Alman filozof Nietzsche: Öldürmeyen kriz güçlendirir diyor…
Meslektaşımız Hüseyin Kocabıyık’ın hatırlattığı gibi de Alexandre le Grand yani Büyük İskender’in annesi Olimpos da Acısız güzellik olmaz diyor…
Toplumların tarihinde şüphesiz yeni paradygmalara yani yeni değerler manzumesi dönemine gebe, sancılı dönemlerle doludur. Buhranlı - doğurgan bir dönem yaşadığımızı biliyoruz da, neticede nur topu gibi sağlıklı, buram-buram süt kokan bebeler gibi, hakikaten temiz sayfa mı doğacak yoksa Allah muhafaza talihsiz, ölü bebe misali yeni-aslında eski, bir dönem mi?
İşte mesele bu…
Makyajlar dökülüyor…
Hem de şöyle – böyle değil…
Bence MHP hariç herkes, sapır – sapır dökülüyor…
MHP, duruşu, söylemi, hiçbir şekilde sürpriz yapmıyor; yandaşları ve karşıtlarını şoke edecek hiçbir duruma girmiyor çünkü lütfen ne demek istediğim iyi anlaşılsın…
Kalan mı?
Aman tanrım, şöyle böyle değil, sapır – sapır dökülüyorlar…
Satırları boşuna harcamayalım, zira herkesin bildiği şeyleri tekrarlamaya hacet yok!
AKP Hükümeti malum…
Adı konmamış ortağı, Hizmet adıyla kendisini tanımlayan hareket malum…
Ana Muhalefet CHP, Deniz Baykal zamanında, Cumhurbaşkanı’nın annesinin Ermeni olması gibi buluşuyla ona yüklenmeye kalkışan, Canan Arıtman ve Azınlık Vakıfları’nın durumunu iyileştirilmesiyle ilgili İşimiz - gücümüz yok da Hagop’un haklarını mı kollayacağız şimdi diyebilen İstanbul milletvekili, Bayram Meral gibilerini hatırlıyorduk.
Kemal Kılıçdaroğlu döneminde ise, maşallah Atatürk olmasaydı, hepimizin adı Dimitri veya Yorgo olurdu diyebilen Yalova milletvekili Muharrem İnce ve satırlarımızın yetersiz kalacağı, nice örnekleriyle sürprizler yaptı, bazılarımız için ise asıl yüzünü gösterdi…
Ulusalcı yazarlar bile ne ilginç görüntüler sergileyebiliyorlar…
Daha hala Türkiyelileşememiş Türk Solu zaten SSCB’nin çöküşüyle dünyada toplumların üzerine görünmezce örtülmüş sanal şan yırtılınca, çoktan asıl yüzüyle ortaya dökülmüştü…
Peki, Abdullah Öcalan’ın - doğrudur… İlk görüşmelerde notlar devlet birimlerince basına aktardığından, cümleleri cımbızla seçerek yapıldığı ve bunun için zaten metnin genelinde bir karışıklık, bir bozukluk fark edildiğinden, sağlığı çok tartışmalıydı – birden kalkıp Ermeni – Yahudi – Hıristiyanlara çatıp, bunların Anadolu’da gözü var (vicdanı çoktan unuttuk) gibi akıl – izan – mantık dışı ifadelerine gelince?
Sonra yapılan düzeltmeler, hakikaten hiç mi hiç doyurucu – tatminkâr olamadı…
HDP’nin, tüm Türkiye’yi kucakladığını sergilemek amacıyla, sarı zemin üzerinde, değişik kimliklerin adları yazılı olarak hazırladığı ve her nedense Ermeni, Rum, Yahudi ve Zaza kimliklerinin unutulduğu afiş için defalarca uyarmamıza rağmen, yahu çıt çıkmadı evet (…) Efendim, çok özür dileriz, hakikaten bir yanlışlık olmuş, bütün afişleri toplattırıyoruz, gereken düzeltmeyi yapıp, yeni afişleri hazırlayacağız mealinde hiçbir ses çıkmadı iyi mi?
Aslında, daha yolun başında başta Ermeniler, Rumlar ve sadece bunlar değil, siyasi duruş ve felsefeleriyle onlara her ama her tür haklarını savunma konusunda tam destek veren ve yanlarında olan milyonların gözünü açması için müthiş bir işaret olan KCK Başkan Yrd’cısı Bese Hozat’ın ifadesi, adeta tüy dikti…
Ergenekon ve şürekasının, bunca yıl işledikleri yanlışların üzerine gidecek, bu davada savcı olacağız mealinde aman Tanrım ne demeçler verilmişti değil mi?
Sonra, bazı skandallar ve haksızlıkların ortaya çıkmasını engellemek amacıyla, bu kez aslında biz kumpas kurduk, onların salıverilmesi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız demeçleri verenlerden ne farkı var Kürt siyasetinin, birileri bana anlatsın…
Bese Hozat nam-ı müstearını taşıyan arkadaşın sözleri, yangın anında kullanılır ibaresiyle, sürekli el altında tutulan alet edevat gibi, Ermeni - Rum - Yahudi gibilere düşmanlık kavramının, sıkışınca kullanılabilmekte sakınca görülmeyen, can simidi misali, en yakın bildiklerinizin bile el altında tutabildiklerini, aslında ne güzel gösteriyor…
Bese Hozat’ın sözleri, gökten zembille inmiş değildir, birden inen hadis de…
Öcalan’ın ağzından, bölük veya pörçük, sonuçta çıkan sözlerini de alt alta koyduğunuzda, HDK – BDP ile takdim edilen Kürt Siyaseti’nde bu coğrafyanın kadim mi kadim ama değişik inanç gruplarından olan insanlar hakkında kafaların hayli karışık olduğu belli…
Ermeni ve diğer farklı inanç gruplarına mensup, asri mi asri (kuşkusu olan öne çıksın!) halkları, bu durumda, Kürtçe Yeter artık manasında Edi Bese demek durumundalar, Kürt siyasetine karşı…
Akıllar başlara devşirilsin, toparlanılsın, her dört duvar arasında karşılaşıldığında, elleri öpülesi, nur yüzlü nice Kürt insanının Ah beyim, bizler alet olduk, sizlere çok ama çok büyük kötülükler ettik ama daha sonra, bugüne kadar cezasını işte böyle çekiyoruz diye samimi gözyaşı döken büyüklere bari saygılı olunsun!
1958 Lübnan İç Savaşı’nda, büyük bedeller ödemiş o coğrafyanın Ermeni ve diğer farklı grupları, 1971 yine aynı mahiyetteki İç Savaşı’nda Artık bizleri kimse kullanamaz, Taşnak, Hınçak, Ramgavar ve Komünistiyle kesinlikle nötrüz tavrını almışlardı…
Şimdi sıra ana yurtları en batısından en doğusuna (tüm Türkiye) Anadolu’da bu duruşu kabul etmek zamanı…
Bu böyle…
Bekleriz, ömür çok bekleriz, ilahi kızılcık!