27 Temmuz 2013

CHP İngilizce 'diktatör' broşürü bastırdı, dünyaya dağıtacak!

Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan için kullandığı “diktatör” kelimesinin hakkaniyetli olup olmadığı sorusuna 'İngilizce diktatör broşürü bastırdık, dünyaya dağıtacağız' cevabını verdi

Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin iftar buluşması.

Konuk CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.

Gazeteciler Cemiyeti lokalindeki buluşmaya biraz erken gidiyorum.

Partinin genel merkezinden isimler de orada. Beklerken konuşuyoruz. Doğal olarak ana gündem yerel seçim adayları konusu.

Özellikle de İstanbul. Anlayabildiğim hala tam netleşmiş değiller. Mustafa Sarıgül için hala "kesin aday" denilemiyor. Bunu siyasi bir taktik olarak, erken açıklamanın getireceği bir handikap olarak gördükleri  yapmıyorlar. Hatta “Gezi sonrası başka biçinir resim var” söylemi giderek güçlenmiş durumda.

Kılıçdaroğlu’nun da bu konuda sorulan sorulara verdiği yanıtlara bakarak, toplantının ardından salondan ayrılırken kurmay heyetinden birisinin bu konudaki değerlendirmelerini dinleyip, “Sarıgül’ün adaylık şansı azalıyor” tweet’i atıyorum. Tweet’i görüp yoldan arayan partiden isimler "Evet kesin değil ama hala ağırlık Sarıgül’de” diyorlar.

İftarda üç konu öne çıkıyor.  TÜPRAŞ’a vergi incelemesi, diktatör tartışmaları ve yerel seçimler. Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki görüşlerini aktarayım. 

 

'TÜPRAŞ, Koç olayında iş dünyası tepki vermeli'

“Ben uzun yıllar vergi denetmenliği görevinde bulundum. Görevde bulunduğum 12 yıllık süre içinde sadece bir kez arama kararı aldırıp arama yaptırdık. Arama kararı olağan vergi denetimi değildir. Olağanüstü koşulların olması gerekiyor mahkemeden arama kararı alıp inceleme yapmanız için. TÜPRAŞ’ta yapılan inceleme olağan bir vergi incelemesi değil. Her ne kadar bir sayın bakan olağan dese de bunun böyle olmadığının olayı bilen tüm kesimler farkında. Vergi incelemesi olur mu? Tabii olur. Vergi incelemesinin belli koşulları vardır. Denetleyeceğiniz mükellefi objektif koşullarla belirlemeniz gerekir. Hele hele bir siyasi partinin genel başkanının, bakanının, il başkanının isteğiyle denetleme olmaz. Koç Grubu’na yapılan daha doğrusu TÜPRAŞ’ta yapılan aramalı vergi incelemesi Sayın Başbakan’ın 'hesabını verecekler' söyleminden sonra gündeme gelen incelemedir. Hitler döneminde Almanya’da 'Führer’e doğru' diye bir  kavram vardı. Hitler bir şey söyler arkasından bunun gereği yerine getirilir. Geldiğimiz süreç Führer’e doğru sürecinin bir benzeridir.

Vergi incelemesinin Başbakan’ın sözünden sonra başlaması incelemenin tarafsız olmadığını gösterir. Bu şekilde, başta iş dünyası, toplumun büyük kesimine gözdağı vermiş oluyorlar. Arzumuz şu; buna tek başına muhalefetin itirazı yetmez. Önce TOBB’un sonra ticaret ve sanayi odalarının itirazı gerekir. Buna itiraz etmezlerse, denetim süreci siyasallaşırsa bir süre sonra sıranın kendilerine geleceğini de göreceklerdir. Biz muhalefet olarak görevimizi yapıyoruz, konuyu araştırıyoruz. Ama bizden önemli olanı bizim dışımızdaki meslek kuruluşlarının ya da STK’ların harekete geçmesidir. Bizim, tek başına muhalefetin tepki vermesi Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürer. İşte bak siyasallaştırdılar, der. Bir grubun, sanki bir siyasal partinin yanındaymış gibi algıyı topluma şırınga edebilir. Biber gazından kaçanlara insani bir görev yaparak otelini açan, 'size burada bulunan doktorlar yardım etsin diyen' grup, siyasal iktidarın hışmına uğruyorsa bu demokrasi değildir. Bu arada Gelir idaresi Başkanlığı'nın da özerk olması gerekir.”

 

'İngilizce diktatör broşürü bastırdık, dünyaya dağıtacağız'

Kılıçdaroğlu’na Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için kullandığı “diktatör” kelimesinin hakkaniyetli olup olmadığı sorusu soruldu. Şu yanıtı verdi:

“Eğer bir ülkede bir Başbakan çıkıp yasama ve yargı benim için ayak bağıdır diyorsa o ülkede kıyametin kopması gerekir. Biz ne dedik, bunu bir demokratik lider değil diktatör söyler dedik, yanlış mı? 34 insan öldürüldü Uludere’de..Ne dedi Sayın Başbakan 'İşin peşini bırakmayacağız Ankara’nın derin dehlizlerinde kaybetmeyeceğiz' dedi. Ne oldu, kayboldu. Bu ancak dikta rejimlerinde olur.

Diktatör dendiği için rahatsız olduğunu biliyorum. Davranışını ve sözlerini demokrasinin adabına göre düzenlemeli. Beyefendi yanlış söylüyorsunuz desem hafif kaçacak, belki siz haber yapmayacaksınız. Türkiye’de demokrasi tehlikededir. Türkiye’de yargının bağımsızlığına inanan var mı? Medyanın özgür olduğuna inanan var mı? Anayasa değişecek, konuşmayan tek kurum var üniversiteler. Üniversitelerin konuşmadığı bir ülkede demokrasiden söz edebilir misiniz? Bu ancak dikta rejimlerinde olur. Bir Başbakan şunu söyleyemez. Yüzde 10 seçim barajını biz getirmedik. Kim getirdi? Kenan Evren ve arkadaşları. Kim değiştirmiyor, savunuyor? Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları. Ne fark var aralarında? Biri apoletli, biri apoletsiz. Darbe yasalarının arkasına sığınıp demokrasi diyorsanız buna kimse inanmaz. Önce geleceksiniz 12 Eylül darbe yasalarını değiştireceğiz. Verdiğim örneklerde yanlışlık varsa çıkar özür dilerim. Ama yoksa ben bunu bütün dünyaya haykırmak zorundayım. Zaten kime diktatör denir diye broşür hazırladık. İngilizcesini de hazırladık. Her yere dağıttık, tüm dünyaya dağıtacağız.”

 

'Ülker’e hesap sorulması lazım'

Aydınlık Gazetesi, bir süredir Ülker Grubu’nun üçüncü köprünün geçeceği yollarda önceden büyük araziler alıp sonra bunları yüksek fiyata kamulaştırılırken devlete sattığını öne sürüyor. Kılıçdaroğlu “Ben de okuyorum bu haberleri” deyip şu yorumu yapıyor:

“Ülker grubunun aldığı araziler; hesabının sorulması lazım. Sorun Ülker Grubu’nun almasında değil. Sorun onlara burayla ilgili projenin önceden haber verilmesi. Sorun siyasal iktidar.”

 

Mustafa Sarıgül'ün adaylığı

Yerel seçimlerle ilgili sorulara gelince...

Kılıçdaroğlu’nun “Mustafa Sarıgül ile CHP’nin ilişkisi nasıl” sorusuna yanıtı şu oluyor:

“Ben de sorulmadı hala bu soru, diyordum. Sayın Sarıgül ile hiçbir ilişkimiz yok. İlişkiyi sizden öğreniyoruz. Sayın Sarıgül bir belediye başkanı, kendine göre başarılı bir belediye başkanı. Partimize üye olmak istiyorsa gelir üye olur. Bir sınırlama da getirmiş değiliz. Bir ara 3 bin kişiyle gelirim demişti, ben de kendisine '5 bin kişiyle, 10 bin kişiyle gelin' dedim. Değişen bir şey yok."

 

'Başörtülü adaylar da CHP'ye başvurabilir'

Kılıçdaroğlu ayrıca “Gezi sonrası partiden bir grubun oradaki gençlerin istekleriyle ilgili çalışma yaptığını” orada ortaya çıkan fikirlerin de değerlendirileceğini anlattı.

Kılıçdaroğlu, “Başörtülü aday gösterir misiniz” sorusuna da, “Başvuru serbest partide, tabii başvurabilirler” yanıtını verdi.

CHP lideri, Başbakan’ın “dört dörtlük Aleviyim” sözleri hatırlatılınca da “Dört dörtlük insan olmaya çalışıyorum. Kişilerin inancıyla uğraşılmaz” diye konuştu.

Uzun süren, ama pek çok başlık çıkan bir iftar oldu...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Murat Karayalçın: CHP Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanı ile görüşmesini doğru buluyorum

"Anayasa yapım süreci önemlidir. Bu konuda da karşılıklı birbirini dinleyerek, geniş toplum kesimlerinin de görüşü alınarak bir süreç işletilebilir. Burada partiler üstü ortak bir devlet aklı inşa edilebilir"

Kurtlar sofrasında bir ‘Özel CHP’si; Bahçeli’nin mesajı kime, yol ayrımı mı var?

Şu an karşılıklı satranç hamlelerini izliyoruz. Siyasette adeta bir ‘kurtlar sofrası’ kurulmuş

Yerli, milli, helal Rolex’li, ticarete gelince İsrail’e ‘eyvallah’lı iktidar

Her fırsatta ‘yerli ve milli’ olmayı öne çıkartıp, Gazze’de İsrail’in ortaya koyduğu zulmü ‘sözle’ kınayanların, gerçek hayatta kişisel lükslerinden ve ‘ticaretten’ vazgeçmediklerini görüyoruz