18 Mart 2018

Bir tahliye daha!

İktidar insanları hapiste yatırmakta gün kazanıyor

Geçen gün geldiğimiz şu durumda arkadaşlarımızın tahliye olmasına bile sevinemez hallere düştüğümüzü yazıyordum. Dün Şahin Alpay tahliye oldu. Şahin’in bir yığın sağlık sorunu da olduğu için bu özellikle sevindirici. Ama bu kadar çektirilen sıkıntı ne olacak? Onu çektiğiyle kalacak. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “adalet” anlayışı bu. O partinin “Reis”inin kendine özgü bir adalet nosyonu var. Tayin ettiği yargıçlar, savcılar da bunu biliyorlar. Kitaplarda yazan kurallar falan değil, bu nosyon önemli. Falanca kişinin kendi düşüncelerine uymadığı için kötü bir kişi olduğunu düşünüyorlar, adaletlerini devreye sokuyorlar. Dünya ne demiş, dünya bir yana, Anayasa Mahkemesi ne demiş, umursamıyorlar. O adam, o kafada olduğu için, AKP’ye muhalif olduğu için, cezalandırılacak!

Nitekim nu Şahin için ikinci AYM kararı, çünkü birincisi dediğim şekilde kaale alınmamıştı. Şimdi alındı. Ne oldu? Ne değişti?

AYM bir karar verip “yerel” dediğimiz mahkeme (Bekir Bozdağ’ın demeçleriyle) karara kulak asmayınca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu olaydan bir sonuç çıkardı. Dediler ki, kendi ülkelerinin hukuk sistemi içinde son mercii de denemeden biz bir olayı ele alamıyorduk. En üst mercii olarak da Anayasa Mahkemesi’ni tanıyorduk; ama yerel mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin kararını iplemedi. O halde bu mahkeme “son mercii” falan değildir. O halde davacı, oradan alacağı sonucu beklemeden davayı kabul edebiliriz.

Bu dahii, AKP iktidarının hoşuna gitmedi. Şu anda sürmekte olan davalardan hemen hemen hiçbirinin uluslararası hukukta geçerli sayılacak dayanakları yok. Bu “adalet”, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “adaleti”. Dünyada başka yerlerde “geçer akçe” değil.

Ve bu iktidar henüz Avrupa ile işi bu aşamaya getirmiş değil. Buna henüz hazır değil. Buraya getirmenin, yeni ilişkileri büsbütün kesmenin, erişilmek istenen bir hedef olduğunu sanmıyorum. Bu adımı atacak gücü topladığına inandığı an adımı da atacaktır. Ama daha oraya gelemedi.

Onun için de AİHM’ye “Al kararını, başına çal!” denemiyor. Onun için de Anayasa Mahkemesi’nin “en üst hukukî merci” statüsünün devam ettirilmesi -şimdilik- iyi olur.

Buraya doğru dümen kırılacağı her zaman olduğu gibi gene Cumhurbaşkanı’nın bir konuşmasında ilan edildi. Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararlarını eleştirdiğini, ama yerine getirdiğini söyledi. Mehmet Altan ve Şahin Alpay’la ilgili kararı yerine getirmelerinden sonra fazla da zaman geçmemişti. Yeni söylenen sözün doğru olmadığı besbelliydi. Buna rağmen, geçmişi açıklamasa da geleceği haber veriyordu.

O aşamada söz konusu karar yerine getirilse, sanık olarak hapiste tutulan başkaları da “emsal” diyerek hukukî başvurularını yapacaklardı. Zaten hiçbirinin içeride tutulmasının akla yakın bir nedeni yok. Karar “yok hükmünde” sayılınca o başvurular olmadı. Kararın parçası durumunda olan Mehmet Altan müebbede çarptırıldı. Böylece şimdi hüküm giymiş olarak hapiste. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin “tutukluluğu haksızdır” yargısının dışına çıkmış oluyor.

Bu arada bir de Varna konusu bulunuyor gündemde. Avrupa Birliği’nin Bulgaristan’da bir toplantısı olacak ve Tayyip Erdoğan’ın orada bulunmak istediği söyleniyor. Avrupa Birliği’nin toplantısına birkaç siyasî tutuklunun mahkemece serbest bırakıldığı ve Anayasa Mahkemesi’nin hâlâ sözünü geçirdiği bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak gitmek istemesi de anlaşılır bir şey.

Böylece Şahin Alpay tahliye edildi.

Tabii arkasından yurt dışına çıkma yasağı ve evden dışarı çıkma kısıtlaması da gecikmedi.

Ama gene bu günlerde Akın Atalay’ın tahliyesi gene reddedildi.

Mahkemeler “ağırlaştırılmış müebbet hapis” diye hükümler yağdırmakta. Nazlı Ilıcak, Altan Kardeşler, Türköne, Bulaç, Alpay, Alkan, v.b. “idam” demek olan bu cezayı alacak ne yaptılar?

Bunu da bilmiyoruz, çünkü hükmün gerekçesi yazılmış değil. Bir haftada yazılması gerekiyor ama bir ayda yazılmıyor. Bunun da teknik sonucu var.  Gerekli hukukî başvuruları yapamıyorlar. İktidar insanları hapiste yatırmakta gün kazanıyor. “Bunlar cezalandırılacak” denilen insanlar cezalandırılmış oluyor. Sonunda verilen hükümler bozulacak, ama oraya kadar bu cendereden geçirilmeleri gerek.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “adalet”i böyle çalışıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Futboldan al haberi

Futbolun oyuncusu da değil de özellikle seyircisinin davranışlarının bize toplumda yerleşmeye başlayan bir şeyleri haber verdiğini akılda tutmamızda yarar var

Kıran kırana

Erdoğan'ın kendine yakıştırdığı siyaset yapma üslubunda hedef, karşı tarafı yenmek ya da sadece yenmek değil, yok etmek

İki cepheli mücadele

Sınıf kavgasının kimlik sorunlarıyla iç içe geçtiği bir mücadele bu; onun için, muhalefeti ilerletirken, bunların ikisini birden gözetmek durumundayız