27 Şubat 2018

Doğma çocuk! Ya ırzına geçilecek ya tabutuna bayrak örtülecek

Doğma çocuk. Bir gün yaşına, masumiyetine hiç yakışmayan iğreti bir üniforma giydirecekler üzerine...

Bu dönemde, bu ülkede doğma çocuk. Seni bekleyen aydınlık bir gelecek; sevgi, barış, huzur dolu günler, ruhunu bedenini, kafanı yüreğini özgürce geliştireceğin güvenli yarınlar henüz ufukta görünmüyor. Doğma çocuk, hele de kız çocuğuysan hiç doğma.

Her zaman zordu bu ülkede çocuk, hele de yoksul çocuk olmak. Zordu Kürt çocuğu, köy çocuğu, işçi çocuğu, sokak çocuğu, “öteki” çocuk olmak. Zordu kendi bedeninin, kendi yaşamının, kendi amaçlarının, kendi hayallerinin sahibi olabilmek. Her zaman zordu yaşam ama bir ışık görülürdü tünelin ucunda ve o ışığı güçlendirecek, yaygınlaştıracak, sana taşıyacak insanlar; senin aydınlık  yarınlarını kurabilmek için çabalayan, umutları kendilerinden büyük iyi insanlar vardı.

Şimdi onların çoğu; “çocuklar ölmesin, öldürülmesin” dedikleri için, Türk çocuğunu da Kürt çocuğunu da, bütün çocukları da aynı sevgiyle, aynı sorumlulukla kucaklamaya çalıştıkları için, senin özgürlüğünü, senin “fikri hür vicdanı hür” birey olarak varoluşunu savundukları için, senin bedenine, ruhuna, yüreğine, beynine tasallut eden sapık kötücüllükle savaşmak uğruna kendilerini feda etmeyi göze aldıkları için ya yok edildiler ya demir parmaklıklar arkasındalar ya da korkutulup sindirildiler. Ülkenin iyi insanları; aydınlığa, özgürlüğe düşman çağdışı zihniyetlerini güçle dayatmak isteyenlerin mutlak iktidarı uğruna cepheleştirildi. İnsanlarımız, kandırılarak, kutsalları sömürülerek birbirlerine düşman edildi. Kötücüllük dalgası, kin ve nefret söylemi en tepelerden gelerek öyle kabartıldı ki, insanlar bu dalgaların altında boğulup sessiz kaldılar.

Bu günlere doğma çocuk. Çünkü öyle bir kötücüllüğün, değersizliğin, ahlaksızlığın pençesine düşürüldü ki bu ülke,  dört buçuk yaşında torununa tecavüze yeltenen dede, öz oğluna tecavüz eden tarikat ehli baba, altı yaşındaki kız çocukları cinsel obje ilan eden derin hocalar, kız çocukların kurban edilmesini vaaz eden tarikat şeyhleri, ana kucağının bile haram olduğunu vaaz eden, asansörü “halvet” sayan, aklı erkeklik organına takılı meczuplar din büyüğü sayılıyor, korunuyor, esirgeniyor, en yüksek katlardan saygı görüyor.

Cinnet döneminde doğma çocuk. Bu kirli havada, tertemiz yüreğine sen farkına bile varmadan kin, nefret, öteki’ne düşmanlık tohumları ekilecek. Daha idam ne demek bile bilmeden, sözde öğretmenin olacak kara yürekli bir herif, senin ve arkadaşlarının eline idam ipleri, idam isteriz yazıları tutuşturup fotoğraflar çektirecek. Henüz bebek yaştayken, daha yuvadayken, başın örtülüp minik erkek arkadaşının ayakları yıkatılacak sana, ilerdeki kaderine alışasın diye. Muktedirlerin “öteki” ilan ettikleri herkese düşmanlık kazınacak saf çocuk bilincine. Ve büyüdüğünde… -ah, o görünce inanamadığım, kötü niyetli birilerinin yaptığını sandığım video- Bir taziye evindeki Kürtçe ağıtlara, ölünün arkasından katıla katıla gülen, eğlenen, ölümle, acıyla alay eden o güzelim yüzlü, masum bakışlı sağlık görevlisi (!) genç kız gibi, acınası bir kötücüllüğün kurbanı haline getirileceksin.

Doğma çocuk, bu günlere doğma. Yalanın hükümranlığında yetişecek, kandırılacaksın, bilincin çarpıtılacak, ruhun zehirlenecek, en temiz duyguların, değerlerin kullanılarak küçük bir canavara dönüştürüleceksin. Kendinden farklı olanı hain ilan eden, yabancıyı, öteki’yi düşman gören, ölmeyi, öldürmeyi, savaşı, kanı kutsayan, insan yaşamını hiçe sayan acımasız zihniyetin kiri ve günahı kafana, yüreğine yapışacak. Güçlü olur da direnirsen, temiz kalmaya, insan kalmaya çalışırsan zulüm görecek, acı çekeceksin.

Doğma çocuk. Bir gün yaşına, masumiyetine hiç yakışmayan iğreti bir üniforma giydirecekler üzerine. Sana, bu ülkenin en büyüğü diye tanıtılan bir Amca, savaş nutukları attığı, ölüm güzellemesi yaptığı bir sahneye çıkaracak seni. Kolundan tutup “Evet JÖH; bakın bordo bereli, yarbay (rütbeli), Türk bayrağı da cebinde” diyerek o bayrağı sallayacak. Sen biraz şaşkın, belki biraz gururlu, çok heyecanlı bir halde beklerken, “Şehit olursa inşallah, bayrağı da inşallah örteceğiz üzerine” diyecek. Sen korkudan ya da heyecandan ağlamaya başlayacaksın.

İnşallah demek temennidir, şehitlik de ölüm. Belki sen anlamına varamayacaksın ama oradaki büyükler , bu sahne karşısında benim gibi dehşete düşmek, donup kalmak yerine tempo tutup alkışlayacaklar. Bu ortama doğma çocuk!

Yeni doğan bebekler umuttu, hayattı, gelecekti eskiden. Şimdi acı ve suçluluk duygusu veriyorlar bana. Bütün doğmuşlardan ve doğacaklardan onlara güzel bir ülke, güzel bir gelecek bırakamadığımız için, kötücüllüğe karşı yeterince güçlü olamadığımız için özür diliyorum.

Yine de: Geçecek bu günler, diyorum. Her gecenin bir sabahı vardır, dünya döndükçe gün aydınlanır. Şimdilik doğma çocuk, iyiliğin ve yaşamın mukadder dönüşünü bekle. Belki de çok uzak değildir aydınlık günler. Belki bizlerin biraz daha cesur, biraz daha inançlı olmamız, umudu yitirmememiz gerek, senin hatırın için.  

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir yazamama yazısı

Yazıyoruz, söylüyoruz, bağırıyoruz, feryat ediyoruz da ne oluyor, ne değişiyor! Anlamsızlık, yetersizlik, boşuna çaba duygusu

Çocukları kefene sokan ruh hastası ilkel zihniyet

ÇEDES'in amacı çocuklarda çevre duyarlılığını geliştirmek ise, ormanlarımızın, tarım topraklarının, doğal zenginliklerimizin nasıl yok edildiğini, açgözlü vahşi talan düzeninin doğal yaşamı nasıl katlettiğini öğretin

Devletin birliğini bütünlüğünü bozan hainler kimler?

Dikkatimi çeken, Demirtaş'a devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaktan, Figen Yüksekdağ'a da devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yardımdan ceza kesilmiş olması. Soruyorum: Devletin bütünlüğünü, milletin birliğini bozanlar Kobane davasında mahkûm edilenler mi, onları mahkûm ettirenler mi?

"
"