20 Ağustos 2016

Kasvetin egemenliği

“İnsan psikolojisi” diye bir şey var. Bu kadar bin insan böyle bir süreçten geçirilirken, kim bilir nerelerde neler oluyor!

Bazı arkadaşlar şu yaşamakta olduğumuz günlere bakınca bir “barışma” atmosferi görüyorlar. Bunu görüyor ve “Aman bozulmasın” diye çeşitli önerilerini sıralıyorlar. Cumhurbaşkanı hakaret davalarını geri çekmiş (“Affediyorum” dedi); Cumhurbaşkanı liderleri sarayına davet etmiş v.b.

Cumhurbaşkanı değil de, AKP’den başka sorumlu kişilerin, örneğin Yıldırım’ın, Kurtulmuş’un da bu yolda konuşmaları ve demeçleri oluyor ve ben kendi hesabıma bunlarda daha inandırıcı bir “tını” duyar gibi oluyorum. Ama bu ülkede ne olacağına, ne olması gerektiğine karar verecek olan, onlar değil – Başbakan, bakan v.b. olsalar da.

Laik – Müslüman, Türk – Kürt, Alevi – Sünni, tarihten gelen bu ayrımların gerçek anlamda aşılması benim en büyük umudum. Ama bugünün ortamına ve olaylarına baktığımda oraya doğru anlamlı bir kıpırtı görmüyorum.

Cumhurbaşkanı liderleri sarayına davet etti ve HDP’yi davet etmedi. Ardından, Yenikapı’daki mitingine de davet etmedi – zaten herhangi bir yere davet etmeyeceğini kendisi açıkça söylüyor.

Bu demektir ki, “Kürt sorunu” bilinen biçimleriyle devam edecek. Ama her türden zorlamaların dozu artacak; yani “çözüm” adıyla sunulan şeyler “çözümsüzlüğü” katmerlendirecek. Oradan çıkışın tek yolu var; ülkenin bütününde demokrasiyi egemen kılarken “barışçı çözüm”ün kapısını da gerçekten açmak. Böyle bir politika “Barış Süreci” denilen günlerde de içtenlikle benimsenmiş değil, şimdi tamamen rafa kalktı.

PKK ve Gülen cemaati ve IŞİD’in özdeş olduğu bir dünyada Türkiye Cenneti böyle kurulacak

Bunlar hep söyleniyor, ama, “Sen söyle, sen dinle.”

Aslı Erdoğan ile Ragıp Zarakolu son “gözaltılar”! Herhalde “FETÖ” denilen metafizik bin kollu canavar münasebetiyle değil. Peki, “PKK’dan ötürü” deyince daha mı “münasebetli” oluyor.

Bu alanda da uyarıdan geçilmiyor – yetkililer de haktan, adaletten şaşmayacaklarına dair teminat veriyorlar.

Teminat veriyorlar ve Aslı Erdoğan gözaltına alınıyor. Ne olduğuna, neye bakarak, neye dayanarak karar vereceğiz?

Daha önce tutuklanmış gazeteci yazarları unutmadık ama bu garabet her gün devam ediyor; her gün yeni adlar ekleniyor. Başa çıkılır gibi değil.

“İnsan psikolojisi” diye bir şey var. Bu kadar bin insan böyle bir süreçten geçirilirken, kim bilir nerelerde neler oluyor!

Ve bunlar olurken, “Aman, milli birlik ve beraberliğimiz bozulmasın! Aman, yakaladığımız barış fırsatı kaçmasın!” vaveylasına anlam veremiyorum.

Dünyada her “kelime”nin, her “kavram”ın (her dilde) birden fazla tanımı var. “Barış”tan ne anlıyoruz? Farklı düşünceleri olan insanların bunları dile getirerek bir arada yaşamayı becermelerini mi, yoksa zaten bütün toplumda tek bir düşünce olmasını mı? Hangisi “barış”?

Şimdiye kadarki deneyimlerimizden biliyoruz ki Tayyip Erdoğan’ın bu dünyada en sevdiği ülke kendisine hiçbir itirazı olmayan ülkedir. Böyle bir ülke henüz dünyada yok. Buna en yakın olma potansiyelini gösteren ülke Türkiye. Tayyip Erdoğan zaten bu Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ve Türkiye’yi kimsenin Tayyip Erdoğan’a itiraz etmediği bir ülke haline getirecek bütün mekanizmaları çalıştırmış durumda. Başarısız darbe ile “kurumlar” düzeyinde bu süreç hızla yürümeye başladı.

Tayyip Erdoğan’ın “barış içinde yaşayan ülke”den anladığı, kimsenin “otorite”ye itiraz etmediği ülke – “otorite”nin kendisi olması koşuluyla.

Bu ülkede Tayyip Erdoğan’ın A’dan Z’ye kendisi kurmasa da, A’dan Z’ye sonuçlarını, etkilerini izlediği bir “medya” var. Alışıldık anlamda şurada burada yazanlar, TV kanallarında durmadan konuşanlar, bir de tabii troller, bütün o curcuna içinde yazanlar.

“Çoğunlukçu otoriter” rejim kuracaksanız, böyle bir yayın faaliyeti gerekli. Sizi genel anlamda destekleyen kitlenize “bugün ne düşüneceğim? Ne söyleyeceğim?” sorularının doğru cevaplarını bildiren bir medya.

Bu benim izlediğim bir şey değil ama gördüklerimden, bu arada bana da isabet eden serpintilerinden anladığım, burada bir savaş havasının olanca şiddetiyle devam etmekte olduğu. Bu, tamamen Tayyip Erdoğan’ın denetiminde yürüyen bir faaliyet; dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın memlekete nasıl bir barış getirmeyi tasarladığını orada görebiliyoruz.

Barış, Tayyip Erdoğan’dan farklı düşünen ve öyle olduğunu dile getirmeye cüret edenlerin gene Tayyip Erdoğan’ın onayladığı ölçüler içinde susturulmasıyla sağlanacak. “Tek”leri sıraladığı ideal Türkiye’ye böyle ulaşılacak. Şimdi muhalefet sesi çıkaranlar da bu mutlu sonu engellemek isteyen hainler olacak.

PKK ve Gülen cemaati ve IŞİD’in özdeş olduğu bir dünyada Türkiye Cenneti böyle kurulacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Değişen dünya

Solun daldığı kış uykusundan uyanması, silkinmesi ve toparlanması gerekiyor, diye düşünüyorum. Bu işe girişirken cesur olmak çok önemli. “Geçiştirme” değil, gerçek bir özeleştiri gerekiyor

İsrail: Sonu nereye varacak?

Savaşa varmadan durulmasıyla daha iyi bir dünyaya adım atmış olur muyuz?

Değişim beklenir mi?

Birinci gelen parti AKP'nin ikinci parti olma sürecini izleyeceğiz, gözlemleyeceğiz. Kim ne diyecek, nasıl tavır alacak?