05 Ekim 2016

Artık yazı yazmak istemiyorum

Yeter artık! Yeter bunca ölüm, bunca yıkım, bunca kin!

“Bugün canım yazı yazmak istemiyor”, Çetin Altan’ın 28 Nisan 1960 tarihli tek satırlık köşe yazısının başlığıydı. Demokrat Parti iktidarının “Tahkikat komisyonu” kurarak muhalefeti tümden susturma planını devreye soktuğu günlerdi, üniversite gençliği kaynıyordu. Polis, fesat yuvası olarak görülen İstanbul Üniversitesi’ne girmeye kalkışınca karşısında “Giremezsiniz, öğrencilerime dokunamazsınız” diyen Rektör Sıddık Sami Onar’ı bulmuş, rektörü tartaklamış, yerlerde sürüklemiş, öğrencilerin direnmesi karşısında bir polis ateş açmış, Turan Emeksiz adlı öğrenci vurulmuştu. Çetin Altan’ın tek satırlık yazısı Milliyet gazetesindeki köşesinde olayın ertesi günü yayımlandı ve o tek satır 56 yıldır, sürekli yaşadığımız çaresizlik, keder, boğuntu duygusunun en veciz ifadesi olarak belleklerimizde, yüreklerimizde yer etti.

Yıllar hepimizi ezerek, toplumu öğüterek, acılara, ölümlere, çatışmalara, zulme kanıksatarak akıp geçti. Onbinlerce insanımız, gencimiz gözlerimizin önünde yitip gitti. Kimine şehit dedik kimine terörist; ölüm hep aynı ölümdü, anaların acısı hep aynı acı. Günde onlarca cenazenin kaldırıldığı, kimisinin de kaldırılamadığı, dağlarda kırlarda kaldığı; insanların çocuklarının ölüsünü morglarda aradığı, kendi Meclisimizin kendi uçaklarımızla bombalandığı, askerin askeri vurduğu, dindaşın dindaşa, halkların birbirine kıydığı bu ülkede ölüm de sıradanlaştı, anlamını yitirdi. Ölümün, kıyımın, şiddetin sıradanlaştığı yerde insan ve toplum masumiyetini, vicdanını, ahlakını, acıma duygusunu yitirir. Yaşadığımız, tam da bu işte.

En tepelerden tahrik edilen sokaktaki adamın kan, idam, (neyin intikamını kimden almak istediğinin bile farkında olmadan) intikam istediği, darağaçlarını özlediği bu travmatik ortamda, başta medya mensupları ve siyasetçiler olmak üzere aydın kesimler sıradan insanımızdan da beter bir kindarlık, kötücüllük, muhbirlik, küfürbazlık hastalığına tutulmuş durumda. Güce tapma, güçlüden korkma, zalime biat, zulme alkış, üç maymunu oynamak, suskunluk hayatta kalmanın tek yolu oldu. Halk, sürekli körüklenen öğretilmiş bir  düşmanlığın ve kindarlığın pençesinde.

Çetin Altan, bir gencimiz vurulduğunda yazı yazamamış, “Bugün canım yazı yazmak istemiyor” demişti. Ne kalın derimiz varmış, bizler -bir avuç Donkişot- hâlâ yazıyoruz. Buza yazıyoruz, okyanus dalgalarına yazıyoruz. Herşeyi görüyoruz, biliyoruz; susturulana kadar, içeri alınana kadar yazmaya çalışıyoruz. Muktedirler bizim dilimizi anlamıyor; yurttaş sorumluluğunun, özgürlüğün, demokrasinin, vicdanın, hukukun alfabesine yabancılar, okuyamıyorlar, okusalar bile idraklarını aşıyor, anlayamıyorlar.

Yeter artık! Yeter bunca ölüm, bunca yıkım, bunca kin! Bu ülke çöküyor, bu millet düşman cephelere bölünmüş, toplumsal doku çürüyor! diye feryad ediyoruz. Duymak bile istemiyorlar, bu cehennem ateşini söndürmek ellerindeyken kendi çağdışı çılgın toplum projelerinin ve dikta emellerinin peşinde gözü kara amok koşusunu sürdürüyorlar.

Irak savaşının acılarına şahit olmuş bir Alman gazeteci yıllar önce, “Artık yazacak tek bir satırım kalmadı” notunu bırakarak intihar etmişti. Onu anlıyorum. Artık yazı yazmakla yetinmek istemiyorum.

  

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Istakoz, Maldivler, pahalı saat muhalefeti AKP'nin AK'lanmasına yeter mi?

AKP kendi içinde bir muhasebeye yönelmek istiyorsa 2002 AKP'sinden 2024 AKP'sine adım adım nasıl gelindiğini; ıstakozu, Maldivler'i bir yana bırakıp Reis'in metaformozu ve Beştepe zihniyeti üzerinden düşünmek zorunda

"Kobane düştü düşecek"ten Kobane Davası provokasyonuna

Başta CHP, demokratik muhalefet bu davaya sahip çıkmak zorundadır. Yargının ne ölçüde siyasallaştığını, sadece Beştepe'nin değil tarikatların, cemaatlerin elinde olduğunu herkesin bildiği Türkiye'de "Yargı kararıdır, ne yapalım," demek ipe un sermektir, tezgâhlanan provokasyona su taşımaktır

Hukuksuzluk değil irade gaspı ve siyasî ahlâksızlık

Özgür Özel'in genel başkan olarak, Ekrem İmamoğlu'nun da en büyük ve en önemli belediyenin başkanı olarak heyetleriyle birlikte acilen Van'a gitmelerini, sadece kendi adıma değil ama asıl, hafızalarda hâlâ diri olan kötü yaşanmışlıklar, yetmedi son genel seçimlerde CHP'nin genel başkanı olan Kılıçdaroğlu'nun ırkçı faşist kimliklerle yaptığı gizli protokoller ve benzer uygulamalar yüzünden güvenleri sarsılmış Kürt halkı adına rica ve talep ediyorum