama Bak, gerektiğinde ben de senin gibi gâvur karşıtlığı yapabilirim, ne de olsa din kardeşiyiz demek istenmiş gibi bir algı doğurtan (inanmak istemiyorum) cümle çok ama çok talihsizce…

Üstelik AK Partiyi, gâvur (!) karşıtı gibi göstermek gibi nahoş bir durum arz ettirir bu söz ve bu sözden aklı başında AK Partililer ve BDP’liler de inanın çok ama çok rahatsız olurlar…

Pantolon bulamadık ama bir gömlek verelim(!) meselesi mi bu acaba?

İstanbul’da öğrencilik yıllarında Mahmutpaşa’da tezgâhtarlık yapmış olanlar bilir…

Hâlâ oralarda arz-ı endam edenler de…

Dükkânına girmiş müşteriye – her ne pahasına olursa olsun – ille bir şey satmak için türlü cambazlıklar yapan tezgâhtarlar, pantolon almak için dükkâna giren müşteriye uygun bir pantolon bulunmayınca, işte aynen böyle seslenirler… 

Cumhuriyet kurulurken, Müslüman olmayan (azınlık) ekalliyet diye adlandırılan ama aslında bu toprakların kadim mi kadim halkını önce asimile ettirmeye çalışmak, edemeyince korkutup buralardan kaçırtma amacını güttüler birçok kadrolar… 

Aynı kadrolar, Müslüman olan ama gayri Türk olan birçok Balkan ve Kafkasya halkını asimile edip Türkleştirmeye kalktılar… 

Müslüman olan ama Cumhuriyet’in istediği ölçüden daha fazla Müslüman olanları da ehlileştirmek istediler yine bu kadrolar, onları laikleştirmek adına… 

Hıristiyan ve Yahudi halkların çoğu bir güzel kaçırtıldı, diğer bir kısmı ise devşirildi yani bu alanda geçici de olsa görüntüde bir başarı sağlandı, doğrudur… 

Balkan ve Kafkasya’dan gelmiş, getirtilmiş birçok Müslüman halk da Türkleştirildi; bu alanda da geçici de olsa ve görüntüde, bir başarı sağlandı, bu da doğrudur…

 Ama gelin görün ki, ne Kürtler Türkleştirilebildi, ne de Cumhuriyet’in bazı kadrolarının istediğinden daha çok yani praktikan Müslümanlar laikleştirilebildiler… 

Şimdi bazıları şöyle bir soru soruyorlar…

AK Parti’nin önemli bazı kadroların nezdinde, acaba laikleştirilemeyen praktikan Müslümanlar Kürtlere de tıpkı Pantolon bulamadık ama bari bir gömlek verelim abi minvalinde Türkleştiremedik ama bari Müslümanlaştıralım filan mı diyorlar? 

Yok, yahu, bence abartıyorlar…

Nerden bulurlar böyle mendebur fikirleri?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!