Diyarbakır
12 Mayıs günü Diyarbakır Adliyesi'nde mahkeme salonundayız. Hâkim sanıklardan birine dava konusuyla ilgili bir soru soruyor, karşıdaki sanık “Henüz iddianame bana verilmedi, aylardır cezaevindeyim ama neden suçlandığımı bilmiyorum” diyor. Salonda hafiften gülüşmeler oluyor. Tam anlamıyla traji-komik bir dava aylardır Diyarbakır Adliyesi'nde devam ediyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı’nın da tutuklu olduğu dava bu. Dava konusu şöyle:
Diyarbakır Dicle ilçesinin Kurşunlu Köyü'nde DİSKİ su kuyusu bulur. Köye su tesisatı yapılması için DİSKİ işi ihale eder. Bu arada Kurşunlu Köyü'nün AİHM’de köy boşaltmalara ilişkin mahkûmiyet kararı verilen ilk köy olduğunu da belirtelim. 20 yıl sonra Kurşunlu ve civardaki boşaltılan diğer köylerin sakinleri geri dönmeye başlar ama köyde elektrik, su, yol gibi altyapıların yapılması gerekmektedir.
21 Temmuz 2014’te Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı, Kurşunlu’yu da kapsayan bir grup köyü, içme suyu çalışmalarını yerinde incelemek için ziyaret eder. Bu ziyarette Fırat Bey’e Dicle Belediye Başkanı, DİSKİ müdürü, ilgili birim amirleri ve belediye basın biriminden çalışanlar da eşlik eder. Nitekim aynı gün inceleme gezisi belediye web sayfasından ve sosyal medya hesaplarından da paylaşılır.
Aynı yılın Ağustos ayında köyün biraz ilerisinde Demokratik Çözüm çadırı kurulur. Fırat Bey’e 2 yıl sonra bu konuda bir soruşturma açılır. Demokratik Çözüm çadırını ziyaret ettiği iddia edilmektedir. 2016 Ekim başında Fırat Bey’in bu konuda beyanı alınır. Fırat Bey böyle bir çadırdan haberi olmadığını, su inşaatını ziyaret ettiğini belirtir. Demokratik Çözüm çadırını ziyaret etmiş olsaydı bile, bu çadırı ziyaret etmek nasıl bir suç teşkil ediyor, o da ayrı bir soru işareti. 5 Kasım 2015 tarihinde Kurşunlu köyü kırsalında çatışma olur. Çatışmada 4 PKK’li ve 1 asker ölür.
Şu an Fırat Bey’in cezaevinde tutulduğu dava çerçevesinde ana iddianame şudur: 2014 Temmuz ayında Fırat Bey’in köye yaptığı ziyaretin, 2015 yılında çatışmada ölen askerin ölümünü kolaylaştırdığı iddia edilmektedir.
Yanlış duymadınız! Bir belediye eş başkanı içme suyu tesisi inşaatını ziyaret ediyor, 1 yıl sonra aynı köyde çatışma yaşanıyor, 1 asker ölüyor ve deniyor ki, senin 1 yıl önceki köy ziyaretin askerin ölümünü kolaylaştırdı!
Burada uzun uzun yazmayacağım ama Kurşunlu Köyü meselesi aynen bir delinin kuyuya taş atması gibi. Köyün ilerisinde epey eskiden kurulmuş bir gerilla mezarlığı var. Bu arada köye ve mezarlığa giden tek bir yol olduğunu, bu yolun yani köyün tek giriş yolunun üzerinde karakol ve arama noktası olduğunu da ekleyelim. Yani köye her giren çıkan kimlik kontrolü, araç araması ile girip çıkabiliyor. Aynı dava kapsamında yaklaşık 50 civarında kişi de bu mezarlığa kum, taş, çimento vs. taşımaktan dolayı suçlanıyor. Borucu, fayansçı, muhtar, seramikçi, kamyoncu vs. vs. Aylardır içeride tutulan bu insanların bir kısmı neyle suçlandıklarını bile bilmiyorlar.
“Belediye imkânlarını terör örgütüne kullandırma” iddiası ortada yok
Gelelim Gültan Kışanak’ın davasına. Onun dosyası biraz daha “kabarık.” Suçlama getirilen konular şunlar:
11 kez “terörist” cenazesine, cenaze aracı yollamak; 2 Kadınlar Günü konuşması (2014-2016 konuşmaları), 3 Newroz konuşması (2014-15-16 Newroz konuşmaları), 4 açlık grevi açıklaması (2012 açlık grevleri), 3 Facebook paylaşımı (kendisinin kullanmadığı bir hesap).
Nerden tutsak elimizde kalacak suçlamalar. Bu suçlamaların içerisinde belediye faaliyetleri ile ilgili tek suçlama 11 YPG’linin cenazesine, cenaze aracı yollama suçlaması. Cenaze aracı belediye kanunuyla belirlenmiş ve belediyeye verilmiş bir sorumluluk zaten. Yani belediye bir cenazeye cenaze aracı yollarsa değil, eğer yollamazsa suçtur! Diğer suçlamalar ise tamamen ifade özgürlüğüne ilişkin suçlamalar.
Kamuoyu ise baştan beri bu konuda yanıltılıyor. DBP-HDP’li belediye başkanlarına ilişkin bilerek yanlış bir algı yaratılıyor. Kamuoyu, Gültan Hanım ve Fırat Bey’in “Belediye imkânlarını terör örgütüne kullandırdıkları” için cezaevinde olduklarını düşünsün isteniyor. Nitekim Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar konuşmalarında sık sık “devletin imkânlarını terör örgütüne verdiler” diyerek bu belediye başkanlarını suçluyor ve hedef gösteriyor.
O zaman biraz daha açalım:
Geçen yıl Samsun’dan bir kişi BİMER’e ihbarda bulunuyor. İhbar mektubunda “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı örgüte para aktarıyor ve hendekleri kazdırıyor, belediye imkânlarını kullandırtıyor” diyor. Emniyet bunu soruşturuyor ve bu ihbarla ilgili savcılığa “bu konuyla ilgili herhangi bir delile rastlamadıklarını, konuya ilişkin bir tespitte bulunulamadığı” cevabını veriyor. Ama şu eklemeyi de unutmuyor: “Ama bu şahsın (yani Gültan Kışanak) konuşmaları vardır, onları verelim” diyor.
Kısacası her açıdan hukuk faciası yaşanıyor. Belediye başkanlarımız 225 gündür mesnetsiz iddialarla cezaevinde tutuluyorlar. Gültan Hanım ve Fırat Bey’in avukatı, eski Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar görüşmemizde şunu özellikle vurguluyor:
“Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın belediye faaliyetleri üzerine suçlandıkları tek olay yok. Kamuoyundaki Belediye imkânlarını PKK’ye kullandırdıkları algısına ilişkin dosyada ne tek bir soru var, ne de tek bir iddia.”
Birkaç hafta önce Bursa’da aralarında avukatların, HDP ve DBP’li yöneticilerin olduğu 12 kişi hakkında “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” yaptıkları suçlamasıyla yargılanan sanıkların iddianamesinde unutulan polis fezlekesinde polislerden biri şunu demişti:
“Terör finansmanı filan üfleriz abi.”
Belli ki Gültan Hanım ve Fırat Bey’in dosyalarına epey üflemiş bu ağabeyler.
Üfleyin üfleyin bakalım. Bu üflemeler bir gün üfleyenlerin başına ciddi davalar açacak!