19 Mart 2015

Ermeni tiyatroculardan güzel bir vodvili Türkçe seyretmeye var mısınız?

‘Ecdadımız Teatoro’yu memlekete getirmiştir!’

Bilmeyenler için hatırlatmakta yarar var; hayır temcit pilavı gibi aynı şeyi öne sürüyor gibi olmaktan imtina etsek de; bazen hatırlatmayı âdet haline getirmek gerekiyor sanki. Bilenler bağışlasın, hoş bu kadar bilenlerin olduğunu zannetmiyoruz ya, yine de özrümüzü dileyelim…

Efendim meddah, orta oyunu gibi Anadolu’ya İran, Balkan ve Kafkasya’dan gelen tarzını değil; batı tarzında tiyatro geleneğinin, Ermeni Osmanlılarca ülkemizde başlatıldığını duymuşuz ama kime sorsak, eminiz çoğu kem-kümden öteye gitmez söyleyecekleri…

Fotoğraf: Sona Menteşeyan ve Ari Taşyan Onun için, bugün size tavsiye edeceğim bir tiyatrodan bahsetmeden önce gelin şöyle bir göz atalım geçmişe… Sultan III. Ahmet devrinde, yabancı oyuncuların Fransız konsolosluğu salonlarında, yabancı uyruklu Osmanlı seyircilerine (sakın ‘yabancı’ deyince Ermeni, Rum, Yahudi’yi zannetmeyin, zira onlar asıl yerlileridir bu toprakların, Osmanlı uyruğundaydılar tabii ama bir de Osmanlı coğrafyasında yaşayan ama yabancı uyruklular vardı, onlardan söz ediyoruz) verdikleri temsiller başlar. Sonra, 1820’lerde, yeni oluşan, burjuva sınıfın hakkını kültürüyle de vermeye çalışan, Düzyan ailesinin Kuruçeşme’deki yalısında Ermeni gençler ilk temsillerini verirler. Onları, Ortaköy’deki aynı, yeni sınıflarının hakkını kültürel alanda öncülükler yaparak yapmaya başlayan, Şahinyan ailesi takip eder, evlerinde tiyatro oynanır.  Bu arada, Bebek’teki Fransız okulunun öğrencileri, Ermeni öğretmenleri Kapriyel Anuşyan gözetiminde trajediler oynarlar. Der Saadet’in Asya ayağındaki, Ermeni şair ve yazarlarıyla meşhur Üsküdar’ı geri kalır mı? Boğos Efendi Odyan, paralarıyla hovardalık yapıp, kumar oynamak veya dünyayı dolaşmak yerine, evinin çatı katında bir sahne oluşturur ve Karekin Papazyan, İlyas Çayyan, Dikran Peştemalcıyan gibi gençlere, tiyatro yapmaları için tahsis eder…  O gençler mi? Şaka değil, Racine, Voltaire ve Molière”den eserler sahnelerler. Bunu duyan, Hasköy’deki Ermeni gençler, geri kalmak istemezler ve Ermeni okullarında bir grup genç, yönetmenleri Ermeni hastanesi hekimlerinden Karekin Çaprazyan ile kadrolarına aynı okulun öğretmenlerinden Mınakyan, Fasulyacıyan ve Tülbentçiyan’ı da alarak oynarlar… Tabi, Modern Türkiye Tiyatrosu’nu kurduklarının farkına bile varmadan...

Fotoğraf: Sona Menteşeyan ve Ari Taşyan Kuzguncuk’taki Ermeni gençleri Ermeni Dostları adlı bir grup kurarak (Aziz Aydınlatıcı) Surp Lusavoriç okulunda oyunlar sahnelerler. Hasköy ve Kuzguncukla birlikte Ortaköy’de de tiyatro faaliyetleri gittikçe gelişir zamanla ve Ortaköy Katolik okulunun öğrencileri aynı okulda Mıgırdiç Beşiktaşlıyan tarafından Ermenice ’ye çevrilen Alfierie’nin Savol oyununu oynarlar. Bu ekip 1867’de Gregoryen Okulu grubuyla birleşerek Ortaköy Tiyatro Sevenler Derneği’ni kururlar. İşte bu dernek sonradan Modern Türkiye Tiyatrosu’nun kurucu adları olacak birçok sanatçının ilk burada seyirciyle tanışması ve ilk Türkiyeli telif eserimiz olan Tovmas Berents’in Aldatılan Eğinli adlı oyununun sahnelenmesi açısından, Osmanlı - Türkiye Ermeni Tiyatrosu’nda önemli bir yere sahip olmuştur.

Daha sonra orada 1872-73’de Mağakyan Tiyatrosu telif eserlere yer vermiş, Tığlıyan’ın, Terziyan’ın oyunları sahnelenmiş ama bir yıl sonra kapanmıştır. İstanbul’daki ilk tiyatro binası ise, Venedik’li Jüstinyen tarafından Galatasaray’da inşa edilen Fransız tiyatrosudur.

Tamam, bu kadar yeter… Neticede, yazının amacını saptırmadan, hafif bir respokpektif fena olmadı. Tiyatro üzerinden, bugünkü hallerimizin sebeplerini - görmek isteyene – bulabiliriz..

Şimdi Başbakanlık’ta müşavir olan, kısa bir dönem öncesine kadar Kültür-Turizm Bakanlığı Müsteşarı, Sayın Özgür Özaslan’ı, çoktandır yapmam gereken bir şeyi yapıyor, yâd etmek istiyorum. Onun döneminde, özlediğimiz Türkiye’ye yakışan işler yapıldı, sessiz ve sedasız… Ör: Ermeni amatör tiyatro gruplarına cüzi ama maddi destek vermeleri… Allah razı olsun.

Hocam, rahmetli Misak Torosyan’ın ekolünden, Hermon Variş’in kurduğu tiyatroyu bugün eşi, Anahit Variş devam ettiriyor. Hermon Variş’in aynı ekolden baldızı, Arlet Altunyan, kocası,  Raffi Altunyan, ekranlarından tanıdık, Ardaşes Kartunyan, (Atv’de Kabadayı, Kanal D’deki Poyraz Karayel’den) Krikor Dinçkayıkçıyan ve Alen Akmercanyan, Hovsep Karagözyan, Jıbid İskenderyan, Natali Mihranyan, Ani Sürmeyan, Melisa Turaçyan, Raffi Kalaycıyan ve Ayk Dinçkayıkçıyan yürütüyorlar. Oyunun adı Şaşkın Baba

Karısı tarafından aldatılan kocanın, tesadüfen eve geldiğinde, karısının sevgilisini ya gardrop ya da evin balkonunda don-gömlek yakalama görüntüsü, vodvil piyes tarzının klasiğidir…

Takdir edersiniz ki, bu da Fransızlara ve sonra da İtalyanlara verilmiştir… Ne de olsa Akdeniz

Ezberlemiş olsanız da, hele iyi oynandığında, yine katılırsınız gülmekten… Anahit Variş, akıllı bir şey yapmış, vodvilin anavatanı Fransa’dan, üstelik ülkemizde de sevilen Louis de Funés (gözünüzü seveyim, artık Lui de Fün diye okumayın, okunuşu Lui dı Fünes’tir!)’in başrolünü oynadığı absürt komedi türünde senaryoyu sadece Türkçeye değil, İstanbul Ermeni Cemaati’ne uyarlamış…  Bu da, daha tat kazandırıyor. Yönetmen, Krikor Dinçkayıkçıyan.

Edouard Molinaro’nun 1967 tarihinde vizyona giren Oscar (Oskar) filminden alınmış…

Zamanında 6 milyon gişe rekoru yapmıştı bu film… Düşünebiliyor musunuz? Perşembe Pazarı’nda, durumu fena olmayan, Ardaş Usta’nın kapısı çalınıyor sabah-sabah ve kızının hamile olduğunu, dahası hamile bırakanın da yanındaki muhasebecilerden olduğu, yetmedi, aynı muhasebecinin kendisini 6 milyon TL kazıkladığını öğreniyor ve işler sarpa sarıyor…

İstanbul Ermeni karakterlerine uyarlamasında tabi bazı ekleme-çıkarmalar yapılmış. Burada, senaryonun ikinciyle üçüncü aşamasına bağlayan (en zor bölümdür senaryoda) biraz hikâye boğuluyor, ritim kırılıyor gibi ama her zaman karabiber dediğim, en son Cem Yılmaz’ın reklamlarında berber rolünde gördüğümüz, Hovsep Karagözyan'ın müthiş performansı oyunu kurtarıyor…  Krikor Dinçkayıkçı’nın o meşhur Huaaaaa naralarıyla pazısı bol, zekâsı az, sporcu-masajcı karakteri tada tat kazandırıyor adeta… Alen Akmercanyan’ın, Ardaşes KartunyanNatali Mihranyan, Ani Sürmeliyan, Melisa Turaçyan, Raffi Kalaycıyan ve Anahit’in emek kokan samimi oyunları, özenli sahne trafiği daha coşturuyor oyunu…

Yahu kısacası, uzatmayayım, Der Saadet’in tiyatromuzun kurucuları olan güzel insanların bugünkü temsilcileri, torunlarının ağız, vücut, yeteneklerinden, ağız tadıyla tiyatro seyretmek istiyorsanız, mutlaka gidin, nefes alın, şikâyetçi olmayacaksınız…

Harbiye Orduevi karşısı, Prof Dr Celal Öker Sk. No:2’de Getronagan Derneği (Weider spor salonu yanı). 20-24-27-31 Mart ve 07-10-14-17 Nisan günleri için 0536-319-25-64 ve 0532-740-41-40 no’larından davetiyenizi tedarik edebilirsiniz…

Günümüzün moda deyimiyle ecdatlarını hatırlıyorlar ve adeta Ecdadımız teatoro’yu memlekete getirmişlerdir diyorlar; yahu demezler mi, Vallahi de derler, Billahi de, Tallahi de.

Anahit-Hermon Variş Tiyatro Topluluğu’ndan, Krikor Dinçkayıkçı’nın yönettiği, Şaşkın Baba’sını hadi buyurun, hep birlikte seyredelim; hatta var mısınız toplu gösteri için özel bir seans yaptırmaya?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!